Fevkani Köprüyü göz göre göre ziyan ettik, iş makinalarıyla yerlere serdik, demirlerini kamyonlara yükleyip götürdük(!), o harika simgesel yapının kıymetini de yeni yeni anlamaya başladık.
Kafamıza anca dank etti yani…
Trafik keşmekeşi ile haşır neşir olunca ve çamura batınca. “Yapmayın etmeyin” diye çok yazdık ettik, bu kentin aklı başında insanları da ellerine kalem alıp uyardılar, il dışından sesler yükseldi, “kıymayın” dediler ama anlayan eden yok. Belki de bizler yani bu kentin sakinleri yeterince direniş gösteremedik.
Başımıza gelen ortada işte; kam bir rezillik, tam bir kepazelik ve tam bir soruşturmalık olay, hatta meclis soruşturması açılmalı bu köprü için, açılmalı ki başkalarına örnek olun, bizim gibi keleğe gelmesinler…
Bu kentin akıllı başlı insanlarından biri de Meftun Sayılı…
O da yazdı çizdi köprü için ama ı-ıhhh, “dediğim dedik” zihniyet kentin altını üstüne getirmeyi kafasına koymuştu bir kere…
Olan oldu, evet olan oldu ama biz unutmayacağız ve unutturmayacağız bu rezaleti! Bu konuda uyarıcı ve anımsatıcı yazılar yazanları da…
Bakın Meftun Sayılı sosyal medyada paylaştığı bir yazısında, özetle şöyle diyor bu konuda?
Vandalların saldırısı
Vandallar işe saha temizliği ile başladılar. Öncelikle, engel teşkil eder de yıkım iştihamız yarıda kalır, sonra belli olmaz yarın devran döner, bizi bu cinayet yüzünden yargılarlar korkusuyla minarenin kılıfı olarak bir takım teknik raporlar ısmarladılar.
Yalnız Köprü o kadar sağlam yapılmıştı ki bu raporlarda da ifade edildiği gibi doğal afetlerle yıkılması adeta mümkün değildi. O kadar ki Köprüye kısmen zarar verebilecek bir depremin bile ancak 2475 yılda bir gerçekleşme ihtimali vardı. Buna rağmen riskli yapı olarak değerlendirip bakanlığı da kullanarak yasal kılıfı tamamladılar.
Vandallar adeta ilkçağlardan günümüze fırlamış barbar ataları gibi kırıcı, yıkıcı, yok edici tüm alet ve makinalarıyla çullandılar o emsalsiz yapının üstüne.
Evet, emsalsiz bir yapıydı Fevkani. Sadece ülkemizde değil dünyada da tekti, özeldi, sanki Zonguldak için bir varoluş nişanesi olarak yapılmıştı bu Köprü. Öyle ki, bu kentin varlık nedeni olan kömür bir gün önemini yitirse bile bu topraklarda sarf edilen olağanüstü insan emeği ile ülke kalkınmasına verilen eşsiz desteği hatırlatacak olan, aslında tüm bir ulusun yüz akı, ayakta kalma vesilesi ve onur abidesi olan bir eserdi Fevkani.
Doğrusu ya, Fevkani için mimari çekiciliği çok üstün ya da olağanüstü bir mühendislik örneğidir demek fazla abartılı olurdu. Ancak, işlevselliği yani bizatihi varlığı ile kent içi trafik akışı ve muhtemel sel baskınlarına karşı ulaşım alternatifi oluşturma kabiliyeti başlı başına bir mühendislik başarısını yansıtıyordu.
Sonrasında ne oldu?
Sonrasında ortaya çıkan tabloda tam bir kargaşa hakim. Köprünün yokluğu merkez caddelerdeki trafik akışını pik saatlerde tam olarak asap bozucu bir hale sokuyor.
Başta Acılık Belediye Bulvarı, İstasyon Caddesi, Soğuksu Cumhuriyet Caddesi, Transit geçiş yolu, Gazipaşa, Uzunmehmet ve Milli Egemenlik Caddeleri araç sayısının çokluğundan ziyade yeterli geçiş imkanı olmadığından tıkanıyor. Bizim Acılık Belediye Bulvarı ikindi-akşam arası saat 7 ye kadar sürücüye de esnafa da, yolcuya da sadece eziyet.
Yeni kavşaklar, alt ve üst geçitler, battı-çıktı düzenlemeleri, köprüler yapılmak zorunda. Bunları yapmanın da bir bedeli var ama belediyede bunu karşılayacak bütçe yok tabiiki.
Neden yıktınız kardeşim o zaman bu canım köprüyü? Yıkımdaki hurda bedeli vs. gibi dedikodularla işim olmaz ve itibar etmem ama imkan olsaydı da bu işten nemalananların ceplerini fazlasıyla doldursaydık, yeter ki bu katliamı önleyebilseydik...
Böyle diyor Meftun Sayılı yazısının bir bölümünde bu konuda,
Haklı konuşuyor,
Keşke avantalarını biz halk olarak verseydik, verseydik de köprümüzden olmasaydık, bu çileleri de çekmeseydik…