Zonguldak Demokrasi Platformu Dönem Sözcüsü Erdoğan Kaymakçı, 1 Eylül Dünya Barış günü nedeniyle açıklama yaptı.
Kaymakçı açıklamasında, “İnsanlık tarihinin en acımasız, en kanlı ve en kirli emperyalist paylaşım savaşının başladığı gün “1 Eylül Dünya Barış Günü” olarak kabul edilmiş, büyük acılara neden olan bu savaşın üzerinden 85 yıl geçmiş olmasına karşın, dünyada değişen bir şey olmamıştır” dedi.
Zonguldak Demokrasi Platformu Dönem Sözcüsü Erdoğan Kaymakçı yaptığı açıklamada, “Yüzbinlerce insanın ve milyonlarca canlının ölümü, temiz suya, güvenli gıdaya ve sağlık hizmetlerine erişimin neredeyse tükenmesi, on milyon insanın yeterli gıdaya erişiminin olmaması, milyonlarca çocuğun yarı açlıkla karşı karşıya kalması, savaştan etkilenenlerin %70’ten fazlasının çocuk olması, savaş boyunca haftada binlerce çocuğun önlenebilir hastalıklardan kaybedilmesi, insan kaçakçılığının çocukları ve kadınları hedef haline getirmesi, savaş alanlarında işkence, açlık ve susuzluktan insanların kırımı. Her biri savaşların birer halk sağlığı sorunu olduğunun kanıtı” diyerek şunları söyledi:
“Şehirlerin, yaşam alanlarımızın ve doğanın tüketilmesi, yoksulluk, hastalık ve sakatlıklar, derinleşen sömürü ve zorla yerinden yurdundan edilenlerin göçleri çatışma ve savaşlarda artarak sürüyor. Bu savaş halinin getirdiği yıkımların son örneği Filistin’de yaşanıyor. Gazze ve Batı Şeria’da sadece son on ayda yaşamını yitirenlerin sayısı 41 bini geçti, yaralananların sayısı 100 bine yaklaştı, evsiz kalanların sayısı yüzbinler ile ifade ediliyor, 500’ün üzerinde sağlık kurumu doğrudan hedef alınıp zarar görmüş durumda.
Ülkemizde ise 31 Mart seçimleriyle iktidar gücünü kaybettiği ortaya çıkan AKP-MHP iktidar bloğu, meşruiyet krizini siyasal ve ekonomik baskıyla kapatmaya çalışırken, faşizmi kurumsallaştırma adımlarını devam ettiriyor. Hukuksuzluklarla, gerici kuşatmayla var olmaya çalışıyorlar.
Diğer yandan grev yapan işçinin, birçok şehirde traktörüyle eylem yaparak sesini duyurmaya çalışan çiftçinin, hayvan katliamını önlemeye çalışan hayvan severlerin, meslek onurlarına sahip çıkanların, tacize ve şiddete karşı eşitlik ve özgürlük mücadelesi yürüten kadınların, açlık sınırının çok altında bir maaşa mahkum edilen emeklilerin, astronomik rakamlardaki eğitim masraflarına karşı eylem yapan öğrencilerin, ağacına, suyuna, ormanına, toprağına sahip çıkan çevreci yaşam savunucularının taleplerini karşılamak yerine karşılarına güvenlik güçlerini dikiyorlar.
Türkiye’de yaşayan bizler, sadece bölgemizde değil, ülkemizde de çatışmaların yarattığı acıların en yakın tanıklarıyız. Barışa ve kardeşliğe olan inancımıza ve ihtiyacımıza rağmen, her geçen gün daha fazla şiddetin parçası haline getiriliyoruz. Siyasi çatışmalar, toplumsal çatışmaları derinleştiriyor.
İşte bu nedenle sürdürülebilir demokratik bir hayat için barışçıl bir ortam dışında seçeneğimiz yoktur. Ve bugün barışa yapılan her çağrı; aynı zamanda emperyalizme karşı eşit, özgür, adil ve sömürüsüz bir dünya çağrısıdır. 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle; emekçilerin ve ezilen halkların kendi hakları için yürüttükleri mücadelenin en temel başlığının “BARIŞ” olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz.
Bizler bu ülkenin işçileri, kamu emekçileri, emeklileri, işsizleri, mühendis, mimar ve şehir plancıları, hekimleri, diş hekimleri, velhasıl üretenleri olarak; çatışmaların ve silahların sustuğu, komşularıyla dostluk içinde olan, sınırları içindeki farklı inançların, kültürlerin, kimliklerin eşitlik, özgürlük ve adalet içinde yaşayabildiği bir ülke istiyoruz.
Adaletin, kardeşliğin, laikliğin, paylaşımın, yardımlaşmanın, dayanışmanın, insanca bir yaşamın kalıcı hale getirildiği bir dünya ve ülke kuruncaya kadar barış mücadelesinden bir an olsun vazgeçmeyeceğiz. Bizler savaşın mağdurları olarak yayılmacılığı, sömürgeciliği, sorunları silah vasıtasıyla çözme yaklaşımını reddediyor, kan ve gözyaşının hayatımızdan ilelebet çıkmasını istiyoruz. Barışı hayatın temel belirleyicisi kılma mücadelesi çerçevesinde 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutluyoruz”