Özellikle gıda fiyatlarındaki artışın had safhaya geldiği bir dönemde hazırlanan Birleşmiş Milletler Gıda İsrafı Raporu gerçekte tüm halkımızı ilgilendiren bir konu durumunda bu lunuyor. Türkiye'de artış şeklinde süreğenleşen gıda fiyatları yanında çift rakamda bir seyir izleyen enflasyonunun yüksekliği hepimizin elini yakar hale gelmiş durumda. Üretim ve dağıtımla ilgili yapısal sorunlar bir yana, "mutfakta" gerçekleşen kayıplarla birlikte Türkiye'de gıda üretiminin %40'ı sofraya gelemeden yok oluyor.Bu çerçevedeki 2021 BM Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre Türkiye’de her yıl kişi başına 93 kilogram yiyecek çöpe atılıyor.Bu açıdan Türkiye dünya genelinde en fazla gıdanın israf edildiği ülkeler arasında yer alıyor.Bu arada rapora göre dünya genelinde de her yıl toplam 931 milyon ton gıda israf ediliyor.Dolayısı ile bu durum küresel çapta perakende satış noktaları, evler ve restoranlarda tüketime hazır gıdanın yüzde 17’sinin doğrudan çöpe gitmesi anlamına gelirken;Rapor detayında israfın yüzde 61’inin evlerde yapıldığı belirtiliyor.
* * *
Bu kapsamda Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilirlik çalışmaları yapan Wrap adlı sivil toplum kuruluşuyla gerçekleştirdiği araştırmaya göre dünya genelinde israf edilen gıdanın toplamı 40 tonluk 23 milyon kamyon dolusu yiyeceğe karşılık geliyor.Uzmanlar ise, “Bu kadar kamyonun uzunluğu dünyanın çevresi nin yedi katı” şeklinde değerlendirmede bulunuyor.Halbuki daha önceleri gıda israfının daha çok zengin ülkelere özgü bir sorun olduğu düşünülüyordu. Mamafih bu araştırma, gelir grupların dan bağımsız olarak her ülkede payına düşen tarzdaki önemli miktarda gıdanın israf edildiğine işaret ediyor. Söz konusu Raporda gıda israfının Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) daha önceki tahmininin iki katından fazla olduğu belirtiliyor.Araştırmada Türkiye dahil pek çok ülkeye ait veriler tahmine dayanıyor. Bu durum, az sayıda ülkenin bu alanda verileri olmasından kaynaklanıyor. Bu anlamda verilerin yetersiz olması nedeniyle bu israfın ne kadarının istemli ne kadarının istemsiz yapıldığı bilinmiyor.Gıdaların yenilebilir ve yenilemeyen (kemik ve kabuk gibi) kısımlarıyla ilgili veriler sadece yüksek gelir grubundaki ülkelerde mevcut bulunuyor.
* * *
Bu konuda BM Çevre Programı’ndan Martina Otto, BBC’ye düşük gelir grubundaki ülkelerin daha az yenilebilir gıda israf ettiğini tahmin ettiklerini söylüyor.Otto, “Ancak sonuçta dünyabu gıdaların üretimi için kullanılan kaynakların tümünü çöpe atıyor” dedi.Programın Başkanı Inger Andersen, bu yıl sonlarında yapılacak iklim ve biyo-çeşitlilik zirvelerinden önce tüm ülkeleri israfla mücadele konusunda çaba harcamaya çağırdı.Andersen,“İklim değişikliği, doğa ve biyoçeşitlilik kaybı, kirlilik ve israfla mücadelede ciddi olduğumuzu göstermek için dünya genelinde tüm işletmeler,hükümetler ve vatandaşların gıda israfı konusunda üzerine düşeni yapması gerekiyor.Halbuki BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gıda israfının 2030’a kadar yarı yarıya azaltılmasını öngörüyor.
* * *
Sonuç olarak,küresel israfla ilgili neticeleri değerlendirildiğinde Wrap’ten Richard Swannell “Küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 8-10’u, israf edilen gıdalardan kaynaklanıyor. Yani gıda israfını bir ülke gibi düşünürsek, gıda israfı atmosfere en fazla sera gazı salan üçüncü ülke olacaktı” açıklamasında bulunurken geçtiğimiz yıllardan 2019’da açlıktan 690 milyon kişinin etkilendiği tahmin edilmişti. Önlem alınmaması durumunda da küresel gıda israfının sonraki yıllarda daha da artış göstermesi aslında sürpriz de olmayacak gibi. Görünür o ki ayrıca covid-19 Pande mi vakalarının Avrupa kesiminde %10 arttığı, Ülkemizde ise vakaların genellikle mutasyon varyantı ile birleşik konumda ol duğu bir ortamda denetimin zorlaşması sebebiyle vakalardaki artışların yukarı yönlü olmasının getirdiği gelişme ile israf sını rındaki artışların daha da yükselmesi kaçınılmaz olacak. Gerçek te toplumsal bağışıklığın temini yönünde yeterli aşı tedariğinin yeterli şekilde yapılarak toplumun en az %70 inin aşılanması ile bu arada PCR testlerinin çok hızlı bir şekilde olabilirse günlük 250-300 bin civarında gerçekleştirilerek Covid-19 Pandemisinin bulaş riskinin en minimal seviyeye indirilmesi çok büyük önem taşıyor. Dolayısı ile bu dönemde turizm sektörü ile yan sektörler açısından olumsuz etkilenmenin önüne geçebilmek için derhal önlem alınması; diğer sektörlerin ise sıralı zincir pozisyonunda öncelik durumuna göre siyasi otorite tarafından finansal desteğin sürdürülebilirlik açısından gerekli olduğunu da belirtmek gereki yor.