ANADOLU’YA GEÇEN İNSANLAR CESUR İNSANLARDI, ÇILGIN İNSANLARDI
Tarihçi-Prof. Dr. İlber Ortaylı 32. Uluslararası Devrek Baston ve Kültür Festivali nedeniyle Devrek’e geldi.
Festival etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen söyleşiye katılan Ortaylı, bundan tam 49 yıl önce Devrek 122. Er Eğitim Alayı’na Yedek Subay olarak kayıt yaptırıp teslim olduğunu, söyledi.
Ortaylı şöyle konuştu:
TEK BİLDİKLERİ SİYAH BEYAZ TELEVİZYON SEYRETMEKTİ
“1974’te Türkiye sefil ülke değildi. Türkiye halkı daha iyi bir hayat seviyesine bir ölçüde çıkmış, 74’te Devrek’in yabancı işçi nüfusu vardı fakat bugünkü kadar kalabalık değildi. Madencilik ana sektördü, ağaç sanayi, ormancılık yeterince gelişememişti. Kültürel hayatta büyük bir hareketsizlik vardı. İnsanlar ne okuyor ne de tartışıyordu. Tek bildikleri siyah beyaz televizyon seyretmekti. Dünyadan bihaber bir basın vardı. Basının tek özelliği Türkçeyi iyi kullanmaktı, bugünkü gibi feci bir Türkçe yoktu.
BİZ GELDİK DE TIP DEĞİŞTİ, İLERLEDİ DEMEK PALAVRADIR
Bugün değişmiş, daha çok kitap okunuyor, festival yapılıyor. Devrek’in güzel olan bastonlarının daha çok propagandası yapılıyor ve aranıyor. Benim bile bu aldığım baston Devrek bastonudur. Bu gibi orman ürünleri fevkalade iyi bir şey. Burada iki şey değişmiş, burada öyle büyük bir hastane yoktu, bu büyük bir problemdi.
Dışarıya işçi yollayan bir ilçede, doktorları genellikle dışarıya göç etmeyi düşünen bir memlekette yaşıyoruz. Türkiye tam 18.yüzyılda modern tıbba adım attı. Okulları vardır, modern tabipler, cerrahlar yetiştirmektedir. Bunlar serum icat etmişlerdir. Bunun sonucunda da üstün bir tabip sınıfı ortaya çıkmıştır. Biz geldik de tıp değişti, ilerledi demek palavradır, bu palavrayı yutmayın. Bizden sonra Müslümanlık yerleşti, bizden sonra bilmem ne yerleşti. İnanmayın hiç öyle bir şey yok. Kalkınmayı biz sağladık, hiç kusura bakmayın yok öyle bir şey.
TÜRKİYE’NİN SANAYİ VE KALKINMA TARİHİNİ 20 YILA 30 YILA KOYAMAZSINIZ
Ben buraya 1970’lerde elektriği olan bir şehre askerlik yapmaya geldim, bu böyle devam ediyor. Yani Türkiye’nin sanayi ve kalkınma tarihini 20 yıla 30 yıla koyamazsınız. Yenileşme falan öyle 30 yıldır değildir, öyle bir şey yok. Müslümanlığı da otuz yıldır öğrenmedik. Yani daha evvel ağaçlara tapılmıyordu.
Tabii son 20 yılda büyük gelişmeler var. Bunlardan birisi de içki ve şarap sanayidir. Yani özel sektöre bırakılan bir daldır. Çünkü alkol bir monopoldür, halkın sağlığını koruyacağız diye özel sektöre devrettiler, kötü üretim var, yanlıştır.
Türkiye kalkınıyor, insanlarımız değişti. İnsanların değişmeyen kafası okuma, yazma ve coğrafyayı bilmemekte ısrar etmesidir. Üniversiteye gelen talebe bile harita çizmesini bilmiyor. Burası madenci şehridir. Madencilik ölüyor. Tıpkı halıcılığın ölmesi gibi. Kömür madeni işi de bitecek.
Diplomasını bizim verdiğimiz insanlarımızın göç etmesini, başka ülkelerde hizmet vermelerini hoş görmüyorum. Çünkü bu büyük bir yatırımdır, bu yatırımımızı komşunun kapmasına göz yumamam. Gelecek beş yıl içinde Almanya ve Hollanda’da 5 milyon iş açığı ortaya çıkacak. Bu açığın en önemli kısmı sağlık alanında olacak.
KADİR MISIRLIOĞLU UYDURMAYI SEVEN BİR ADAMDI
Kadir Mısırlıoğlu uydurmayı seven bir adamdı. Güya Vahdettin’i savunuyor. Kendi torunu dedi ki, ‘Aman o nasıl savunma, herkese pislik atıp duruyor. Ülkenin onurunu kurtardı dediği yok, Vahdettin’in vatan haini olmadığını suvunup duruyor kitaplarında. Murat Bardakçı gibi birinin Vahdettin için yazdığı kitap bence değerli. Fakat onu da pek kullanan ve zikreden yok. ‘Efendim Atatürk’ü yollamış Anadolu’ya Milli Mücadele yapsın’ diye deli mi bu Vahdettin. Böyle bir şey olabilir mi? Yani Mondros Mütarekesi yapılmış. Biz birinci harbi kaybetmişiz. Sultan Vahdettin çekilelim, toplanalım da kendi kabuğumuzda oturalımda vakit kazanalım diyen gruptan. Kendisi bile Mustafa Kemal Paşa için ihtiyatlı konuşuyor. Mustafa Kemal’in yaptığı müfettişliktir. Asayişi temin için gidiyor. Niye? Çünkü, o bölgede Rumlar, Pontikiler, Müslümanlar ve Türkler birbirini kesmeye hazırlanıyorlar. Bu olayları önlesin diye, karışıklık çıktığı an müdahele etsin diye gönderiliyor. Şayet karışıklık, kargaşa çıktığı an İngiltere her yeri işgal edecektir. Çünkü hakkı var, görevi var çünkü Mondros Mütarekesinin böyle bir maddesi var.
İşte Mustafa Kemal’in karşısında kendini muvaffak görmeyen Vahdettin ve İstanbul’daki kuvvetler karşı karşıya düştü. Bu bir politik hata ve politik cesaret meselesidir. Yani Anadolu’ya geçen insanlar cesur insanlardı, çılgın insanlardı. Vahdettin ve yanındakiler ise idarei maslahattır. Durumu idare eden, hayal kuran kimselerdir. Bunların muvaffak olmaları mümkün değildir.
İstiklal Savaşı, Türkiye’nin bağımsızlık, onur anlayışında çok önemli birşeydir. Türkiye askersiz yapamaz. Ordu olmadan Türklerin yaşaması mümkün değildir. Yani bütün bilimlerin gelişmesinde, teknolojinin gelişmesinde, sanayi medeniyetine geçişte her zaman asker öncüdür. Ve sivil-asker birlikte olduğu müddetçe politikada iyi gider. Bunu ben 12 Mart’ta gördüm. 1960’ta geldiler 1961’de devrettiler.”
LATİFE HANIM AKILLI BİR HATUN DEĞİLDİ
İlber Ortaylı bir soru üzerine de, Latife hanımın Atatürk’ü anlamadığını, anlamak için de zekasının yetmediğini ifade ederek, “Atatürk Dünya lideri. Zeki ve akılcı bir insan. Ama Latife hanım akıllı bir hatun değildi” dedi.
Söyleşi sonunda Devrek Belediye Başkanı Çetin Bozkurt, İlber Ortaylı’ya verdiği bilgiler nedeniyle teşekkür etti ve kendisini Devrek’te ağırlamaktan mutluluk duyduğunu belirtti.
Başkan Bozkurt, Ortaylı’ya Devrek’te askerlik yaptığı döneme ait fotoğrafını, plaket ve Dünyaca ünlü Devrek Bastonu hediye etti.
Ortaylı’nın söyleşisine vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi. Salon almayınca dışarıya ses sistemi kurularak vatandaşlar Ortaylı’yı dinledi.
Başkan çetin Bozkurt daha sonra, İlber Ortaylı’ya Devrek Kent Müzesini gezdirdi. (Haber Merkezi)