Küresel pandemi Kovid-19 salgınının bir önceki yıldan bu yana değişime uğrayan varyantlar sebebiyle mücadele daha da zorlaşırken,bir taraftan da Rusya-Ukrayna arasındaki gerginliğin savaşa evrilerek dönüşmesi ile yaratttığı zorluk lar yanında Türkiye’nin iktisadi kırılganlıklarla da uğraşma durumunda kalması karşısında; Bankalararası Kart Merkezi’nin verilerine göre ocak ayında kredi kartı sayısı bir önceki yıla göre yüzde 13 oranında artarken kullanımda olan kredi kartı sayısı ocak itibarıyla 86 milyon 209 bine ulaştı. Son bir yılda bireysel kredi kullanan kişi sayısı 1,3 milyon kişi artarak 35,6 milyon kişi olurken, ortalama kredi borcu 30 bin TL düzeyinde gerçekleşti. Bireylerin bankalara ve finansman şirketlerine olan konut, taşıt, ihtiyaç ve kredi kartı borcu martın son haftası itibarıyla takibe düşen kredilerle birlikte 1 trilyon 62 milyar liraya ulaştı. Bireysel kredilerin yaklaşık yüzde 45’ini ise ihtiyaç kredileri oluşturuyor.

* * *

Öyle ki, son 10 yılda yurttaşın bankalara olan borcu yüzde 361 oranında artmış durumda. Bankalara olan borcunun 832 milyar lirası bireysel kredilerinden, 231 milyar lirası da kredi kartlarından kaynaklanıyor. Mart ayının son haftasında tüketici kredilerinde 5,7 milyar liralık, kredi kartı borçlarında ise 6 milyar liralık artış yaşandığı izlendi. Bunun yanında vadesi geldiği halde ödenemediği için bankalar tarafından icraya verilen takipteki borçları ise 148 milyon lira daha artarak toplam 28 milyar lira düzeyine çıkması da işin cabası.Çünkü Ulusal Yargı Ağı (UYAP) üzerinden alınan verilere göre yılbaşından bu yana icra ve iflas dairelerine toplam 2 milyon 657 bin yeni dosya geldi. Yeni gelen dosya sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 28,4 oranında arttı.

* * *

İcra dairelerinde derdest bulunan dosya sayısı son bir yılda 1 milyon 674 bin adet artarak 1 Nisan itibarıyla 23 milyon 511 bine çıkmış olması da olayın bir başka yüzü. KOBİ ve birçok şirket banka borçlarını sürekli yapılandırma ile sadece halının altına süpürüyor. KOBİ’lerin kredi borçları şubatta bir önceki aya göre 32 milyar lira artarak 1 trilyon 174 milyar liraya kadar yükseldi. Bu tutarın 58,7 milyar lirası ise batık kredilerden oluşuyor. 287 bin KOBİ kredi borcunu zamanında ödeyemediği için takibe alınmış durumda. Tarım sektörünün borçları ise şubatta 4,3 milyar lira daha artarak 177,3 milyar liraya yükseldi. Çiftçinin zamanında ödeyemediği için takibe alınan borçları ise 4,2 milyar lira düzeyinde seyrediyor. Hal böyle iken, Çiftçile rin maliyetler nedeniyle büyük sıkıntılar içinde olduğunu belirten Göker, 2022 Ocak’ta 173 milyar 26 milyon lira olan çiftçi borçlarının, şubatta 4 milyar 295 milyon lira daha yükselerek 177 milyar 321 milyon liraya ulaştığına dikkat çekiyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, çiftçiler 2022’ye 167.7 milyar liralık borçla girdi. 2021 Ocak’ta 132.1 milyar TL olan toplam nakdi krediler 2021 Aralık’ta 167.7 milyar TL’ye yükseldi.

* * *

olarak, ekonomik kırılganlığın getirdiği bahse konu bu zorlukların mutlak şekilde tolere edilmesi gerekiyor. Çünkü yüksek enflasyon sebebiyle satınalma gücü düşen halk kesimlerinin ayakta kalabilmek adına fasit sarmalın içine girmek durumunda kalmaları mevcut durumu daha da zorlaştırmakta; bu sorunlar daha sonra devasa boyuta kadar tırmanmaktadır.Hele hele stagflasyon ve hiperenflasyon sürecine doğru yönlendiğimiz bir dönemde kamuoyunda, fiyatların ve maliyetlerin artacağı beklentisinin kırılmama sı parasal kısıtlama karşısında bir direnç oluşturmaktadır. Aslında Stagflasyonun tedavisinde atılması gereken ilk adım, stagflasyona neden olan faktörlerin doğru bir şekilde teşhis edilmesidir. Örneğin, ekonomi konjonktürel bir daralmaya girdiği zaman işletmelerin satışlarındaki azalma, kar oranlarının azalmasına ve ardından fiyatlarda bir artışa yol açmakta, eksik üretim kapasitesi ve artan fiyatlar talebin azalmasına, istihdam oranlarının düşmesine neden olabilmektedir. Ya da, yaşanan kur şoklarına bağlı olarak temel ithal girdi fiyatlarının ve enerji fiyatlarının artması ile maliyet kaynaklı enflasyon, üretim ve istihdam da azalmalar ortaya çıkmaktadır. Stagflasyonla mücadelede diğer seçenek, fiyat ve ücret kontrolleridir. Enflasyonun maliyet kaynaklı olduğu bir durumda toplam talebin kısıtlanması, işletme satışlarını etkileyerek işsizliğin daha fazla artmasına neden olabilmektedir. Fiyat ve ücretlerin aşağı yönlü esnek olmaması nedeniyle toplam talebi kısıtlayarak fiyatları düşürmek mümkün olmamaktadır. Bu durumda akla gelen ilk seçenek fiyat kontrolleridir. Ancak bir ekonomide kapsamlı bir fiyat ve ücret kontrol sistemini uygulamak zordur. Ekonomi çok karmaşık, çok detaylı, fazlasıyla entegre bir organizmadır ve yöneticilerin böyle bir programın çalışması için süper insan yeteneklerine sahip oldukları söylenemez.