Güven unsuru iktisadi karar birimlerinin,karşılıklıilişkilerinde zarar görmemeleri konusunda emin olmaları şeklinde tanımlanabilir. Bu anlamda güven,sosyal sermeye olarak da görülmekte bu tanım doğrultusunda,bireylerin yalnız kan bağıyla bağlı oldukları ya da kişisel olaraktanıdıkları,kendilerine benzeyen kimselere değil, yabancılara da güvendiği bir toplumun, sosyal sermaye yapısı sağlam bir toplum olduğu belirtilebilirken; Türkiye'nin bu anlamda sosyal sermaye yapısı zayıf, yani insanların tanımadıkları, kendilerinden farklı insanlara pek güvenmedikleri bir toplum olduğu pek çok kamuoyu araştırması tarafından bir çok kereler ortaya konulmuş bulunulmaktadır.
Hadiseye bu açıdan bakıl dığında;bireylerin yalnız kan bağıyla bağlı oldukları veya kişisel olarak tanıdıkları, kendilerine benzeyen kimselere değil, yabancılara da güvendiği bir toplumun,"sosyal sermaye yapısı"sağlam bir toplum olduğu da genel kabul görmüş bir durumdur. Güven kavramının içerisinde yer alan sadakat,doğru söyleme ve benzeri değerler dışsal faktör olup;parasal değerleri olmasa da sistemin etkinliğini artıran birer dışsalfaktör özelliğine sahip olduğu en çok rastlanan bir durumdur.Bu dışsal değişken, geliştirilmişneoklasik büyüme modellerine dâhil edildiğinde,tahmin gücü hayli yüksek bir sonuç ortaya çıktığı çoğunlukla izlenmektedir.
* * *
Bu açıdan güven unsuru özellikle sosyo-kültürel yapısı önemli ölçüde farklılaşmış toplumlarda daha da önem kazanmaktadır. Mal ve hizmet üretim sürecinde işçi ve işveren arasındaki ilişkilerin güçlü hukuksal çerçeve yanında büyük ölçüde güvene dayalı olması, kaynakların etkin kullanımını ve maliyet kontrollerini daha da kolaylaştırmaktadır. Mamafih bu arada da ekonomideki güven düzeyi ile maliyetler arasında ters yönlü bir ilişki vardır. Ziraiktisadi karar birimleri, ortak değer ve normlara uygun hareket edeceklerinden birbirlerine güvendikleri takdirde işlerini yürütmenin maliyeti deşüphesiz ciddi şekilde azalacak; aksi bir durumda ise birbirlerine güvenmeyen ekonomik birimler, nihayetinde kendini yalnızca müzakereye,anlaşmaya ve dava etmeye iten bir formel kurallar ve düzenlemeler sistemi içinde birbirleriyle işbirliği yapacaklardır. İktisadi ilişkilerin güvenden uzak,yasal prosedürler çerçevesinde yürütülmesi işlerin,işlem maliyetini artırır. Başka bir ifade ile ekonomik birimler arasındaki güvensizlik, dolayısı ile bütün ekonomik aktivitelere bir tür vergi olarak eklenme sonucunu getirecektir. Nitekim özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki pozisyon da neredeyse hemen hemen aynı durumdadır.
* * *
Hal böyle iken, gerçekten de ekonomide yatırımların,üretimin ve istihdamın temel belirleyicilerinden birisi tüketim talebidir. Tüketimin genel gidişatı bilgisine ne kadar erken ulaşılırsa, ekonominin orta dönem konjonktürüne ilişkin tahminler de o kadar sağlıklı yapılacaktır. Tüketim talebini belirleyen reel faktörlerin (gelir, servet, faiz vs) yanında bu açıdan dışsal bir faktör olarak güven faktörü önemli bir değişkendir. Öyle ki, Güven faktörü daha önce de belirtildiği gibi gelecekteki beklentilerle yakından ilişkilidir. Tüketicilerin gelecekteki beklentileri, güven ve tüketim endeksleriyle ölçülmektedir. Ekonomi ve ekonomi dışı birçok faktör tarafından belirlenen tüketici beklentileri makroekonomik dengeler üzerinde çok önemli bir etkiye sahiptir.