Güncel gelişmeler dikkate alındığında; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) son kararı, ekonomik kırılganlı ğın sonuçlarının daha da netleşmesini sağlarken, bu tür bir hamle nin neden yapıldığıyla ilgili tartışmaları da başlattı. Çünkü BDDK kararıyla, 13 Eylül itibarıyla bankalardaki 124.6 milyar liralık batık kredilere, 46 milyar liralık kredi daha dahil edilecek.Dolayısı ile bu durum, hem bankaların hem Türkiye ekonomisinin yükünü artırır ken, bu uygula manın sonuçlarından yararlanacak şirketlere kolaylık sağlayacak. Özellikle inşaat ve enerjideki borçlu şirketlerin AKP dö neminde bü yüyen şirketler olduğuna da dikkat çekiliyor. BDDK’ nin bu kararın dan sonra ilk etkiler Borsa İstanbul’daki banka hisse lerinde ortaya çıktı. 46 milyar liralık yeni batık kredi için bankaların yılsonuna kadar kredi ayıracak olması, kârı etkileyeceği için banka hisselerinin hafta ortasında dalgalı bir seyir izlediği görüldü.Bahis konusu 46 mil yar liralık kredinin bankalara dağılımı ve ne kadar karşılık ayırdıkla rı bilinmediği için banka bazında kârlara ne kadar yansıyacağı hak kın da net bir görüş bulunmuyor.Yatırım Finans man tarafından ya yımlanan değerlendirmede, “Hangi bankanın krediler için şu ana kadar, ne kadar provizyon ayırdığını bilmedi ğimiz için yıllık kâr larda yüzde 15-20 arası aşağı yönlü revizyon beklemek makul olacaktır. Bu da TL fonlama maliyetlerinde bir süredir gözlenen gerilemenin olumlu etkisini gölgeleyecektir”deni liyor.
* * *
Konuyla ilgili olarak banka analistlerinden gelen yorumlara bakıl dığında;“Ek karşılıkların bankalara 15 milyar TL’ye kadar bir yük getireceğini hesaplıyoruz. Bu da hisseleri baskılayacak bir unsur. Aslında takipteki alacak oranının olması gereken aralık yüzde 8.5-10 arasında. Yani en az bir bu kadar daha kredinin takibe atılması gere kiyor.”deniliyorsa da,batık kredilere sektörel olarak bakınca, BDDK açıklamasında da vurgulandığı gibi inşaat sektörü ilk sırada yer alı yor. Bu sektörün toplam batık kredilerdeki payı yüzde 13.3. Bu sek törü yüzde 10.7 ile toptan ticaret ve yüzde 7.8’lik payla enerji takip ediyor. İlk 10 sektörün payı ise yüzde 57.3 civarında bulunuyor. BDDK’nın son olarak aldığı bu kararla ilgili değerlendirme yapan Prof. Dr. Selva Demir Alp: Bu hamle bankalara “zararı sen karşıla” demiş olmak anlamına geliyor. Eğer bankalar bunları satıp bir şekil de bir fona aktarabilseydi belki bir rahatlama yaratabilirdi, ama za ten en kötü senaryo bankanın bunu takipteki alacağa yazmasıydı ve ardından da ödenmesinden ümidini kesmesi.”yorumunda bulunur ken; Spinn Danışmanlık Ortağı Özlem Derici: Karşılık ayrılması sermaye yeterliliğinden ve kredi olarak sağlanabilecek kaynaktan feragat edilerek gerçekleştiriliyor.Dolayısıyla kredi arzına kısa va dede ister istemez negatif etkisi olacaktır.Bunun gecikmeli diğer negatif etkileri inşaat ve enerji sektörüne yönelik.Sektörlerin topar lanıp zaman içinde ekonomik büyümeye hizmet eder hale gelmesi zaman alacak. Bunun yanı sıra “temizlik” hamlesi oldukça pozitif olarak algılanmalı.”değerlendirmesi de kayda geçiyor.Bu arada da Nurol Yatırım Bankası Başkanı Ziya Akkurt ise: Problemli kredile rin banka bilançosundan çıkacak olması, bankaların 2020 yılında uluslararası piyasalarda sendikasyon konusunda daha rahat hareket etmeleri ve yaklaşık bir senedir durmuş olan sermaye piyasalarına uzun vadeli borçlanma için tekrar girebilecekleri anlamına geliyor” şeklinde yorumda bulunarak olaya daha iyimser baktığı izleniyor.
* * *
Diğer taraftan ise Türkiye’nin bir yıl içinde ödenmesi gereken borç ları gösteren kısa vadeli dış borç stoku, Temmuz sonu itibarıyla ge çen yılın sonuna kıyasla %7.9 artarak 126 milyar dolara yükseldi.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre kırı lıma bakıldığında bankalar kaynaklı kısa vadeli borç stoku %3.6 arta
rak 59.2 milyar dolar olurken, banka dışı sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku %12.2 artışla 60.3 milyar dolara çıktı. Türkiye Cumhuri yeti Merkez Bankası (TCMB)’nin Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri Geliş melerine ilişkin yaptığı açıklamada şöyle deniliyor;“Temmuz sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2018 yıl sonuna göre % 7,9 oranında artışla 126,0 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku % 3,6 ora nın da artarak 59,2 milyar ABD doları olurken, diğer sektörlerin kısa va deli dış borç stoku % 12,2 oranında artarak 60,3 milyar ABD dola rı düzeyinde olurken, Diğer sektörler altında yer alan ithalat borçla rı, 2018 yıl sonuna göre % 4,8 oranında artarak 41,8 milyar ABD dol arı seviyesinde gerçekleşmiştir.” Borçlu bazında incelendiğinde, ta mamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli bor cu 2018 yıl sonuna göre % 4,9 oranında artarak 23,6 milyar ABD do ları olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu % 8,5 oranında arta rak 95,9 milyar ABD doları civarında iken, 2019 Temmuz sonu itiba rıyla,kısa vadeli dış borç stokunun döviz kompozisyonuna bir göz atıl dığında % 51,2’si ABD doları, % 30,1’i Euro, % 13,2’si TL ve % 5,5’i diğer döviz cinslerinden oluşmuştur.”değerlendirmesi öne çı kıyor.
* * *
Sonuç olarak,içinde bulunduğumuz dönemdeki finansal kırılganlığın geldiği son noktada,önceki batık kredilere dahil olan 46 milyar lira lık batık kredi yanında, TCMB’ınca 2019 Temmuz sonu itibarıyla, orijinal vade sine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 179,2 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir. Söz konusu sto kun 20,2 milyar ABD dolarlık kısmı, Türkiye’de yer leşik bankaların ve özel sektörün yurtdışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluşmaktadır.Borçlu bazında değerlendirildiğinde, top lam stok için de kamu sektörünün % 18,2, Merkez Bankası’nın % 3,6, özel sektö rün ise % 78,2 oranında paya sahip olduğu gözlen mektedir.” Değerlendirmesi ise; içinde bulunulan resesyon(durgun luk) ve talep daralmasının yarattığı ortamda bir de slumpflasyon(en flasyon artışı yaşanırken üst üste büyümede küçülme yaşanması) eşi ğine gelinmesi;çift rakamlı seyreden enflasyonu yükselme yönünde baskıladığı izleniyor.Bunun yanında piyasaların tolere edebileceği faiz yerine TCMB’ınca yapılan müdahalelerle peş peşe yapılan faiz indirimlerinin TL.yi kur şoklarına karşı korumasız duruma getirdiği de düşünülürse; maliyet yönlü enflasyon saiki ile kur şoklu TL.deki değer yitimi karşısında olaya bir de Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyadaki siyasi ve jeopolitik riskler de ilave edildiğinde,mutla ka sonraki dönemlerde geçmişte zaman zaman yapılan hatalarla yüz leşmek zorunda kalacağımızı da unutmamak gerekiyor.