Kış mevsiminin soğuk ayazına bakılırsa perakende satışlarla kredilerdeki durgunluk ortamını da vurdu. Geçtiğimiz hafta sonuna doğu Cuma günü açıklanan perakende satışlar verisi ekonominin Aralık ayı ve sonrasında durgunluğa girdiğini çok somut biçimde anlatıyor. Diğer taraftan gelecekteki tüketim ve ticaretin öncü göstergesi olan krediler ise daralmaya devam ediyor. Tedarik zinciri sıkıntılarıyla birleştiğinde, Türkiye öyle görünüyor ki 2020 yılı için öncü resesyon görünümü (durgun luk) sonrasında 2021 stagflasyon (durgunluk içinde enflasyon) riskinden kurtulamayacak. Bu meyanda TÜİK tarafından açıkla nan sanayi üretimindeki artış verisini doğrulamak üzere 2020 yılı elektrik tüketimi incelendiğinde “Türkiye’de 2019’da 290 milyar 445 milyon 456 bin kilovatsaat elektrik tüketilirken, bu rakam 2020’de yüzde 0,14 artarak 290 milyar 856 milyon 21 bin kilovatsaate çıktı”. Peki sanayi üretimi verisi 2020 yılı için nasıl %10 oldu? Elektrik tüketimi bir taraftan yerinde sayarken sanayi üretiminin patlaması sizce akla yakın mı? Perakende sek törüne bir göz attığımızda ise sabit fiyatlarla perakende satış hacmi 2020 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre %4,2 azaldı. Aynı ayda gıda, içecek ve tütün satışları %2,1, gıda dışı satışlar (otomotiv yakıtı hariç) %5,2, otomotiv yakıtı satışları %4,8 azaldı. Yani Perakende satış hacmi aylık %4,2 azalma gösterdi.
* * *
Bir taraftan da kredilerde daralma da sürüyor. Öyle ki toplam krediler haftalık bazda %1.4, sekiz haftalık ortalamada ise %0.5 daralmış.Yılbaşından bu yana ise kredilerde %2.0 civarında bir daralma var. Çok tabiidir ki bu daralmanın bir kısmı TL’nin değer kazanmasından ötürü FX kredilerin değerinin düşmesinden kaynaklanıyor. Fakat, güvenilir kaynaklara baktım, yılbaşından bu yana TL krediler %0.4, döviz kredileri ise %0.7 geriliyor. Hele hele bu pandemi döneminde öyle görü nüyor ki Kredi akımı sağlanmadan, üretim, ticaret ve sabit sermaye yatırımlarının artması neredeyse imkansız. Bu nedenle Türkiye ekonomisindeki üretimle ilgili 2021 yılı ile sonraki yıl lara oldukça sıkıntılı. Bu kapsamda medyaya da açıklamada bulunan İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, salgın hasarlarını önlemeye yönelik olarak küresel çapta uygulanan parasal genişlemenin, kontrolsüz hale gelerek birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de üretim sektörlerini tehdit etmeye başladığını” belirtmesi de yenilir yutulur bir şey değil. Bu yönde Erdal Bahçıvan’ın, “Küresel tedarik zincirlerinde inde
yaşanan bu sürecin doğurduğu ğu sıkıntılar, sanayimiz ve üretimimiz açısından artık tahammül edilmez bir noktaya doğru gitmektedir” değerlendirmesine ek olarak Bahçıvan, Türkiye’nin yeni bir “stratejik yatırım süreci”ne ihtiyacı bulunduğunu” açıklaması da haksız değil.
* * *
Sonuç olarak,sektörlerde durgunluk şeklinde ortaya çıkan ivme kaybı nedeniyle perakende sektöründe baş gösteren daralmalar kısıtlamalarla, süregelen sokağa çıkma yasaklarıyla ve dükkan kapatmaları ile birleştiğinde; üstüne üstlük bir de AB birliğinde ki mutasyonla eşleşen salgın şiddeti yanında yüksek faizle uygu lama alanı bulan kredilerdeki daralmalar gelecekte iyi bir duru ma işaret etmiyor. Özellikle daha şimdilerde yüzünü göstermeye başlayan stagflasyon riski de dahil edildiğinde; döviz şokları ve girdi maliyetlerindeki yükselişlerle desteklenen fiyat artışlarının stagflasyondan kaçışı önlediği görülüyor. Aslında gıda fiyatların daki aşırı fiyat artışlarının sebepleri incelendiğinde; piyasalarda ki uygulama konusu olan maniple fiyat yükselişleri ile önümüz deki aylarda karaborsa oluşumuna zemin hazırlanma gibi bir alt yapı düzenleme çabası izleniyor. Fırsatçılıkla ve çabuk zenginleş me ile zaman zaman gündeme gelen bu çirkin yaklaşımların alı nacak acil önlemlerle tarım ve hayvancılık sektörlerinin mevcudi yetini koruması sağlanarak verimli üretime yönlendirilmesine ek olarak arz-talep dengesizliği izlenen türlerin hem teşvik hem de regüle edilmek suretiyle normal fiyatlama noktasına gelinmesi büyük önem taşıyor.