IMF geçtiğimiz hafta ortası yayınladığı raporunda adeta zift karası bir ton kullanmış: "Benzeri olmayan bir kriz, belirsiz bir toparlanma." 2020 yılı için büyüme tahminini % - 4,9'a güncellerken, Türkiye ile ilgili tahminlerinde değişikliğe gidilmedi: Bu yıl %5 daralma, gelecek yıl ise %5 büyüme. Bu kadar karamsar bir tablo açıkçası öngörmüyoruz.” Şeklindeki değerlendirmesinin öne çıktığı izleniyor.Çünkü bu raporun yayımlandığı saatlerde virüste ‘ikinci dalga’ endişesi vurdu. ABD’de hem vaka hem de hastaneye yatış sayılarında görülen artışı, açıklanan petrol stokları ve IMF’nin karamsar raporu takip edince, akabinde küresel piyasalar bir anda renk değiştirerek alı al, morarmaya doğru yol aldı. ABD ve Avrupa borsalarının %3’e varan düşüş kaydettiği hafta ortası, ABD’de açıklanan ham petrol stok verilerinin de beklentilerin üzerinde bir artış göstermesi, son 100 yılın en önemli varlık sınıfı olan petrolün %6’ya yakın değer kaybetmesine neden oldu: Brent’in varil fiyatı 40 doların altına gerilerken, panzehir olarak görülen altının ons fiyatı 1,780 dolar seviyesine dayanarak sekiz yılın zirvesini test etti. Risk iştahındaki gerileme ile dolar dün değer kazanırken, EUR ve GBP değer kaybetti. GBP/USD paritesinde kısa, EUR/GBP paritesinde “uzun pozisyonumuzu korumaya devam ediyoruz.”deniliyor.
* * *
İçeride ise yabancı yatırımcı eksikliğinde, Türk mali piyasaları dünyadan kopuk bir seyir izlemeye devam ediyor. Borsa İstanbul’un MSCI endekslerinden çıkarılma ihtimalinin tartışıldığı ve küresel piyasaların sert satış baskısına boyun eğdiği geçtiğimiz hafta ortası dönemde, BIST100 endeksi %0,80 düşüş kaydetti. Türk mali piyasaları açısından bu seyir önemli bir gün. Londra piyasalarına TL veremeyen yurtiçi bankalar bir tarafta, yerlilerin döviz ile aşkını frenlemek için getirilen bsiv ve valör uygulaması gibi tedbirler diğer tarafta, USD/TRY cephesinde dalga boyunu iyice azalttı. USD/TRY kuru tam on gündür 6,85 seviyesinin etrafında çok dar bir bantta işlem görerek adeta ‘beklemede’. Yukarı yönlü bir atakta, 6,91 seviyesinin üstünü de takip edilebilir. Dünyanın en büyük endeks sağlayıcısı MSCI, Türkiye’yi gelişmekte olan ülkeler endeksinden çıkarıp bir alt endekse alabileceği uyarısında bulunurken, gerekçe olarak, açığa satış yasağının piyasaya erişimi olumsuz etkilediği belirtildi. Yabancı yatırımcı katılımının tabloya göre oldukça düştüğü Türk mali piyasalarında, bu beklenti yabancı payını daha da düşürebilir; orta ve uzun vadede taze fon girişini de engelleyebilir. Seyre göre son 65 günde %42 değer kazanan endekste,buna karşılık teknik göstergeler de aşırı alım bölgesinde sat sinyali üreterek düzeltme hareketinin gerekliliğine işaret ediyor.
* * *
TCMB cephesinde ise Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’ nın Haziran toplantısında politika faizi değişmedi. Son 9 kez yapılan toplantıda faiz indirimine giden TCMB, ilk defa 10. toplantıda faiz indirimine gitmedi. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası böylece politika faizini yüzde 8.25’te tuttu. Bu arada da virüs sonrası normalleşme adımlarıyla birlikte Mayıs ayından itibaren ekonomik toparlanmanın başladığı ve para politikasın da dikkatli tutumun sürdürülmesi gerektiği bildirildi. Açıklama metinde ise “Koronovirüs salgınına ilişkin gelişmelere bağlı olarak küresel büyümedeki zayıflama yılın ikinci çeyreğinde derinleşirken, ülkelerin attığı normalleşme adımlarına bağlı olarak kısmi bir toparlanma gözlendiği” ifade edilerek ayrıca küresel ekonomideki toparlanmaya ilişkin belirsizliklerin yüksek seyrettiği, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarının parasal genişleme yönünde adım atmaya devam ettiği de bildirildi. Salgın hastalığın neden olduğu küresel etkilerin ise yakından takip edildiğinin de belirtildiği görüldü.
* * *
Sonuç olarak, geçtiğimiz mart ayından bu yana kovid-19 koronovirüs pandemi vakalarında yaşanan inişli çıkışlı seyir durumuna bakıldığında; son gelinen noktada vakalarda artış görülmesi her ne kadar birinci dalganın yansımaları şeklinde belirtiliyorsa da; pandemi konusundaki gelecekle ilgili öngörüler halen belirsizliğini koruyor. Zaten hem iç hem de dış kaynaklı pandeminin yansımalarının gölgesindeki genel beklentilerin özetinde 2020 yılının bu dönem için kayıp yıl olarak nitelendirilmesi de bu sebebe dayanıyor.Bu kapsamda eğer tamamen gerçekçi olmak gerekirse; bir taraftan hem pandemi vakaları ile mücadele ederken,diğer taraftan da pandeminin ekonomiye olan yansımalarını en asgari seviyeye indirmek üzere gösterilen çabaların İMF tarafında da açıklandığı gibi belirsizliğini koruması karşısında; yüz yüze kalabileceğimiz finansal kırılganlık ve işsizler ordusundaki olası artışları önlemek adına mevcut durumu makyajlama yerine kısa,orta ve uzun vadeli etkinliği olan projelere öncelik vermek gerekiyor. Bu arada da rantabl olmaktan çok uzak getirisi olmayan konuma sahip verimsiz projelerin bir kenara bırakılarak; bizleri en kısa yoldan sonuca ulaştırabilecek, çok yüksek katma değerli ihracat potansiyeli taşıyan ileri teknoloji üretme kapasitemizi maksimum seviyeye çıkarmak için Yurt dışı beyin transferini tersine çevirmemiz de çok büyük önem taşırken; modern demokrasi kavramının ilkelerini uygulamak tan geçen parlamenter demokrasiyi de yerleşik duruma getirerek hem içte hem de dışta son derece güvenilir Ülke olma durumumuzu sağlamlaştırmanın da şüphesiz bu iki unsurun ayrılmaz parçası olduğu bu arada unutulmamalıdır.