Deprem ve Zonguldak!

Abone Ol

Deprem gerçeği ile yaşayan Türkiye.

Ve  Zonguldak.

Her ne kadar Zonguldak deprem fayında olmasa da,

Düzce, Bolu, Bartın ve Sakarya deprem kuşağında.

Burada olan olası depremler ilimizde de güçlü bir şekilde hissediliyor.

Zonguldak olarak depreme hazırlıklı olmalıyız.

Binalarımız deprem yönetmeliğine göre yapılmalı.

2000 yılından bugüne deprem yönetmeliği  ile ilgili çok ciddi bir çalışma yapıldı.

Dask adı altında milyarlarca lira toplandı.

Toplanmaya devam ediyor.

Bugün için aslında 2000 öncesi binalarda elden geçmeli.

Ya yıkılıp yeniden binalar yapılmalı.

Ya da güçlendirme yapılabilir.

Ülke olarak bu önlemi almalıyız.

 Türkiye deprem ile mücadelede kazanmalı.

İleriye daha güvenli,sağlıklı ve sıhhatli bakmalı.

Bugün için kısa bir geçmiş yakın yıllara gidersek.

Bundan 9 yıl önce Türkiye büyük bir acıyla sarsıldı biliyorsunuz...

23 Ekim 2011 Pazar günü saat 13.40 sularında Van Merkeze bağlı Tabanlı köyü merkez üssü olmak üzere büyük bir deprem meydana geldi.

 Şehirde geniş çapta hasara yol açan depremin aletsel büyüklüğü 7.1 (Mw) olarak ölçülmüştü.

Tüm Türkiye bu depremin yaralarını sarmak için seferber olmuşken bu kez de 9 Kasım 2011 Çarşamba günü 21.20 sularında Van Merkez’e 16 kilometre uzaklıktaki Edremit ilçesinde, aletsel büyüklüğü 5.7 (Mw) olan yeni bir deprem meydana gelmişti. Her iki deprem de Doğu Anadolu Bölgesinin genelinde hissedilmiş ve büyük tedirginliğe yol açmıştı. 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 depremlerinde toplam 644 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 1.966 vatandaşımız yaralanmış, 252 vatandaşımız ise enkazlardan sağ olarak kurtarılmıştı.

AFAD tarafından işletilen Ulusal Sismoloji Gözlem Ağı’nın verilerine göre, deprem sonucu açığa çıkan enerji miktarının oldukça büyük olduğu, 23 Ekim’de ana şokun oluşturduğu enerjinin Hiroşima’ya atılan atom bombasının 33,2 katına, meydana gelen artçılar da hesaba katıldığında, açığa çıkan enerjinin 37 atom bombasına denk olduğu kaydedilmişti.

İnanılır gibi değil...

Depremin etkisi tam 37 atom bombası!

Düşünebiliyor musunuz?

İstanbul'a böyle bir atom bombası atılsa ne olurdu?

Kaç milyon insanımız ölür giderdi, kaç trilyon liralık milli servet yok olurdu?

Daha 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi ve 12 Kasım 1999 Düzce depremi hafızalardan silinmemişken, 40 binden fazla ölüm olayının yaşandığı bu depremler hala unutulmamışken 644 vatandaşımızın daha yitip gittiği Van depremi de hala korkuyla anılan felaketlerimiz arasında.

Peki deprem türleri nelerdir?

Depremler oluş nedenlerine göre değişik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa baska doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "Tektonik" depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında oluşurlar. Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler "Volkanik" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sırasında meydana gelirler. Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin meydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve İtalya'da oluxan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir.

Bir başka tip depremler de "Çöküntü" depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.

İşte bu deprem türlerine karşı bizler gereken önlemleri aldık mı?

Kentsel dönüşümler ne oldu?

Hangi ilde kaç tane depreme dayanıksız ve tehlikeli binalar yıkıldı?

Yapılan binalar gerektiğince kontrol ediliyor mu?

Son zamanlarda sıkça sallanan Marmara ve Ege bölgelerimizde kaç yapının sağlam olduğunun tespiti yapıldı?

Marmara fayından bahsediliyor, bu fayın kırılacağı ve büyük bir felakete yol açacağı vurgulanıyor ve tüm bunlar konuşulurken de İstanbul ve çevre iller sürekli sallanıyor, yetkililer ne gibi önlemler alıyorlar?

Zonguldak'ta çürük binalar var mı, yok mu?

Yapı Denetim Büroları yeni yapılan inşaatların her aşamasında işin başında bulunuyorlar mı?

C 25 olarak bilinen betonun testleri sağlıklı yapılıyor mu? Sadece betonu döken firmanın laboratuarında mı yapılıyor bu testler? Üniversite neden tercih edilmiyor? Betonu döken firma  kendi betonuna "bozuk" veya "C 25 değil" der mi?

İşte bu sorular ne yazık ki yanıtları hala belirsiz sorular, adım adım büyük bir felakete yaklaştığımız tüm deprem uzmanları tarafından ifade edilirken kentimizde depreme karşı bizlerin can güvenliği ne alemde?

Her deprem sonrası okullarda ve resmi kurumlarda yapılan deprem uygulamalarına bile boş verdik, günübirlik yaşıyoruz...

Ta ki yeni bir deprem oluncaya ve yeni felaketlerle karşılaşıncaya kadar!

Belediyesinden AFAD'ına ve Mili Eğitimine kadar her makamı uyarıyoruz buradan ve önlemleri elden bırakmamaya davet ediyoruz.