Gerçekte küresel anlamda ortaya çıkan kuraklık ve mevsim değişikliğine ek olarak Covid-19 pandemisinin çeşitli vatyantlarla mutasyona uğramasıyla en son gündeme gelen omicron (mu) varyantının hızla yayılma dönemine girmesiyle birlikte ortaya çıkan gıda krizi şu anda global anlamdaki gündem konusu olma yönünde birinci sırada bulunuyor.
Çok tabii olarak gıda krizinin bu noktaya ulaşmasının temel nedeni izlenen yanlış politikalar yanında sosyolojik nedenlerle iklim değişik liği gibi unsurların bir araya gelmesinden kaynaklanıyor. Bu kapsamdaki küresel anlamda değerlendirme yapan Birleşmiş Milletler (BM) raporlarına göre tüm dünyada 2019 yılında yüzde 8,4 olan yetersiz beslenme oranı, 2020'de yüzde 9,9'akadar çıkmış durumda.BM'ye göre genel olarak 2,3 milyardan fazla insan yani dünya nüfusunun yüzde 30'u,yıl boyunca yeterli gıdaya erişimden yoksun kalırken;Açlık yaşayan ve yetersiz beslenen kişi sayısı 2020'de salgın nedeniyle 118 milyonluk bir artışla yaklaşık 768 milyona yükseldi.
Kuraklıkla özdeşleşen iklim değişikliğinin yarattığı tablo ya göre bu etkenler gıda üretimini, gıda güvenliğini, istikrarını, gıdaya erişimi, beslenmeyi ve çevresel sürdürülebilirliğiaçıkça tehdit ediyor. Dolayısı ile bu durum stoklama, arz kıtlığı ve fiyat artışları, talebin düşmesine ve gıda arzının zamanla bozulmasına yol açtı.Arz-talep dengesinin değişime uğrayarak bozulmasıyla artan gıda fiyatları, gelirlerinin büyük bir kısmını gıdaya harcayan düşük ve orta gelirli ülkelerdeki insanları yüksek gelirli insanlara göre daha fazla olumsuz etkiledi. Bu süreçte olumsuz etkilenen ülkeler, gıda kaynaklarının halka açık ve uygun fiyatlı kalmasını sağlamak için gıda ve tarım politikalarını tekrar yeniden gözden geçirmek ve değiştirmek zorunda kaldı.Bu kapsamdaki en son gelinen nokta da özellikle ülkemizde zaman zaman yaşanan kur şokları sonrası %75 ithal %15 ithal ara mal kullanmak zorunda kalan ilgili sektörlerdeki ortaya çıkan fiyat artışlarının arz da yarattığı sıkıntılar piyasalara direkt olarak yansıma ya pınca,bu defa da ucuz ve kalitesiz merdiven altı gıdaya yönelme başladı
Gerçekte tüm dünyada insanların yaşamak, fiziksel ve mental gelişimlerini sağlamak için yeterli ve dengeli miktarda gıdayı alabilmeleri ve bu gıdaların sağlıklı ve güvenli olması bireylerin en temel hakkıdır. Bu bağlamda, gıda güvenliği kavramı gıda güvencesinin tamamlayıcı bir unsurudur. Bu iki kavram, insan beslenmesinde birbirinden ayrı düşünülemeyecek kadar önemlidir.Son yıllarda dünya genelinde ve Türkiye’de meydana gelen ekonomik kırılganlıklar insanlar üzerinde doğrudan ya da dolaylı olarak etkide bulunmaktadır. Olumsuz bu etkiler neticesinde de insanların en temel gereksinimi olan gıda hakkında ister istemez toplum nezdinde güvencesizlik yaratmaktadır. Yaşanan krizlerin yanında nüfus artışı, kuraklık, petrol (dolayısıyla mazot) fiyatlarındaki dalgalanmalar tarımsal üretimi doğrudan etkilediğinden gıda güvencesinde sorunların çıkmasında da etkili olmakta,sürdürülebilirliliği de çok olumsuz etkilemektedir.
Sonuç olarak,gıda güvencesi ve gıdaların güvenilirliği kavramları birbirlerini tamamlaması açısından birbirleriyle çok yakından ilgilidir.Yeterli gıda arzına sahip olmanın yanı sıra günümüzde tüketilen gıdaların lezzet, kalite ve sağlık gibi pek çok açıdan güvenilir olması da önemli hale gelmiştir.
Gıda tüketimi, fizyolojik ihtiyaçlar arasında ilk sırada yer alması nedeniyle insan yaşamı için vazgeçilmez bir öneme sahiptir. İnsanların yeterli gıdaya erişmesi, beslenmenin birinci basamağını oluşturmaktadır. Ancak, sağlıklı beslenmeden bahsedebilmek için, elde edilen gıdaların güvenilir olması da gerekmektedir. Zira, sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam, gıda güvencesi ile gıda güvenliğinin aynı anda sağlanmasıyla mümkündür.