AK Parti iktidarı tarafından binlerce kişiye ücretsiz olarak verilen yemeğin kesilerek artık ücretli olarak dağıtıldığını belirterek şunları söyledi. "İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bir proje olarak sunulmuş ve Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin uygulamaya çalıştığı bir yöntem var. Ancak bu proje, zaten daha öncesinde yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi Cumhuriyet Halk Partisi'ne geçmeden önce hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi hem de diğer belediyeler tarafından hayata geçirilmişti. Vatandaşımıza şu anda parayla sattıkları yemeği, o dönem belediyeler ücretsiz olarak temin ediyordu. Binlerce kişiye belediyelerin aşevleri aracılığıyla sıcak yemek ücretsiz olarak veriliyordu. Bu belediyeler göreve geldikten sonra, ücretsiz olan yemek hizmetinin sadece tabelasını değiştirip adını “Kent Lokantası” koyarak, artık ücretli hâle getirdiler. Öncelikle bunu bilmemiz gerekiyor, herkesin de bilmesi lazım: Ücretsiz olan bir hizmeti, ücretli hâle getirip “hizmet” diye sunmaya başladılar.
Zonguldak Belediyesi de oradan örnek alarak, bizim daha önce yaptığımız bir yerin camını silip içeriye iki masa, iki sandalye koyarak, ücretli yemek vermeye başladı. Oysa şu anda, özellikle Zonguldak merkez özelinde değerlendirecek olursak, vakıflar aracılığıyla çok ciddi sayıda kişiye yardım ulaştırılıyor. Diğer ilçelerde de bu uygulama devam ediyor. Yaklaşık 1200 kişiye ücretsiz sıcak yemek temini sağlanıyor. Yani bizim iktidarımız “kimsesizlerin kimsesi” olurken, işte bu tür yardımları da kastediyoruz.Şimdi siz zam yapıyorsunuz. Zaten iğneden ipliğe her şeye zam yaptınız, zam yapılmayan hiçbir alan kalmadı. Üstelik enflasyon oranlarının çok üzerinde zamlar yapıldı. Örneğin suya %259 oranında zam yaptılar. Kent Lokantası'nın da borcu artmış. Şimdi bir de bu lokantaya yüzde kaç zam yaptıklarını konuşuyorlar; bazı yayınlarda 75 liraya çıktığı söyleniyor. %50 zam yapmışlar. Üstelik bu zamların bir zamanı, düzeni, mantığı da yok. Aklınıza geldikçe zam yapıyorsunuz. Altında yatan makul bir gerekçe yok.
Bizim yaptığımız yere şimdi "Kent Lokantası", "Kafe", "Okuma Salonu" gibi adlar veriyorlar. Oysa asıl masrafı biz yaptık. Biz o projeleri hayata geçirirken, devletin vergileriyle yaptığımızda "devletin parası" diyorlardı. Ama kendileri yaparken kendi isimlerini tabelalara asıyorlar. Bir önceki dönemde Kocasinan Belediyesi’nden hibe olarak alınan çorba çeşmesine bile kendi isimlerini yazıyorlar. Ben diyorum ki, yakında köy yollarında yapılan hayrat çeşmelere bile kendi isimlerini yazarlarsa şaşırmayacağız. Milletin vergileriyle yapılan hizmetleri sahipleniyorlar, ama bu hizmetleri “milletin” değil “kendi” eserleri gibi gösteriyorlar. Biz milletin vergisiyle hizmet ve eser üretiriz. Siz ise milletin vergisini, özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde, “cuk” diye cebe indiriyorsunuz. Aramızdaki temel fark budur.
Biz vatandaşın vergileriyle hizmet üretirken, siz bu vergilerle yapılan işlerin üstüne kendi tabelanızı asıyorsunuz. Kurumsal kimlik yerine kendi isminizi, kendi imzanızı öne çıkarıyorsunuz fark buradadır" şeklinde konuştu.