Bilindiği gibi geçtiğimiz mart ayından bu yana süregelen kovid-19 koronovirüspandemi vakalarındaki artışla ilgili belirsizliğin devam ettiği bir dönemde koronavirüs salgını ile birlikte küresel ticaret hacminde yüzde 9.2, uluslararası doğrudan yatırımlarda ise yüzde 30'luk düşüş kaydedilirken, Türk iş dünyasından “Ekonomik toparlanma ve yeni dünya düzeninde kendimize yer bulabilmek için açık ve net politika şart” mesajlarının geldiğine de tanık olunuyor.Bu yönde kur,faiz,enflasyon döngüsünde yaşanan belirsizliklerin ekonomik istikrarı ve reel sektörü çok ciddi ölçüde olumsuz etkilediğini vurgulayan Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı SimoneKaslowski, normalleşme sürecinin açık ve net politikalar ile devam ettirilmesi gerektiğini dile getirirken,Yaşanan belirsizlikleri aşmak için para politikasının açık ve net olması gerektiğini kaydeden Kaslowski, sözlerini “Ekonomide dengelenmeyi sağlamak için başlatılan normalleşme sürecinin devamı ülkemize ait risk algısını iyileştirmek için son derece önemli. Bir ülkede ekonomi politikaları ne kadar karmaşık ve anlaşılması güç ise ülkeye olan yatırımcı ilgisi de o kadar zayıflıyor” uyarısıyla hem içteki hem de dış yatırımcı yönüyle kayda geçiyor.

  *        *         *

Bu kapsamda “Küresel Tedarik Zincirlerinin Yeniden Yapılanması” başlığıyla düzenlenen webinar'da konuşan Kaslowski, son dönemde tartışma konusu olan serbest piyasa koşulları ve şirketlere el koyma endişelerine ilişkin de açıklamalarda bulunurken;”Sadece finansal piyasalarda değil reel sektörde de serbest piyasa ilkeleri ön planda tutulmalı. Özel şirketlerin ortaklık yapılarına kriterleri belli olmayan şekilde müdahale edilebileceği endişeleri yatırım ortamına zarar verecektir” diyen Kaslowski, “Uluslararası düzenlemelerden,evrensel hukuk ilkelerinden ayrışılmamalı. Hukuk devleti olmak güvenilir bir yatırım merkezi olmanın en başlıca şartıdır.”Şeklindeki uyarısı ile de doğrudan demokrasiye güçlü vurguda bulunuyor. Aslında son yıllarda yaygın olarak kabul edilen görüş, güçlü ve fonksiyonel kurumlar olmadan, iyi tanımlanan ekonomik politikaların beklenen sonuçları vermesi zor olmaktadır ya da hiç olmamaktadır. Çok tabii olarak da güçlü ve fonksiyonel kurumların varlığı da ancak ve ancak bu fonksiyonerliğini ve gücünü gelişmiş ya da gelişmekte olan ileri seviyedeki demokrasilerden almaktadır.

      *        *         *

Genellikle bu yargıyı destekleyici nitelikte üç önemli örnek gösterilmektedir.Birincisi, sosyalizm sonrası Rusya’dagerekli kurumsal altyapı kurulmadan yapılan fiyat reformları ve özelleştirme çalışmalarının büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmasıdır. İkincisi, Latin Amerika’da yapılan serbest piyasa reformlarına karşı olan aşırı tepkilerdir. Bu tepkilerin gerçek nedeninin sözü edilen reformların sosyal güvenlik konusuna gereken önemi vermemesi olarak kabul edilmektedir. Sonuncusu ise, Uzakdoğu Asya’daki son finansal kriz, finansal düzenlemelerin finansal liberalleşmeden önce yapılması gerektiğinin önemini açıkça ortaya koymakta, aksi halde gerekli düzenleme yapılmadan yapılan liberalleşme çalışmalarının ciddi krizlere yol açacağını da açıkça göstermektedir.Bu anlayışa göre, bir ülkenin sahip olduğu kurumlar ve uyguladığı ekonomik politikalar, büyüme ve gelişme sürecinde tamamlayıcı demokratik faktörlerdir. Yani, kurumsal altyapı ekonomik ve sosyal politikaları desteklemelidir. Bu da ancak bu kurumların verimli ve etkin olması ile gerçekleşir. Bir başka deyişle, devletin kendi fonksiyonlarını verimli ve iyi görmesi yanında, ekonomik gelişme ve kalkınmayı destekleyici kurumların ülke içinde gelişmesi için de gereken çabayı da göstermesi gerekmektedir.

   *        *         *

Sonuç olarak,demokratik parlamenter sistem en başta politik özgürlük ile sivil hakları genişleterek özellikle de insani gelişimi ön planda tuttuğu için çağın en gerekli yönetim biçimi haline gelmiştir. Ayrıca adalet sistemi ile özel mülkiyet haklarının korumasındaki etkinliği ile de ekonomik büyüme ve gelişme üzerinde pozitif etki yaratmaktadır.Bunun yanında demokrasi, yolsuzluklar ve rüşvet üzerinde siyasi rekabet koşullarını artırıp yolsuzluk miktar ve koşullarını en aza indirerek, gelir eşitsizliğini azaltıp, kısa dönemli daha istikrarlı büyümeye yol açarak, tüketim ve yatırım olanağı sağlar, bünyesinde barındırdığı sağlıklı kurumsal altyapı ile ekonomik krizlere karşı daha dayanıklı olup yaşam açısından daha az riskli olması ve gerektiğinde ekonomik yetki devrini kolaylaştırarak ekonomik gelişmeyi ve ekonomik büyümeyi olumlu etkilemektedir.Ayrıca ifade ve dernekleşme özgürlüğü ile çok partili seçim imkanı sağlayarak, insan haklarını ön planda tutması, kuvvetler ayrımı gibi liberal değerler içermesinden, kıtlık gibi toplumsal felaketleri önlemede ve haber almada özgür basın organları ile daha etkin olması, politik güçlerin değişmesinde şeffaf kurallara sahip olup gayri meşruluğu önlemesi, özgürlük iklimi, serbest bilgi akışı, istikrarlı yatırım ortamı sağlayıp ulusal enerji ve kaynakların ülkeye mobilizasyonuhızlandırarak da ekonomik büyüme ve gelişmeyi artırmaktadır.Bu sebepledir ki,ancak demokrasinin yaşam standartlarını arttırarak genel ekonomik performansını iyileştirebilmesi için, piyasa ekonomisi sınırlarını zorlayarak aşmadan, dış baskının etkilerine maruz kalmadan yapması gereken şeyleri yapabilen ve yapmaması gereken şeyleri de yapmak zorunda kalmayan sınırlı ve etkin bir otoriter bağımsız anayasal kurumları oluşturabilmiş olması gerekir.