Geçtiğimiz mart ayından bu yana yaşanan küresel pandeminin çeşitli varyantlarla mutasyona uğrayarak geçirdiği evrelerden sonra şimdi de”omicron”yani diğer adıyla ”mu” varyantının hızla yayılma göstermesiyle bir başka boyut kazanmaya başladı. Hal böyle iken siyasi otoritenin öteden beri izlediği ithalat politikalarıyla tarım sektöründe baş gösteren daralmalar bir taraftan dışa olan bağımlılığı daha da arttırırken; diğer açıdan da kırılgan duruma gelen iktisadi ortamda maliyet artışlarından çok olumsuz etkilenen çiftçi neredeyse üretim yapamayacak pozisyona gelmiştir.Özellikle kırsal kesimden kent kesimine doğru gittikçe yoğunlaşan demografik göç trafiği bunun çok açık bir emaresi olarak kabul edilebilir.Örneğin bu kapsamdaki Türkiye’de iç göçlerin artmasındaki önemli nedenlerin başında hiç kuşkusuz hızlı nüfus artışı ve tarımdaki dönüşüm gelmektedir. Tarıma makinenin girmesiyle birlikte insan gücüne duyulan ihtiyaç ortadan kalkmış ve işsiz kalan bireyler sanayileşme çabasında olan kentlere doğru göç etmeye başlamıştır.Öyle ki içinde bulunduğumuz son dönemde kırsaldaki genç nüfusun kantlere iş bulmak amacıyla yarattığı göç hareketi sebebiy le genellikle tarımsal üretim orta yaş üstü kesimlerce yapılabilir hale gelmiş bulunmaktadır.
* * *
Günümüzde az da olsa devam eden iç göçlerin önlenebilmesi ya da olumsuz sonuçlarının azaltılabilmesi için çeşitli politikaların üretilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Kırsal kesimin iticiliğini ortadan kaldırarak yeterli iş sahaları açmak, eğitim imkânlarını arttırmak, sosyal ve kültürel açıdan gelişim sağlamak, sosyal konut projeleri gibi sosyal politikaların izlenmesi bu yönde etkili olabilecek politikalardan sadece birkaçı olarak göze çarpmaktadır. Kırsal kesimlerde nüfus artışının durması hatta yıllık nüfus artış hızının eksilere düşmesi artık iç göçlerin nitelik değiştirerek kırdan kente değil de kentten kente doğru yaşandığının açık bir göstergesidir.Bu gelişmelerin yanı sıra konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Uğur Toprak; ”Tarımın, serbest piyasa koşullarına terk edilemeyecek kadar stratejik bir sektör olduğuna”dikkat çekerken,“Ülkemizi ithalat sarmalından kurtarıp gıda egemenliği ilkelerine dayalı bir tarım politikasını derhal hayata geçirmeli. Çiftçiler, esnaf ve emekçi halk ekonomik olarak koruma altına alınmalıdır.”sözlerine ek olarak;” kurdaki agresif tırmanışın vatandaşın güvenli gıdaya ulaşmasını engellediğini belirterek bu dönemlerde artan stokçuluğa da dikkat çekerek: “Döviz kurundaki artış gıda güvenliği sorunu yaratıyor.”vurgusu aslında önemle üstünde durulacak bir durum olmakla birlikte; “küresel anlamda gıda krizi dünyanın ana gündem maddelerinden biridurumunda.”açıklamasını yapıyor.
* * *
Sonuç olarak, gelinen noktada özellikle son dönemde kur daki dalgalanmalara da işaret eden Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Uğur Toprak;“Tarımsal üretimler azaldı, köyden kente göç arttı, nüfus arttı, işsizlik katlanarak artışa geçti. Birleşmiş Milletler raporuna göre, dünya nüfusunun 2050’de 9,6 milyara ulaşması bekleniyor. Türkiye’ye ilişkin nüfus beklentisi ise yaklaşık 95 milyon olarak öngörülüyor. 2050 yılında dünya nüfusunun yüzde 70’inden fazlasının kentsel alanlarda yaşayacağıbeklenmekte.”şeklindeki vurgusu yanında;”Kentleşme, yaşam tarzlarına ve tüketim kalıplarına da değişiklikler getirecektir. Kentsel nüfusun payı giderek artarken, kırsal alanlar oldukça uzun bir süre için yoksul ve aç çoğunluğa ev sahipliği yapacaktır. Artan nüfus ve gıda talebine rağmen artan sıcaklıkların sebep olacağı kuraklık ve aşırı hava olayları sebebiyle iklim değişikliğiyle mücadelede önemli adımlar atılmadığı sürece bu tür salgınların olabileceği ve gıda güvenliği/gıda güvencesinin tehlikede olduğu uzun süredir vurgulanan bir sorun.”değerlendirmesi oldukça önem taşıyor.Çünkü kurdaki yükselişlerden kaynaklı TL.deki değer düşüşleri nin zamanla zaten pahalı hale gelen gıda fiyatlarının ederi nin çok üstünde satışa arz edilirken; merdiven altı üretimi de teşvik etmekte olduğu gibi standart dışı kalitesiz ve sağlıksız koşullarda gıda arzına da imkan hazırlıyor. Buna ek olarak”kısa günün kârı” anlayışı ile aşırı kârı hedef leyen vurguncular da sahneye inerken stokçuluk ve karaborsacılığın da yaygın hale gelmesi hızlanıyor.