Geçtiğimiz Ekim/2019 Ayı itibarıyla canlanan tüketici güveni ve imalat sanayi başta sektörel güven endeskleri ekonomide kışın canlılık yaşanacağı izlenimini uyandırmış olsa da, yine Ekim ayın da yapılan ISO-Markit imalat sanayi PMI ve SAMEKS bileşik PMI anketleri bu canlanmanın henüz başlamadığının işaretini vermişti. SAMEKS bileşik PMI endeksi Eylül ayına göre toparlanma kayde derken, ISO-Markit ise uzun aylar sonra eriştiği 50’nin üzerindeki 2019 zirvesinden geri dönerek 49’a, yani daralma bölgesine geriledi. Ekim ayında TİM kayıtlarında ihracatın da bir yıl öncesinin aynı ayına göre yerinde sayması ekonominin üretim cephesinde çok zayıf bir seyrin sürdüğünü gösteriyor.Diğer taraftan da İstanbul Sanayi Odası ve IHS Markit’ten elde edilen PMI® anket verileri, Eylül ayında artan yeni siparişlerin Ekim’de hız kesmesine bağlı olarak Türk imalat sektörünün Ekim’de hafif yavaşladığına işaret etti. İstihdamın üst üste ikinci ay artış göstermesi anketin olumlu gelişmelerinden biri olarak kayda geçti. Diğer taraftan, girdi maliyetleri enflasyonu görece düşük kaldı ve firmalar nihai ürün fiyatlarını yeniden azaltmaya gitti. Eylül ayında 50,0 olarak ölçülen PMI endeksi, Ekim’de 49,0 seviyesinde gerçekleşti ve Türk imalat sektöründe hafif bir ivme kaybına işaret ettiği izlendi.
* * *
Bir taraftan yeni siparişler Ekim ayında yavaşlama kaydederek Eylül’de gözlenen büyümeyi tersine çevirirken;anket katılımcıları, hem iç piyasada hem de ihracat pazarlarında talep zayıflığı olduğunu belirtti. Firmalar da, talep koşullarındaki zorluklara üretimi hafif azaltarak cevap verdi. Birikmiş işler gerilemeye devam ederek azalış son 20 ayın en düşük oranında gerçekleşti.Türk lirasındaki zayıflık ve elektrik fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak girdi maliyetleri artmaya devam etti. Buna rağmen girdi fiyatları enflasyonu yılın son çeyreğinin başında görece düşük düzeyde kalmasıyla TÜİK’in Ekim/2019 enflasyonunun beklenenden düşük çıkması bir kısım tartışmaları da beraberinde getirdi. İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat PMI anket verileri hakkında değerlendirmede bulunan IHS Markit Direktör Yardımcısı Andrew Harker’e göre;“PMI verilerinde yakın zamanda görülen yükseliş eğilimi Ekim ayında duraklarken bu durum Türk imalat sektöründe zorlu piyasa koşullarının sürdüğüne işaret etti. Öte yandan, genel durum geçen yılın bu zamanlarından beri net bir şekilde iyileşme kaydetti ve firmaların istihdam artışını devam ettirecek düzeyde ekonomik görünüme güvendikleri gözlen di.”yorumunun gelmesi piyasalarda düşük de olsa kıpırdamalar oluştuğuna dikkat çekiyor.
* * *
Mamafih işin neresinden bakarsak bakalım 2019 yılı kayıp yıl durumunda.Tablonun en riskli yönü de öteden beri ekonominin taşıyıcı kolonlarından özel sektörün artık bu yükü taşıyamayacak kadar zayıflamaya yüz tutması. Hal böyle iken borç sorunu altında yaşam savaşı veren özel sektörün yeni bir kur şoku yaşanması halinde bu işin içinden nasıl sıyrılacağı oldukça merak konusu. Diğer bir risk de özel sektörün geleceğe olan güvenini kaybetmesi. Çünkü kredi alıp kullanmıyor,yatırıma yönelip yatırımda bulunmu yor,daha kötüsü bu heyula içinde dış borç kapatmak için canını dişine takmış durumda.Görünürde kamu bankaları kredi vermeye istekli görünse de mali rosyoları ileride sıkıntıya girebilir.Özellikle borçlardaki yapılandırma şeklinin son dönemde yoğunlaşmasının bu sıkıntının büyümesinde büyük rolü var.Nitekim BBDK’nın son dönemde verdiği TL46 milyar krediyi batığa atma direktifi ardından bankalardan rica edecek tarafının kaldığını söyleyebilmek oldukça zor.Diğer bir sıkıntılı durum ise bir ara tolere edildi zannedilen konkordato ilanları ile ilgili şirketlerin içinde bulunduğumuz bu dönemde ciro üretebilecek halleri kalmayınca konkordato fırtınası yeniden patladı.Ekonomide çarkların yavaşlayarak hızını azaltması piayasalarda artık nakit para sirkülasyonunun da zayıfladığına işaret ediyor.
* * *
Sonuç olarak,TÜİK’in en son yayımladığı Ekim/2019 Ayı Tüketici Güven Endeksindeki yükselişi çok iyi şekilde doğru okumak ve detaylı analiz etmek gerekiyor.Burada özellikle dikkat çeken pozis yon verilerdeki iyileşmelerin birbiriyle örtüşen bir tarzda birbirini olabildiğince desteklemesi ve sürekli olması gerekiyor.Yoksa önlem almak yerine sadec güzellemeler yaparak içi boş övünmelere sığınmak durumu düzeltmeye yetmediği gibi,önü alınamaz şekilde artan sorunların devasa yumağı haline gelmesine zemin hazırlanmış olunur.Çok tabii olarak derseniz ki “küresel ekonomilerdeki resesyon(durgunluk) etki sinin yarattığı kırılganlıkların geldiği noktada bizim de bundan etkilenmememiz düşünülemez” onu anlarım.Mamafih Yurt dışından oluk gibi akan sıcak paranın rehavetiyle bir türlü içinden sıyrılamadığımız israf düşkünlüğünün geldiği noktada bir de yaşanan tüketim çılgınlığı da üzerine ilave edildiğinde; zaten böyle bir noktaya gelme miz de hiç de sürpriz sayılmaz.Herşeyden önce geçmişi yaşanan kötü deneyimler olarak geride bırakırken;geleceğe de güvenle baka bilmenin çarelerini aramamız geriyor.Bunun için de içi boş reformlar yerine, piyasalar daki güveni pekiştirebilecek içi dolu toplumun tüm kesimlerinin desteğini alabilecek reformların tamamının temelde ihracata dönük yüksek katma değerli ileri teknoloji yaratmanın zirvesine çıktığımız Cumhuriyet Türkiye’si için Çin örneğinde oldu ğu gibi Lise öğreni minde onu nasıl örnek aldılarsa sadece Büyük Kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün izinden gitmemiz yeterli olacaktır.