Mevcut tabloya bakıldığında uzun bir süredir büyük sıkıntı içinde ayakta kalmaya çalışan çiftçilerle birlikte tarım sektörü bu defa döviz kuru doların 8,00TL sınırını geçmesiyle en büyük darbeyi alan kesim oldu.Bu yönde Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, “Dolar kurundaki artıştan dolayı, bizim ilaç, gübre, mazot gibi girdilerimizden bir çoğu, tamamen ithal olduğu için maliyetlerimiz çok arttı. Bu maliyet artışları, yeni dönemdeki ürünün ekiminde çiftçinin üzerinde çok büyük bir kambur olacak. Bu maliyetler altında çiftçilerimiz çok eziliyor” şeklinde vurgulu konuşma yapmasıyla gün ışığına çıkıyor. Çok tabii olarak bu durum sadece tarım sektörü ile sınırlı kalmayıp özellikle süt hayvancılığının çok büyük bir krize doğru gittiğini vurgulayan Mutlu Doğru, rakamlardaki yükselişi sıralarken,“Yemlik soya fasulyesini Kasım 2019’da 390 dolara alıyorduk. Şu anda 520 dolara yükseldi. Kasım 2019’da dolar kuru 5.74’tü, şu anda 8 lirayı aştı. Hem dolar bazında fiyat arttı, hem de dolar kuru yükseldi. 2019 Kasım ayında yemlik mısır 98 kuruştu, şu anda 1 lira 92 kuruşa kadar yükseldi. Yani iki katına kadar çıktı” yönündeki ifadesiyle de olayı kısaca özetlediği görülüyor.

                           *       *        *

Diğer taraftan süt yeminde Kasım 2019’la bugün arasında ortalama yüzde 46 fiyat artışı oldu. Bu sene Nisan ayında ilk hasat yonca 95 kuruşla başladı, şu anda 1 lira 42 kuruş. Kuru yonca fiyatı bu… Bu maliyetlerin artışına rağmen 2019 süt fiyatları 2 lira 30 kuruşta kaldı, değişmedi.” İfadesiyle de dikkat çeken Mutlu Doğru:“Kamu finansman kaynaklarına ulaşabilen ve bunları da tüketen çiftçilerimiz özel bankalarda da kaynak bulamayınca başka yollardan borçlanıyor. Bunları da ödeyemediği zaman mal varlığını satmaya başlıyor. Ya tarlasını, ya traktörünü ya da ineğini satmak mecburiyetinde kalıyor. Şu andaki durum da bu” şeklindeki açıklamasıyla da iki sektörün de geldiği vahim duruma dikkat çekiyor. Bu arada “Çiftçilerimiz için tarımsal destekler çok önemli ama biz hala 2020 yılının destekleri nedir bilemiyoruz. Geçen sene 2019 yılının tarımsal destekleri 23 Ekim 2019 tarihinde açıklanmıştı. Bakın bu sene bir yılı da geçti, hala açıklanmış değil. Yazlık ürünlerin hepsi hemen hemen Anadolu’da hasat edildi, depolara girdi, satıldı. Ama hala çiftçi ne destek alacağını bilemiyor.” Şeklinde yakınan Mutlu Doğan,Çiftçi desteklemesinde tarımsal desteklerin iki faktörü vardır. Bunların biri tarımın sürdürülebilirliği açısından finansal destek sağlamak, ikincisi ise ülkenin ihtiyacı olan ürünlerde çiftçiyi yöneltmek, teşvik etmek. ama bunların ikisini de sağlamış değiliz şu anda.Tarımsal planlamayı bir türlü yapamıyoruz. İnanıyorum ki çöpe giden fazla üretilen ürünler yerine stratejik olarak şu anda ihtiyacımız olan mesela mısır, pamuk, soya, ayçiçeği gibi ürünlere yönlendirme olsa, bunlara dünyanın dövizini harcamak zorunda kalmayız.” sözüyle de durumu açıklamaya çalıştığı izleniyor.

   *       *        *

Sonuç olarak, ekonomik kırılganlık yanında küresel pandemi vakalarındaki artışlarla tetiklenen tarım ve hayvancılık sektörleri için içine düşülen sıkıntıya değinen Mutlu Doğan;Kamuya, yani Hazine ve Maliye’ye olan borçlar yapılandırılarak 18 taksitle ödeme imkanı tanınıyor, çok doğru ve yerinde bir karar. Peki kamu bankalarına ve tarım kredi kooperatiflerine olan tarımsal kredi borçları için de yeni bir yapılandırma ve taksitlendirme gerekmez mi ? Aslında yapılandırma Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinde var. Yapılmıştı. Ama biz bunun tekrarlanmasını, bir kez daha açıklanmasını ve cari faizle değil uygun faizle, aynı sübvansiyonlu faizle devam ettirilmesini istiyoruz.” Değerlendirmesinde bulunsa da,arazisi kıt ancak yöresel ürünler, doğal güzellikler, geleneksel yaşam tarzları, kültürel varlıklar ve mikro klima iklimi gibi imkânlara sahip bölgelerde katma değeri yüksek yöresel ürünlere dayalı kırsal/ekolojik turizmi geliştirmek yeter ve sürdürülebilir gelir açısından bir zorunluluktur.Bu özelliklere sahip bölgelerde iyi uygulama örnekleri oluşturup bunları görünür yaparak yaygınlaştırmak yoluyla kırsal kalkınmayı mutlaka zorunlu gerçekleştirmek gerekir.Bunun yanında Türkiye’nin hayvansal üretim değerinin tarımsal üretim değeri içindeki payı son on beş yılda gerek hayvan sayısında gerekse hayvan başına verim artışları ile yüzde 34’e yükselerek Avrupa ortalaması olan yüzde 43’e yaklaşmıştır. Yüksek ekonomik büyüme ve artan desteklerin hayvancılıkta sağladığı bu gelişmelerin çok yönlü ıslah/seleksiyon politikaları ve daha iyi bakım/besleme şartlarıyla üretim maliyetlerini de düşürerek devam etmesi gerekmektedir.Bu nedenle öncelik taşıyan önlemlerin ivedilikle Devlet tarafından uygulanmaya konulması aşamasında mazot, gübre gibi diğer tarım ve hayvancılık temel girdilerinde maliyetin ciddi şekilde düşürülmesine katkıda bulunacak her türlü önlemin bütünüyle ele alınarak tarımsal ve hayvancılıkla ilgili var olan potansiyelin verimlilik kıstasıyla birleştirilmesi çok büyük önem taşımaktadır.