Tatilsiz günler, çok çalışmak, mesai.
Evet dünya ölçeğinde yoğun çalışma girişimleri görüyoruz.
Yunanistan’da altı gün çalışma başladı.
Belli bir sektörü kapsayan çalışma örnek olması için start aldı.
Tam altı gün çalışma.
Eğer pazar günü çalışılırsa mesai ücreti ödeniyor.
Hizmet sektörü bu konuda örnek alındı.
Bu konuda yapılan çalışma altı gün uygulaması Yunanistan komşu ülkede başladı.
Tabii ki belli sektörleri kapsayan bu uygulama şuan deneniyor.
Sonuç ne olur?Evet bu çalışmaya karşı çıkanlar yok mu?
Var.Sendikalar şiddetle karşı çıkıyor.Tepkiler var, yürüyüşleri ve açıklamaları da görüyoruz.
Aslında komşu ülkede bu uygulama çok büyük kesimi ilgilendirmese de bu çalışmanın tüm çalışma 
sektörüne yayılmasına dair örnek teşkil edecek korkusu var.
Yunanistan altı gün uygulamasını küçük ölçekli de olsa dediğim gibi başlattı.
Çalışma düzenini detaylı inceleyince aslında işçi adına avantajlarda gelir odaklı var.
Bunu da görüyoruz.Bakalım bu uygulama ülkemizde düşünülebilir mi?
Ülkemizde özel sektör altı gün uygulamalı işbaşı yapıyor.
Cumartesi günleri herkes çalışıyor.Yıllardır bu durum böyle.
Sigortalı işçilerimiz bile çalışma adına 26 gün, 4 gün izin.
Toplamda 30 gün üzerinden bordro yapılıyor.Şimdi gelelim kamu, kurum ve kuruluşlara…
Yerel yönetimlerde dahil.
Tabii ki memur kesimi adına beş gün uygulama var.İki gün tatil.
İşçiler içinse beş gün uygulaması maden sektöründe var.
Geçmişte altı gün çalışma bir gün izindi.Şimdi beş gün çalışma iki gün izin.
Bu da üretim adına çalışma düzenini bozdu.
Örnek verdim.Bazı sektörler kamu da olsa çalışma adına üretimi etkileyebiliyor.
Yerel yönetimler içinde geçerli. Altı gün çalışma yayılarak yapılmalı, cumartesi günleri çalışmalı.
Örneğin yerel yönetimlerde temizlik ekibi, su ve kanalizasyon birimi, zabıta müdürlüğü, İtfaiye 
teşkilatı her daim çalışıyor, hafta sonları da dahil. Tabii ki vardiya ve nöbet sistemi de mevcut.
Belki işbaşı ücretibelki mesai ama bir şekilde çalışılıyor.
Bugün yakın zamanda ülkemizde taşeron sitemi son buldu.
Ama ne geldi? Belediyeler şirket kurdu.İşçiler orada sözleşmeli çalışıyor.
Kadrolu işçiye göre maaşları çok da yüksek değil.
Belediye şirketlerinin genel durumu ise maaşlar ödeniyor ancak sigortalar ödenmiyor.
Bu yük de yerel yönetime kalıyor. Eskiden taşeron sistemi varken en azından sigorta borcu olan şirketlere ihale verilmiyordu.
O zaman da hiç değilse yerel yönetimlere bu maddi yük yüklenmiyordu.
Bakıyoruz yerel yönetimlerin büyük çoğunluğunun milyonlara kurdukları şirketlerin sigorta borcu var.
Eskiden böyle bir durum yoktu.
Bugün bizim bölgemizde böyleyken ülke geneli de bu durum çok yaygındır diye düşünüyorum.
Nereden nereye geldik?Çok tatile karşıyım.
Ramazan ve Kurban bayramlarında ülkemiz tam 18 gün tatil gördü ve yaşadı.
İzinler tabii ki kamu, kurum ve kuruluşlar adınaydı.
Kamu işçileri içindi. Özel sektör de bu kadar uzun tatil hiç olmadı.
Bayramdaki dört gün tatili herkes kullandı.
Kurban Bayramı’nın zaten Arife ve birinci gün cumartesi ve pazar gününe denk geldi.
Mesai olan ise üç gün pazartesi ve çarşamba günleri arasında gerçekleşti. 
Perşembe, cuma ve cumartesi tüm özel sektör çalıştı.
Bankalar zaten mesai olduğu her daim çalışıyor.
Aslında bankalar örnek alınarak çalışma hayatı sürmeli.
Kurban Bayramı dördüncü gün sonrası bankalar, vergi daireleri, noterler örnek verdim hepsi çalıştı. Demek ki çalışılabiliyor. Kolluk kuvvetleri ise halkın huzuru ve güvenliği adına tüm tatilde çalıştı. Çalışama hayatı bir şekilde devam ediyor. Aslında konu başlığı olarak işin özü şu; çok çalışalım, çok 
üretelim, çok kazanalım.
KİT’ler ile ilgili Maliye ve Hazine Bakanlığı’mız özel bir çalışma yürütüyor.
Yeni bir yönetim şekli getirme projesi var. Zonguldak olarak bu konuda teyakkuz halindeyiz.
Özelleştirmenin ön adımı olarak görülüyor. O zaman ne yapacağız?
Bizlerde KİT’lerin kalkınması, çok üretmesi ve kazanması için bazı radikal katkılar vermeliyiz.
Çalışma düzenini altı güne çıkarmalıyız.
Gerekirse vardiya sistemiyle yedi güne yayarak çalışma düzeni getirmeliyiz.
2000’li yıllarda üç milyon tonlar üreten bizler yine aynı üretimleri hatta hedef olan beş milyonları 
madencilikteyakalamalıyız.
Demir ve Çelik sanayinin, termik santrallerin hammaddesinin hepsini vermeliyiz.
Kok fabrikasını kamu adına kurmalıyız.
Bu da tatil yaparak değil; çok çalışarak gerçekleşir.
Sadece dini bayramlardaki kamu çalışanları olarak 18 gün tatilin üretime etkisi nedir? Eksisi nedir?
Sadece bu sorunun cevabı verilmesi bile ne demek istediğimizi açık ve net anlatır.
Çok tatiller kamu, kurum ve kuruluşlarına artı değil, eksi yazıyor. Bu durumda düzeltilmeli.Çalışma hayatı herkes için eşit olmalı.
 Zarar ile değil, kar ile anılmalıyız. ‘’Kazan-kazan’’ fikri ve akıllı mantığı ile yol alalım.
İnşallah diyelim. Şimdilik nokta.