EKONOMİK KIRILGANLIK VE VERGİ KAYIPLARI İKAMESİ YAKLAŞIMI

Abone Ol

Son gelişmelere baktığımızda Torunlar GYO’ya ait olan Ankara merkezli doğal gaz dağıtım şirketi Başkent Gaz’ın, Kızılay üzerin den hükümete yakın ve ismi çocuk istismarı skandalına karışmış olan Ensar Vakfı’na 27 Aralık 2017 ta rihinde yaptığı 8 milyon do larlık bağış ve neticesinde elde ettiği vergi avantajı siyasetin gün deminde belli ki halen ye rini korumaya devam ediyor.Bu yönde de kimi kesimlerce şartlı bağışın yasal bir hak olduğunu ve“vergi den kaçın mak” ile “vergi kaçırma”nın ayrı şeyler olduğunu savunur ken, kimi kesimler ise Kızılay’ın böylesi bir işlem de aracı ol maması ve "paravan şirket" gibi algılanmaması gerekt iğini ve ben zeri uygulamalar sonucunda ülkedeki vergi kaybının giderek büyüdüğünü savunuyor.Olayı da doğruluk payı yönünden irdelediğimizde ise 151 yıllık bir geçmişe dayanan Kızılay'ın bağış ve yardım gelirlerine dair internet sitesindeki resmi rakamlara bakıldığında, kuruma bağış ve yardımlar yoluyla gelen gelir kalemlerinin 2015 yılından sonra ciddi bir artış kaydettiği ve son üç yılda he nüz izah edilmeyen sebeplerle- 32 katına çıktığı görülüyor. Esasen Buna göre, her nasılsa 2013 yılında 88,1 milyon TL, 2014 yılında 74,5 milyon TL, 2015 yılında 51,5 milyon TL ve 2016 yılında 1 milyar 173 milyon TL olan bağış ve yardım gelirleri 2017 yılında bir anda 2 milyar 261 milyon TL’ye, bir sonraki yıl ise 3 milyar 346 milyon TL’ye yükseliyor.

                    *        *        *

Öyle görünüyor ki Kerem Kınık 2016 yılında Kızılay’ın Yönetim Kurulu Başkanlığına atanmasından önceki 3 yıl içerisinde (yani 2013-2015 yılları arasında) Kızılay toplam 214 milyon 145 bin TL bağış toplarken, Kınık’ın başkan olduğu yıl olan 2016’dan 2018 sonuna dek geçen 3 yılda toplanan bağış miktarının bir anda 6 milyar 899 milyon TL’ye çıkmış olmasıyla  hamiyetsever vatandaşlarımızın acaba artmasından mı kaynaklanıyor? Yoksa bu işin altın dan  Çapanoğlu mu çıkacak sorusu akla geliyor.Mamafih     Ensar Vakfı örneğindeki gibi üçüncü taraflara aktarmak koşuluyla bu gelir içerisinde kurumun kasasına giren başka kalemler olup olmadığı şu anda bilinemiyor. 2019 mali verileri ise henüz kamuoyuna açıklanmadı.Yani bu kapsam       da kamuoyunun mutlaka aydınlatılmasına ihtiyaç var.Çok    tabii şu sıralar bu olur mu o da merak konusu durumda. Vergi hukuku uzmanı avukat Ali Gül’e göre; Kızılay özerk bir dernek olmasına rağmen Uluslararası Kızılay ve Kızıl haç Hareketi bağlamında özel bir statüsü bulunuyor ve bir yandan da kamu yararına çalışan dernek statüsünde olup kanunlardaki özel hükümler uyarınca Kızılay'a yapılan bağışlar doğrudan gider olarak yazılıp vergiden kaçırılabi liyor; üstelik birçok kurumdan farklı olarak, Kızılay'a ya pılan bağışların gider olarak yazılmasında hiçbir sınır yok.

                    *        *        *

Diğer taraftan da Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ geçtiğimiz ay sonuna doğru gerçekleştirdiği "2019 Değerlen dirme Toplantısı"nda bazı sektörlerde yeni vergi indirimleri nin gündeme gelebileceğine dair sözleri ile, "2020’de şirket lere yeni bir vergi affı gelir mi?" sorusunu gündeme getirme

si de olayın ayrı bir tarafı. Şirketlerin vergi borçlarını silen veya yeniden yapılandıran 'vergi affı'  düzenlemeleri, Türki ye'de siyasi iktidarlar tarafından sıklıkla başvurulan bir yol. Cumhuriyet tarihi boyunca ortalama her iki buçuk yılda bir vergi affı çıkarılırken, 1924’ten bu yana 35 vergi affı düzen lemesi yürürlüğe girdi. Bu düzenlemelerin sekizi AKP ikti darı döneminde hayata geçirildi.Ortaya çıkan böylesi tablo    ya göre;Hükümet Otoritesi bir yandan ekonomik durgunlu ğun şirketler üzerindeki olumsuz etkilerini hafiflet mek için vergi afları düzenlerken,diğer yandan da çalışanlar üzerinde ki vergi yükünü artırıyor.Çalışanların maaş ve ücretleri üze rinden kesilen gelir vergisi ile alkolden sigaraya,beyaz eşya dan mobilyaya kadar pek çok alanda uygulanan dolaylı ver giler, 2020 yılında da vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 80'i ni oluşturacak.

                    *        *        *

Sonuç olarak;mevcut vergi sistemi analiz edildiğinde,ağırlık    lı bir şekilde alkollü içkilerde yüzde 80’i aşan,tütün ve sigara ürünlerinde ise yaklaşık yüzde 70’lik vergi yükü bulu nuyor. Son 10 yılda Türkiye’nin "yerli içkisi" sayılan rakı nın 70’lik fiyatı 23 TL’den 142 TL’ye çıkarken, bu fi yatın yüzde 82,5’i dolaylı vergi olarak devletin kasasına gidiyor. Hükümet alkol ve sigara tüketiminden 2020 yılında yaklaşık 90 milyar TL’lik vergi geliri elde etmeyi planlıyor. Kimi kesimler AKP iktidarı döneminde alkol ve sigara tüketimi nin azaltılması veya ceza landırılması amacıyla dolaylı vergilerin artırıldığını savunu yor.Bununla birlikte çok geniş kesimler tarafından tüketilen bu ürünlere uygulanan vergi lerin Hazine’ye anında gelir ola rak yazılması, iktidarın büt çe hedeflerini tutturması için sür ekli kullanabileceği bir kay nak yaratıyor.Burada gerçeği belirtmek gerekirse, Çünkü dolaylı vergiler çok kolay toplanıyor ve en önemlisi de anında gelir olarak Hazine’ye yansıyor. Dolaylı vergilere zam yapıldığında, hemen sonraki  ay bu bütçeye yansımaya başlıyor. Ancak Gelir ve Kurumlar Vergisi gibi do laysız vergiler de artış yapıldığında,en erken bir yıl sonra bütçe ye yansıyor.Halbuki Modern vergi sistemine göre vergilerin herkesten geliri oranında alınması gerekiyor. Ancak dolaylı vergilerde böyle bir ilke de  bulunmuyor. En yoksulu da en zengini de bir mal ve hizmet satın alırken aynı oranda vergi ödüyor. Türkiye’deki tablo, bu açıdan Avrupa Birliği’nin tam tersi.Ya kayıt dışılıkla ilgili ne yapılıyor? Kayda değer bir şey görünmemesi de ayrı üstünde durulması gereken bir husus.