Son dönemde TCMB Para Politikası Kurulunun 23 Eylül 2021 günlü faiz kararına konu olabilecek toplantı öncesinde “çekirdek enflasyon” tartışmalarının gündeme oturduğu bir zamanda Uluslararası Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in Kıdemli Ülke Notları Direktörü ErichArispe, Merkez Bankası’nın çekirdek enflasyonu ve enflasyon beklentilerini takip etme yönündeki sinyalinin yüksek düzeydeki politika belirsizliğini sürdüreceği yorumu yaparken;Arispe, Foreks’e yaptığı değerlendirmede,“Merkez Bankası’nın sözlü yönlendirmede muhtemel ayarlaması politik değerlendirmelerin Merkez Bankası’nın artan enflasyona karşı politika faizini arttırma ve faizin enflasyonun üzerinde tutulacağı yönündeki önceki taahhüdünü sürdürme kabiliyetini sınırlayacağı görüşümüzü destekliyor.Buna ek olarak bu sinyal piyasanın artan enflasyona rağmen muhtemel erken bir politika gevşetmesi adımına dair endişeleri dikkate alındığında yüksek seviyedeki politika belirsizliğinin sürmesine neden olacak” şeklindeki değerlendirmesi bir anda öne çıktı.
* * *
Bu yönde Fitch’in Ağustos ayı not kararında açıkladığı üzere Merkez Bankası’nın yıl sonu itibarıyla faiz oranını 100 baz puan azaltarak yüzde 18’e çekeceği beklentisini koruduğunu vurgulayan analist, yılın son 2 ayında olumlu baz etkisi ve yavaşlayan iç talep desteği ile enflasyonun yüzde 16.9’a gerileyeceğini tahmin ettiklerini belirtirken;Analist ayrıca, Türkiye’nin yakın vadede enflasyon konusunda atması gereken adımlara ilişkin görüşlerini ise şöyle açıklıyor:“2021 yılında Türkiye’nin kamu maliyesi ve kredi büyümesi dinamikleri 2020 yılı Kredi teşviklerinden kaynaklanan büyük ölçekli dış ve makroekonomik dengesizliklerin azaltılması hedefi ile uyumlu seyretti. Bununla birlikte zayıf para politikası kredibilitesi ve Mart ayındaki Merkez Bankası yönetim değişikliği sonrasında artan belirsizlik TL değer kaybı ve kötüleşen enflasyon tahminleri nedeniyle TCMB’nin enflasyonu geriletme zorluğunu artırdı. 2021 yılında enflasyon baskıları diğer gelişen piyasaları da etkilemiş olsa da enflasyonun Türkiye’nin ülke kredi profilinin uzun süreli bir zayıflığı olduğu kanaatindeyiz. 2016 yılından bu yana enflasyon ortalama %13 olurken enflasyon beklentileri de aynı dönemde ortalama yüzde 10,4 seviyelerine çıktı.” Vurgusunun ya pılması ise mevcut finansal kırılganlığın halen devam ettiği ni gösteriyor.
* * *
Hal böyle iken,Türkiye risk primine ait CDS 5 Yıllık USD (TRGV5YUSAC=R)357,81 0,00 0,00%) her ne kadar düş me hattında olsa bile yine de risk priminin oldukça yüksek pozisyonda olduğu da dikkate alınırsa;Başkan Kavcıoğlu göreve geldiği ilk günden beri düzenlenilen TCMB PPK toplantıları, enflasyon raporları ve analist toplantılarında politika faizinin belirlenmesi hususunda TÜFE endeksinin dikkate alınacağını önemle vurgulamasına rağmen geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen yerli ve yabancı analist toplantısında ilk olarak bahsedilen çekirdek enflasyondaki değişikliklere dikkat çekilmesiyle piyasa tarafından izlenilen politikada bir anda değişikliğe gidileceği beklentisi uyandırdı.Çok tabii olarak bu durum karşısında sadece gıda enflasyonun gözardıedilmesinin açıklanan verilerin göz ardı edilmesinin ilerleyen dönemlerde ekonomik iyileşmelerin görülmesi durumunda bile TCMB’yi zor durumda bırakacağı ortada iken, söz konusu TCMB Başkanı açıklamaları sonrasında dolar kurun daki yukarı yönlü harekete bakılırsa belirsizliklerin artması gibi bir tereddüte yol açtığına tanık olundu.
* * *
Sonuç olarak,bu kapsamda Deutsche Bank, yeni yayımladığı bir araştırma raporunda yaptığı değerlendirmeye göre “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın söylem değişikliğinin yerel varlıklar için negatif olduğunu ve Merkez Bankası’nın çekirdek enflasyon hedeflemesi yapacak bir lükse sahip olmadığına”yer verilirken,çekirdek enflasyonun Türkiye’de hanehalkı için iyi bir gösterge olmadığını belirten DeutscheBank,çekirdek enflasyonun tüketici enflasyonu sepetindeki ağırlığının sadece yüzde 56,2 olduğunu vurgulamasıyanısıra,sondönemlerde döviz mevduatlarında yaşanan artışın büyük bir kısmının ihracat ve turizmden gelmesine rağmen dolarizasyonun arttığına da dikkat çeken Deutsche Bank, fiyat baskısı ve TL’nin değer kaybetmesinin dolarizasyonu artırma riski bulunduğunu”dile getirmesi ise hafta içinde bir anda bankalardaki döviz mevduatının artış kaydetmesiyle teyitlenmiş oldu. Oysa siyasi otoritenin bu gidişatı durdurabilmesi için öncelikle çift rakamda seyreden yüksek enflasyonu makul bir seviyeye indirmesi yanında; bunu yaparken piyasa kuralları içinde hareket ederek; istihdam desteği ile gelir eşitsizliğinin Ülke gerçeklerine göre giderilmesi büyük önem taşıyor.