Özellikle son dönemde ithal girdilerde yaşanan ve döviz şokları ile desteklenen fiyat artışları sebebiyle gelinen nokta da değerlendirmede bulunan Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu,”“Dünya genelinde emtia üretimi, fiyatları ve teminindeki dengesizlik, küresel pazar ile entegre çalışan inşaat malzemeleri sanayimizi de olumsuz etkiliyor.Söz konusu sürece global lojistik aksamaların da eklenmesi sanayimizde sürdürülebilirlik sağlamayı güçleştirdi.”sözleri yanı sıra;Covid-19 etkisi ile oluşan koşulların her sektörü farklı etkilediği bir gerçek. Tüketici talebindeki ezberleri bozan olağanüstü değişim, tedarik koşullarındaki karmaşayı daha da artırıyor. Tayfun Küçükoğlu ayrıca ;“Aşılama etkisinin dünya genelinde istikrar ile gelişmesini bekliyor ve umut ediyoruz. Pandeminin başlangıcında yaşanan sancıların, etkisinin azalmasının beklendiği bu dönemde, her sektörde farklı sancılar ve fırsatlar oluşacaktır. Süreç, istatistikler ile açıklanamayacak kadar farklı arz-talep dengelerinin oluşmasına sebep olacaktır. Beklentinin üzerindeki her arz veya talep, tedarik üzerinde olumsuz etki yaratma potansiyeline sahiptir.” Yorumunda bulunuyor.
* * *
Bu kapsamdaki açıklamalarını sürdüren Küçükoğlu’na göre;“Hemen hemen tüm alt sektörlerimiz emtia fiyatlarındaki değişimin, tedarik ve lojistiğe bağlı farklı sorunların etkisinde. Ancak yılın ikinci yarısında tedarik zincirinin daha verimli çalışmaya başlamasının ve konteyner sıkıntısının haziran-temmuz aylarından itibaren çözülmesinin, emtia fiyatlarını da olumlu etkileyeceğine inanıyoruz.”diyorsa da zaman zaman ortaya çıkan döviz şoklarına ek olarak ek dalgalanmaların getirdiği olumsuz etkilerle neredeyse tüm sektörlerde girdi fiyatlarındaki göreceli fiyat artışlarını önleyebilmek de mümkün olmadığından istenmeyen girdi fiyat artışları oluyor.Bu arada piyasalardaki hareketliliğe bir göz atıldığında;gelişmeler emtialar için biraz paradoks haline geldi. Yatırımcılar hammaddelerin getiri elde etmek için iyi bir kaynak olduğunu düşündükleri için piyasalar bazen enflasyonlu bir ortamdan faydalanabilmekte. Ancak bunun için enflasyon denkleminin tam olarak doğru olması gerekir: özellikle ekonomik büyüme daha yüksek bir dolar endişeleriyle birleştiğinde ve enflasyon artışı hızla azalmış talep beklentilerinin ortasında muhtemel bir sürüklemeye aday gözüküyor.
* * *
Mamafih dolarizasyon olgusunun halen risk unsuru olduğu günümüzde piyasalardaki güven ortamının düşük seviyelerde seyretmesi aslında belirsizliği en fazla arttıran bir etken. İşin bu kısmı ile alâkalı çalkantılı gidişin ekonomi ve dış politika boyutları var. Ekonomideki temel sorun, büyüme ve istihdam artışını sanayileş
me ve kalkınma üzerinden sağlamayı hedefleyen, dış kaynağı ithalat finansmanında kullanan geleneksel ekonomik modelin AKP döneminde terk edilerek dış kaynağın hane halkının tüketimine ve inşaat-altyapı yatırımlarına yönlendirilmesine dayalı büyüme modeline geçilmesidir.Hal böyle iken öteden beri ekonomi konusunda yapılan belirgin hatalardan kaynaklı olarak en son gelinen noktada TCMB’nın para politikası ile faiz çıpasını istediği gibi kullanma imkanı ise ciddi şekilde azalmıştır. Bu noktadan sonra artık piyasaları yeniden dizayn edebilecek, güçlü reformların gecikilmeden gündeme gelmesi de maalesef zorunluluk haline gelmiştir.Aksi durumda başka seçenek de bulunmamaktadır.