İklim değişikliğinin Türkiye etkileri her geçen gün artıyor. Özellikle bu yaz etkilerini derinden hissettiren iklim değişikliği ile ilgili uzmanlardan çeşitli açıklamalar geliyor.
Türkiye’nin içerisinde bulunduğu Akdeniz Havzası küresel iklim değişikliğine karşı yerkürenin en hassas bölgelerinden birisidir. Akdeniz Havzası’nda gerçekleşecek 2°C’lik bir sıcaklık artışı, beklenmeyen hava olayları, sıcak hava dalgaları, orman yangınlarının sayısında ve etkisinde artış, kuraklık ve bunlar dolayısıyla biyolojik çeşitlilik kaybı, turizm gelirlerinde azalma, tarımsal verim kaybı ve en önemlisi kuraklık olarak etkilerini hissettirecek. Özellikle bu 2023 yılında etkisini büyük oranda hissettiren iklim değişikliği, peşinde felaketleri de sürükleyecek.
KARADENİZ YÜKSELİYOR!
Öte yandan, NASA'nın uydudan yapılan deniz seviyesi ölçümlerine göre 2010 ve 2011 kış aylarında emsali görülmemiş, gizemli 20 santimetrelik deniz seviyesi yükselimlerinin Karadeniz'in karalar üzerindeki ilerlemesini daha da endişeli boyuta taşıyor. Uzmanlar su seviyesinin önümüzdeki süreçte yıllık 2 mm olabileceğini savunuyorlar. Karadeniz’deki yükselmenin ve iklim değişikliğinin etkisi ile bölgede yer alan illerin afet konusunda dikkatli olmaları ve yapılaşmayı yeniden planlaması gerekiyor.
İklim değişikliği etkilerinin dünya genelinde daha çok hissedilmeye başlandığına dikkati çeken Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Ardalı, “Türkiye, iklim değişikliğinden şiddetli etkilenecek ülkeler arasında gösteriliyor.” dedi.
2023 yılı risk raporunun yayımlandığını belirten Prof. Dr. Yüksel Ardalı, “2023 risk raporuna göre: Yaşam-maliyet krizleri, doğal afetler ve aşırı hava olayları, iklim değişikliğinin azaltılamaması, sosyal uyum ve toplumsal kutuplaşma riskler arasında bulunuyor.” ifadelerini kullandı.
Ardalı, Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 6. Değerlendirme Raporu'na göre kentlerde iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinin katlanarak artacağı, sel ve kuraklığa maruziyetin 2030 yılına kadar 2000 yılına göre 2,5 kat artacağı öngörüldüğünü belirtti.
“SEL RİSKLERİNİN AZALTILMASI İÇİN YEŞİL ALTYAPI KULLANILMALIDIR”
Bilim insanlarının, iklim değişikliği ile yeryüzünde ani ve beklenmedik hava olaylarının gerçekleşeceğini sık sık dile getirdiğini vurgulayan Ardalı, “ Doğaya karşı olmayı bırakıp, gerçekçi çözümler bulmamız gerekiyor. Yeşil altyapı, sel afetleri ile mücadelede en gerçekçi çözümdür. Su kaynaklarının yönetimi ve sel risklerinin azaltılması için yeşil altyapı kullanılmalıdır. Ağaçlandırma ve orman rehabilitasyonu ile sel riskini azaltabiliriz. Ağaçlar ve bitkiler, su emme kapasiteleri sayesinde sel sularını emer ve erozyonu önleyecektir. Sel riskini azaltmak için su bariyerleri ve sulak alanlar oluşturulabilir. Bu alanlar, sel sularını absorbe ederek selin etkilerini azaltır ve suyun yavaş akmasını sağlar. Yeşil alanların artırılması, park, bahçe ve yeşil koridorlar gibi doğal alanların oluşturulması ve var olanların korunması hava kalitesini iyileştirir ve sıcaklık dengesini sağlayarak sel riskini azaltır.” İfadelerini kullandı.
Yapılan çalışmalara göre Karadeniz’de yıllık deniz seviyesinin 6 mm yükseldiğini sözlerine ekleyen Prof. Dr. Ardalı, Deniz suyu sıcaklığının artmasına bağlı olarak şiddetli ve beklenmedik yağışlar meydana gelebilir. Bu durum da Karadeniz’de heyelan, şiddetli yağış ve sel riskinin artabileceğini vurguladı.
“İÇME SUYU, TEMİZ HAVA VE GIDA KONULARINDA CİDDİ SIKINTILAR YAŞAYACAĞIZ”
Karadeniz Bölgesi’nde istilacı türlerin ortaya çıkabileceğini vurgulayan Ardalı şu ifadelere yer verdi:
“Karadeniz’de sıcaklık artacak ve su kaynaklarının miktarı azalacak. Birkaç yıl içerisinde son kırk yılın en yüksek sıcaklığının görülmesi bekleniyor. Bir taraftan kuraklık varken diğer taraftan da afetler bizi sarpa sarmış durumda. Ne yazık ki bundan sonra Karadeniz bölgesinde birçok sel ve afete maruz kalacağız. IPCC göre sıcaklık 1 °C artarsa yedi kat daha fazla sel ve afet, 3 °C artarsa yirmi bir kat daha fazla sel ve afet gibi olağanüstü durumlarla karşı karşıya kalacağız. Önlem alınmaması durumunda: erişilebilir içme suyu, temiz hava ve gıda konularında ciddi sıkıntılar yaşayacağız. Bu bölgede acilen çevresel iyileştirme çalışmaları ile doğa ile uyum içinde yaşamayı öğrenmeli ve uygulamalıyız.” /Haber: Fadime YILMAZ ELMA