Geçtiğimiz ay itibarıyla AREA Araştırma Şirketi tarafından açıklanan Nisan ayına ilişkin siyasi gündem Araştırmasında AKP'nin oy oranının yüzde 30'un altına düştüğü görüldü.Buçerçevedeki“Türkiye Siyasi Gündem Araştırması – Nisan 2021” raporuna göre, araştırma İstanbul, Tekirdağ, İzmir, Bursa, Ankara, Adana, Kayseri, Samsun, Trabzon, Erzurum, Malatya ve Diyarbakır olmak üzere toplam 12 büyükşehirde gerçekleş tirildi.Ankete katılan kişilere yöneltilen, ”Bugün milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusuna verilen cevaplar ise aynen şöyle:
AKP: 27.5 Saadet Partisi: 0.8
CHP: 20.2Gelecek Partisi: 0.8
İYİ Parti: 11.7Diğer: 1.2
HDP: 8.
Saadet Partisi: 0.8 Kararsız/ Hiçbiri: 20.0
MHP: 7.0DEVA Partisi: 2.5
Kararsızların oyları dağıtıldığında ise tablo şöyle:
AKP: 34.4MHP: 8.8
DEVA Partisi: 3.1CHP: 25.3
Saadet Partisi: 1.0İYİ Parti: 14.6
Gelecek Partisi: 1.0Diğer: 1.5
HDP: 10.3
* * *
Hal böyle iken, İstanbul Ekonomi Araştırma’nın yayımlanan Mayıs ayı anket sonuçlarına göre, AKP’nin oyu kararsızlar dağıtılmadan önce yüzde 26.3’e gerilerken MHP’nin oyu ise ise yüzde 8.6‘da kaldı.Kararsızlar dağıtıldığında ise AKP’nin oyu yüzde 33.9‘da, MHP’nin mevcut oyu ise yüzde 8.6‘datakıldı. Bunun sebebi de ortada;makro ekonomik bazda başarı grafiği düşen AKP’nin bu da yemezmiş gibi bir de üstüne üstlük pandemi ile ilgili başarısızlığı da üzerine ilave edilince düşüş daha da katmerleşti.NitekimMetroPOLL Araştırma’nın yaptığı ankete göre, halkın yüzde 54’ü sadece temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyorken, yüzde 27’lik bir kesim de temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor.Buna göre, vatandaşlara, “Şu andaki gelirinizle ilgili durumu hangisi daha iyi açıklar” diye sorulduğun da;Buna göre, halkın yüzde 17’si şu andaki geliriyle tüm ihtiyaçlarını kolaylıkla karşılayabildiğini, yüzde 54’ü ise sadece beslenme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabildiğini belirtti.
* * *
Madalyonun öteki yüzüne bakıldığında ise durum görünen yüzünden pek farklı değil. AKP’nin en büyük açmazlarından biri de finansal kırılganlığın halen devam ediyor olması. Bunun yanın da zaman zaman Tarımda kur şoklarından kaynaklı girdi maliyet lerindeki yükselişlerle desteklenen fiyat artışlarının gün geçtikçe daha da engellenemez hale gelirken tarımsal verimin de düşme kaydetmesi. Türkiye’nin iklim değişikliği sebebiyle kuraklık tehdidi altında. Bununla ilgili önlem alınmadığından dolayısı ile tarımsal üretimde kayıplar yaşanması sebebiyle Ülkemizdeki arz-talep dengesi bozuluyor; bu da beraberinde enflasyonist artışlara neden oluyor. Acilen alınacak önlemlerin başında bir an önce yeterli aşının tedarik edilerek bir yandan toplumsal bağışıklığın sağlanamasına yönelik toplumun %70-80 ninin aşılanması sağla nırken; diğer yandan da çok süratli bir şekilde günlük 500 bin ya da bir milyon kişinin PCR testine tabi tutularak bulaş riskine dahil olanların tespit edilerek izolasyona tabi tutulması ve tedavi edil mesi ve böylece sağlam olanlarla üretim sürecinin sürdürülebilir duruma getirilmesi büyük önem taşıyor.
* * *
Sonuç olarak,Covid-19 corona virüsü salgını bütün sektörleri olduğu gibi tarımı da derinden etkiliyor. Tüketiciler gıda fiyatlarındaki artıştan şikayet ederken, Türkiye’de ürününü uygun fiyata satamadığı için çöpe döken üreticilerle ilgili haberler basında yer buluyor.Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre 2011 yılında tarım sigortalı çiftçi sayısı 1 milyon 121 bin 777’di. Bu sayı 2020 yılı sonunda 547 bin 75'e düştü. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı üretici sayısı 2017’de 2 milyon 100 bin idi. 2017’den sonraki veriler resmi olarak açıklanmadı.Ancak Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) SGK ile İŞKUR’un 2020 yılı Ekim ayı verilerini değerlendirerek oluşturduğu İstihdam İzleme Bülteni’ne göre, bu sayı 2020’nin Ağustos ayında 1 milyon 803 bine düştü.VOATürkçe’ye konuşan Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Baki Remzi Suiçmez, özellikle gençlerin köylerden ve tarımdan uzaklaştığını belirterek,“Üretim aşamasında ciddi sıkıntılar var. Çiftçilerimizin girdi maliyetleri çok yüksek. Çünkü mazot, gübre, yem, tohum gibi girdiler dövize bağlı. Aşırı döviz artışları da doğrudan girdi maliyetlerine yansıyor.” Değerlendirmesi üstünde ciddi olarak durulması gereken bir durum. Özellikle birkaç yıldır ödeme sorunu olan Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesi gereğince gayrisafi milli hasılanın yüzde 1’inden az olmamak üzere tarıma destek verilmesi tarım sektörüne bir can suyu olabilecek bir öneme sahip bulunuyor.