Geçen yılın mart/2020 ayından bu yana süregelen Covid-19 Salgınının en son Hindistan çıkışlı Delta varyantı ile ilgili Almanya, Fransa, Rusya, İspanya alarm verirken;Delta varyantı oldukça korkutuyor! Aşılamada belli aşamaya gelen ülkelerde varyantın baskın hale gelmesi, 80’den fazla ülkede görülmesi salgında ‘dördüncü dalga’ endişesine de yol açıyor.Bu kapsamda Doç. Dr. Berna Kömürcüoğlu'nun Delta varyantı ile ilgili sorulara verdiği yanıtlara göre;"Mide, baş ve boğaz ağrısı, bulantı, ishal, kusma, yüksek ateş, burun akıntısı ile kendini gösteriyor. Gençlerde ağır bir soğuk algınlığı şeklinde ortaya çıkıyor. Koronavirüste görmeye alıştığımız tat ve koku almada kayıpların ise daha arkada kaldığı biliniyor" değerlendirmesi de kayda geçiyor.Hal böyle iken, salgınla alakalı kapalı kalınan dönemde birçok sektörde yaşanan ciro kaybı ve artan hammadde fiyatları geçtiğimiz 1 Haziran’da başlayan açılmalar ile birlikte tüketiciye zam olarak daha şimdiden yansımaya başladı. Muayyen aralıklarla yaklaşık 6 ay süren kapanma dönemi sonrası marketlere, restorana, mağazaya ya da bir teknoloji marketine giren tüketiciler yüksek fiyatlarla karşılaştı. Yeme içme sektöründe yüzde 30’a kadar çıkan zam oranı hazır giyimde yüzde 20, konaklamada ise yüzde 40’lara kadar yükseltildi.
* * *
Bu çerçevede mevcut durumda üretici fiyatları ile tüketici fiyat ları arasındaki makasın açılmaya devam ettiğini belirten sektör temsilcileri temel girdi ve hammadde fiyatlarında düşüş olmadığı takdirde birçok sektörde zam dalgasının devam edeceği uyarısında bulunuyorlar. Olası zam dalgasının önüne geçebilmek için yeni KDV indirimi uygulamasının yapılması uyarısında bulunan sektör temsilcileri geçen sürede girdi fiyatlarının yüzde 50’ye kadar arttığını dile getirirlerken,açılma ile birlikte bunun sadece yüzde 20’sini fiyatlara yansıtabildiklerini açıklasalar da bu fiyatlarla nereye kadar dayanabilecekleri de şu an itibarıyla belirsiz bir durumda. Muhtemelen birim fiyatlara yansıtılan %20 likfarkın ilerleyen dönemlerde yeni artışlarla devam etmesi kaçınılmaz gözüküyor. Özellikle TÜİK'in açıkladığı güven endeksi, hemen her sektörde zam beklentisinin arttığını ortaya koyarken,hizmet sektöründe gelecek 3 ayda zam bekleyenlerin endeks değeri 124.7'yekadar yükselmiş durumda. Bu değer, 2020 başından beri var olan veriler içinde ulaşılan en yüksek seviyeyi de ortaya koyuyor. Zam beklentisi perakende sektöründe de çok daha yüksek bir endeks değere,155.8'e ulaştı. İnşaat sektöründe girdi fiyatların daki son artışlarla gelecek 3 ayda zam beklentisi ise 119.2'e çıktı.
* * *
Bu kapsamda değerlendirme yapan Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, uygulanan ekonomi politikasının tüketicinin lehine olmadığını, gıdada Türkiye'nin ithalata bağımlı hale geldiğini, işin içine pandemi de girince küçük esnafın ve halkın büyük bir sıkıntı yaşadığını anlattı. “Piyasada 10 liradan ucuza kiraz, 8 liradan ucuza domates yok. Birkaç yıl önce kiloyla meyve alabilen vatandaş böyle verimli bir ülkede artık meyveye bakmakla yetiniyor” diyen Çakar, gıda tekelleri büyük paralar kazanırken, zamlarla yoksulluğun daha da artacağını” açıklaması oldukça düşündürücü bir durum.Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, zamların zamları tetiklediğini dile getiren Çakar, “İşsizlik patladı, böyle bir işsizlik Cumhuriyet tarihinde olmadı. Pandemiye bunu yüklemek doğru değil, pandemi bunun ateşleyicisi oldu. Keyfi bir piyasa düzeni hakim olunca, yoksullukta büyük artış olduğunu görüyoruz” şeklindeki sözleri ise gelinen son noktayı gösteriyor.
* * *
Sonuç olarak, gerçekte süreğen zamların genel nedenine bir göz atıldığında; Covid-19 pandemi salgını ile geçen yıldan bu yana devam eden yoğun kuraklık dalgası olması yanında; tarım sektörü ile hayvancılık sektörlerinde yaşanan dönemsel sıkıntıların da olumsuz etkisi bulunuyor. Bu arada uzun yıllar üretici ile tüketici arasındaki açık ara fiyat farkı sorununun halen giderilememesi de yine yaşanan problemlerin ana kaynaklarından birisi halinde iken; çok doğal olarak piyasalarda hüküm süren spekülatif fiyat hareket lerini de buna ilave etmek gerekiyor. Aracı-tefeci durumundaki unsurları da bu döngüye eklediğimizde hayvansal ürünlerde üreticiden nihai tüketiciye kadar 6-7 civarında olan ürünün el değiştirme yoğunluğunun, bitkisel ürünlerde 4-5 düzeyinde olma sıyla da tüm gerçekler bütün çıplaklığı ile ortaya çıkıyor.Mamafih aslında gelişmiş ülkelerde bu sayı 2-3’ü geçmemekte olup, aracı sıfatında olanlar genel itibarıyla üretici örgütleri pozisyonunda üretim-dağıtım zincirinin halkaları halinde piyasaları regüle ede rek fiyatların düşük düzeyde tüketicilere yansımasında etkenlik oluşturuyor.Ancak Türkiye’deki üretici-tüketici arasındaki sorun bu kadarla da kalmıyor;son dönemlerde Türkiye’de de önemli bir pazar hakimiyetine sahip olmaya başlayan zincir marketlerde bu süreç daha kısa olmakla birlikte, söz konusu marketlere giriş maliyetleri ile bu marketlerin işletme giderlerinin yüksekliği, nihai tüketiciye yansıyan ürün fiyatlarının çok fazla değişmemesine de neden oluyor.