Gündem

Baykara: “Hep profesörleri dinlediniz, şimdi de ustaları dinleyin”

Abone Ol

50 yıllık inşaatçı Berhem Baykara, 6 Şubat tarihinde 11 ili etkileyen Kahramanmaraş Merkezli 7.7 şiddetindeki depremin ardından yıkılan ve yaşanan can kayıpları nedeniyle kaleme aldığı yazıda, Yüzyıllar boyu hep profesörleri dinlediniz şimdi bir de ustaları dinleyin. Depremde yıkılan ve hasar gören binalarda yapılan hataların nerelerden kaynaklandığını bir de bizden öğrenin, inanın sizin için daha hayırlı olur” dedi.

BNB İnşaat Maden San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdürü Berhem Baykara, ‘Depremlerde yıkılan binalarda gördüğüm olumsuzlukları yeni nesillere aktarmak istiyorum” diyerek şunları söyledi:

“Ben Berhem Baykara, 63 yaşındayım. 1974-1982 tarihleri arasında Diyarbakır, Adana, Mersin, İzmir, İstanbul, Zonguldak, Kastamonu, Bolu, Bartın ve Çankırı gibi birçok ilde inşaatlarda işçi, kalfa ve usta olarak görev yaptım. İnşaatta sağlam betonun hangi malzemeyle yapılacağını 1982 yılında öğrendim ve müteahhitliğe başladım. Beton yapımında kum çakıl ve deniz kumu yıkanmadan kullanılıyordu 2000 yılına kadar. Bu malzemelerle yapılan betonların bugünkü şartlarda en iyi ihtimalde dayanımları C6 veya C7 olurdu. Depreme dayanıklı bir binanın betonu en az C30 veya C35 olmalıdır. Bu yüzden biz 1999 Gölcük depremi, 1999 Düzce depremi, 2011 Van depremi ve en sonunda Kahramanmaraş depreminin de gördük. 1999 yılından önce yapılan bütün binaların büyük çoğunlukla yukarda saydığım gibi bu malzemelerle yapıldı. 2000 yılına kadar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Türkiye’deki bütün Belediyeler 3 kata kadar yığma bina ruhsatları verirdi. Bundan dolayı bugün kim haklı kim haksız diye tartışmakla kimsenin eline bir şey geçmez, biz geleceğe bakalım. Bugün de gördüğüm hatalar maalesef, taş ocaklarından çıkartılan kum ve çakıl malzemelerinin yıkanmadan betonlarda kullanıyorlar olmasından kaynaklanıyor. Yıkanmadan kullanılan kum ve çakıl malzemeleri asla betonda kullanılmamalıdır. 2000 yılından önce bu şekildeydi geçmiş geçmişte kaldı bizler geleceği düşünmek zorundayız.

GÖLCÜK DEPREMİNİ YAŞADIM

1999 17 Ağustos Gölcük Depreminin olduğu gece İstanbul Avcılar’daydım ve depremi yaşadım. Depremden sonra incelemeler yaptığımda yıkıma uğrayan binaların büyük çoğunluğu ne yazık ki betondan kaynaklıydı. 12 Kasım Düzce depremini de Zonguldak’ta yaşadım. Depremden sonra yıkılan binalarda incelemeler yapmak için Düzce’ye gittim. Ne yazık ki üzülerek söylüyorum, yıkılan binaların büyük çoğunlukla beton hatalarından kaynaklandığını tespit ettim. Maalesef şimdi Pazarcık ve Elbistan depremlerini yaşamaktayız. Bu depremlerde yıkılan binalar incelendiğinde birçoğunun yıkılma sebebinin beton kaynaklı olduğunu görüyoruz. Firmamıza ait iş makinaları bu bölgelerde enkaz kaldırma çalışmalarında görevlendirilmiştir. Yıkılan binaların beton görüntülerini, bölgede bulunan firmamız çalışanlarından gelen fotoğraf, sosyal medyadan ve haber kanallarından temin ettim. Bu görüntüleri incelediğimde yıkımın kaynağının büyük çoğunlukla betondan kaynaklı olduğu kanaatine vardım. Bunun üzerine bu yazımı kaleme alıyorum.

Televizyonda tartışma programlarını seyrederken hataların zayıf zemin ve demirden kaynaklı olduğu söyleniyor. Bu hususlarda çok önemlidir. Ancak problemin asıl kaynağı yapılarda taşıyıcı vazife üstlenen beton olduğunu, sağlam betonun nasıl elde edileceğinin tartışması yapılmamaktadır. Binada sağlam bir beton olmazsa, zemin kaya dahi olsa, o bina düşük şiddetli bir depremde yıkılacaktır. Binada demir gereğinden fazla kullanılmış dahi olsa hiçbir faydası olmayacaktır. Taş ocaklarından temin edilen kayalar kırıldıktan sonra yıkama yapılmadan beton karışımlarına dahil ediliyor. Kum çakıl malzemelerinin içerisinde toprak ve mil kaldığı için, beton üretildikten kısa süre sonra özelliğini kaybetmeye başlıyor.

KAHRAMANMARAŞ DEPREMLERİNDE AZ DA OLSA YENİ BİNALARIN DA YIKILDIĞINI GÖRDÜK

Tıpkı 2000 yılı öncesi deniz kumu ve dere kumundan elde edilen betonlardan inşa edilen binaların yıkıldığı gibi günümüzde de taş ocaklarından alınan beton malzemelerinin yıkama yapılmadığı için dayanıksız betonlar sonucunda dayanıksız binalar ortaya çıkıyor ve depremlerde çok yıkıcı sonuçlarla karşılaşmamıza sebep oluyor. Örnek olarak Kahramanmaraş depremlerinde az da olsa yeni binaların da yıkıldığını gördük. Bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Betonun sağlam olması yeterli değildir. Beton döküldükten sonra 7 gün boyunca sabah akşam bol su ile sulanması gerekiyor. Aksi takdirde ne kadar sağlam betonda olsa sıcakta beton yanar ve beton özelliğini kaybeder. Bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Beton maliyetini düşürmek amacıyla halen daha Türkiye’nin birçok yerinde betonun içerisinde kül kullanımı yapılmaktadır. Benim şahsi düşüncem bina inşaatlarında kesinlikle kül kullanılmamalıdır. Bina toplam maliyeti içerisinde beton maliyeti çok az kalmakta olup maliyet düşürme yolları aranmaktansa kaliteli beton üretimine odaklanmak lazımdır.

Ne yapılması lazım diye soracak olursanız, kaya ocaklarından taş temin edildiği anda önce yıkama tesisinden geçirilmelidir. Daha sonra kırma eleme tesisinden kum-çakıl elde edilerek beton karışımına dahil edilmelidir. Bu yöntemle elde edilen betonların daha sağlam ve dayanımlarının daha yüksek olduğunu göreceksiniz. Yani kısacası beton malzemesi yıkanmadan kesinlikle kullanılmamalıdır. Maliyet bakımından sanıldığının aksine daha az çıkacaktır. Binadan müteahhidin sorumluluğu ne kadarsa beton üreticisinin de sorumluluğu aynısı olmalıdır.

100 m² bir dairenin 1 katına 75 m³ beton dökülmektedir. Şu anda 1 m³ beton malzemesinin maliyeti 150 TL ve yıkama eleme maliyeti de 150 TL’dir. Karabük’te bugünkü 1 m³ beton fiyatı 1.400 TL yıkama eleme yapıldığında +150TL eklenip 1.550 TL olacaktır. Çok kaliteli ve depreme dayanıklı bir beton elde etmenin 1 daire başına fazladan maliyeti 10.000 TL’dir. Toplamda binanın toplam maliyetinin %0,08’ini geçmemektedir.

1982’de müteahhitliğe başladım ve şuan oğlumla beraber müteahhitlik yapmaya devam ediyoruz. Bilgi ve birikimlerimi yeni nesillere aktarmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Ben kendimi ve yaşadıklarımı sizlere anlatmak istedim. Yapılan hatalar neticesinde tanık olduğum, yaşadığım olayları sizler de yaşamayın diye sesimi duyurmak istiyorum. Beton imalat firmaları yıkama eleme tesisi kurmadığı takdirde kesinlikle ruhsat verilmemelidir. Bu yazdıklarım Türkiye’nin bütün illerinde uygulandığı halde inanıyorum ki yıkıcı sonuçlardan kurtulmuş olacağız. Aksi takdirde 3 ay sonra daha önceki depremleri unuttuğumuz gibi bunu da unutup aynı hatalarla binalar yapmaya devam edilip her deprem yaşadığımız daha da hazin bir sonla karşılaşmaya devam edeceğiz.

Not: Çevre ve Şehircilik Bakanlığına sesleniyorum, kum ve çakıl yıkanmadan asla beton yapımında kullanılmasına izin verilmemelidir. Yasal düzenlemeler yapılırken Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının bu hususları da dikkate almasını rica ederim.