Özellikle son dönemlerde dikkat çeken sık sık gerçekleşen elektrik kesintilerinin arka planına baktığımızda;Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, kesintilerin bu nedenini, hava sıcaklıkları dolayısıyla enerji tüketiminin artmasına bağlarken; Elektrik Mühendisleri Odası’na göre bu dönemde mevsim normallerinin üzerinde bir sıcak olması sürpriz değil. Çünkü Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Özdağ, “20 Temmuz-5 Ağustos tarih aralığında Türkiye’nin elektrik tüketiminin pik noktaya çıkıyor olması beklenmeyen bir durum değil.Aşırı bir doğa olayından kaynaklanan bir şey de yok.Kuraklık nedeniyle tüm Türkiye'yi etkileyecek bir kesinti olmaması lazım”derken,”yaptıkları araştırmada edindikleri bilgiye göre 5 bin megavat civarında bir üretim açığı olduğunu, sistemin ulusal ölçekte çökmesini önlemek adına kesintinin gezdirilmesi yoluna başvurulduğunu”belirtiyor.Çok tabiidir ki ancak Özdağ’a göre 5 bin megavat açığın neden kaynaklandığı konusunda soru işaretleri de var. Türkiye’nin kurulu güç kapasitesinin mevcut talepten çok daha fazla olduğuna dikkat çeken Özdağ, “Ülkenin elektrik enerjisi kurulu gücü 98 bin 162 megavat. En az 70 bin megavatın şu anda emre amade kullanılabiliyor olması lazım. Maksimum tüketim değeri ise bizim aldığımız bilgilere göre 50 bin megavat dolayında. Yani nereden baksanız 20 bin megavattan fazla hazır, el altında kullanılabilir sıcak bir yedek var” bilgisini de paylaşmaktayız.

* * *

Bu arada Türkiye'de elektrik üretimi büyük oranda özelleştirildi. Üretimin yüzde 80'i özel şirketler tarafından gerçekleştiriliyor.Mamafih asıl sorun da burada başlarken; elektrik dağıtım şirketlerinin ardı arkası kesilmeyen zam taleplerinin arka planına baktığımızda;Elektrik Mühendisleri Odasının bu kapsamdakiilgili raporuna göre;Özelleştirmeler sonrasında özel sektör tarafından yapılacağı ifade edilen yenileme ve genişleme yatırımı harcamaları, beklentinin aksine önceki dönem ve yıllara göre artmış ve tarifeler yoluyla da resmen tüketiciye yansıtılmıştır. Bu noktada hemen altı çizilmesi gereken konu şudur: Özelleştirmeler ile özel sektör kendisinde var olan sermayeyi yatırıma dönüştürmeyip, bizzat faturalar aracılığıyla tüketicilerden tahsil ettiği kamu kaynağı ile bu yatırımları gerçekleştirme yoluna gitmektedir. Özellikle tarife metodolojisi içerisinde yatırımlar için şirketlerin kullandığı kredilerin faizlerinin bile tarife yoluyla tüketicilerden tahsil edilmesinin öngörüldüğü dikkate alındığında özelleştirme için ortaya atılan yatırıma kaynak ihtiyacı iddiasının hiçbir geçerliliğinin olmadığı da açıkça ortaya çıkmaktadır.Hal böyle iken;Dağıtım tesisi yatırımlarının teknik, ekonomik ve fiziki yeterlilikleri günümüz şartlarında maalesef denetimden de yoksun bırakılmıştır.Denetim sorunu halen sürmekte, denetim işinin özelleştirilmesi için arayışlar da halen devam ettirilmektedir.Ne yazık ki elektrik dağıtım ve elektrik üretim tesisleri için özelleştirme süreciyle ortaya çıkan denetimsizlik ortamı,ülkemize yönelik gelecek yıllar içinde üstünde önemle durulabilecek çok ciddi bir risk ve tehdit yaratmakta oluşu yönüyle artık buna bir an önce dur demenin zamanı da gelmiş bulunmaktadır.
* * *

Sonuç olarak,söz konusu bu rapora göre de; özelleştirmenin temel hedeflerinden biri olarak sunulan kayıp/kaçak miktarında azalma iddiası ise tamamen çürümüştür. Kayıp kaçak hedefleri tüketici üzerine yük olacak şekilde ve kabul edilemeyecek nedenlerle çok aşırı şekilde artırılmıştır. Ne yazık ki bu yöndeki özelleştirme ihalelerinin, şirketlerin kayıp kaçak hedef öngörüleri dahi alınmadan gerçekleştirildiği de ortaya çıkmıştır.Dağıtım şebekesi varlıklarının verimli işletileceğine yönelik söylemler bugün için karşılıksız kalmıştır. Teknik kalitenin artırılması, tüketiciye yük olma pahasına tarifeye yansıtılan daha fazla dağıtım tesisi yatırımı yapılarak sağlanmaya çalışılmış, periyodik bakım onarım çalışmalarına yeteri kadar önem verilmemiştir.Elektrik dağıtım sistemine sunulan elektrik enerjisinin tedarik sürekliliği göstergelerine esas oluşturan, tüketici başına kesinti süresi ve sayısı kamuoyu denetiminden uzak dağıtım şirketi beyanına bırakılmıştır.Bu durum esasen sürdürülebilir de değildir. Elektrik Dağıtım Özelleştirmeleri; 4628 sayılı Yasa’da belirtilen ucuzluk yerine;

• Elektrik Tarifeleri,

• Hizmet Bedelleri ve

• Uygulamaya esas düzenlemeler ile

Elektirik Kilowat Saati itibarıyla daha çok pahalılık getirmiş,her nasılsaadeta tüketiciden dağıtım şirketlerine mali kaynak aktarmanın yasal yolunu oluşturmuştur.Dolayısı ile elektrik dağıtım hizmetinin halkımıza olan yüksek maliyetli yapısı ile bu noktada sürdürülebilirlilik imkanı da kalmamış; denetimsizliğin yarattığı kaynak israfı ve tüketiciye yansıyan artık taşınamaz hale gelen yükü,göz önüne alınarak özelleştirme uygulamalarından acilen vazgeçilmesi ve iktidar etkilerinden arındırılmış merkezi kamusal bir yapının yeniden kurulması dazorunlu hale gelmiştir.Son etapta elektrik dağıtım şirketlerinin önü arkası kesilmeyen zam taleplerinin siyasi otorite tarafından kabul edilmesi halinde ise bir şekilde siyasi geleceğinide çok olumsuz tarzda etkilemesi artık gelinen noktada kaçınılmaz olacaktır.