EKONOMİDE TÜKETİCİNİN SATIN ALMA GÜCÜ ZAMANLA  KAR GİBİ ERİYOR

Abone Ol

Günümüz şartlarında siyasetçilerin en fazla baş vurdukları hamaset söylemlerine bakılırsa her yer güllük gülistanlık gösterilmeye çalı   şılsa da gerçekte durum öyle değil. Çünkü yıllara göre Türk parasının satınalma paritesini gösteren en iyi ölçüt çeyrek altında kendini gösteriyor.Buna göre geçmiş yıllarla günümüz şartları mukayese edildiğinde olay açıkça ortaya çıkıyor.

Gerçekte ardarda yaşanan döviz şokları ile enflasyondaki yukarı yönlü dalgalanmanın sonucu çift rakama kilitlenen enflasyon oran larının yarattığı etkinin hem asgari ücrette aşınmaya neden olurken hem de çeyrek altındaki zaman içinde ortaya çıkan fiyat artışları ve  TL.deki değer kayıpları ile neticelendiğini tablonun incelendiğinde

açıkça görebilmek mümkün. Dolayısı ile gelinen noktada toplum  sal açıdan döviz kuru dalgalanmalarından kaynaklı TL.deki aşırı de ğer yitimi ile yaşanan fakirleşmenin boyutunun burada da ortaya çıkması kesinlikle tesadüf değil.Yani kısaca yoksulluk derinleşiyor. Çok tabii olarak makroekonomik düzelmelerin gerçekleşebilmesi için de demokratik adımlarlabir bütün oluşturabilecek tarzdaki siyasi partilerle uzlaşı kültürü paralelinde köklü ve gerçek reformların bir dizi halinde hazırlanarak uygulamaya konulması yanında;Türkiye’nin demokrasiyle ilgili eski fabrika ayarlarına döndürülmesinde de büyük yararlar bulunmaktadır.

                                    *         *        *

Sonuç olarak, yıllar itibarıyla gittikçe daha da kötüleşen gelir den gesizliğiningeldiği son noktada iyileşmek şöyle dursun günümüze kadar aşama aşama artarak düşük gelirle yüksek gelir arasında uçurum yarattığı da ortada.Bunun dışında diğer yandan Türkiye İstatis tik Kurumu (TÜİK) 2019 yılını referans alınarak hazırlanan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2020 yılı sonuçlarına göre de;Gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,015 puan artış ile 0,410 olarak tahmin edildi. Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan Gini katsayı sı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade ediyor.Bu durum geçmiş yıllarla da mukayese edildiğinde Türkiye'de 0,44 olan Gini katsayısı 2005 yılında 0,38'e kadar düşmüştü. 2006 yılında yeniden yükselen oran 2014 ve 2015 dışında 0,40'ın üzerinde yer almıştı. Bu kapsamda de ğerlendirmede bulunurken,Göstergelerin"Türkiye'deki gelir dağılımındakibozulmanın,eşitsizliğin giderek kalıcılaştığına"işaret ettiği ni belirten araştırmacı-yazar Prof. Dr. Oğuz Işık, Türkiye'nin "yük sek düzey eşitsizliği olan ülkeler arasına katıldığına" değinirken;gelir dağılımı bakımından "2009 krizi öncesine dönüldüğünü" de kaydetti. 2000 yılı sonrasına işaret eden Prof. Işık, "ekonominin yavaşladığı ya da düşüşe geçtiği zamanlarda gelir dağılımının bozulduğunu" söylemesi de son gelinen noktayı açıkça gösteriyor. Özetle istihdam yaratmadığı gibi milli gelirde artış oluşturmayan,üretmeyen sadece kredilerdeki genişleme ile rakamsal büyüme ya ratan büyümenin zaman içinde yarattığı döviz şokları ve yüksek enflasyon enflasyonu engelleyebilmek mümkün olmadığı gerçeği ni artık kabul etmenin yanında; yapılması gereken potansiyel tüm kaynakların üretime yönlendirilmesine ek olarak ihracata yönelik yüksek katma değerli ileri teknolojiye yönelmenin daha akılcı olabileceğini de burada belirtmek gerekiyor.