KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz, bir dizi ziyaretlerde bulunmak üzere Zonguldak'a geldi. Zonguldak Gazeteciler Cemiyeti'ni (ZGC) ziyaret eden Yılmaz'ı ZGC Başkanı Derya Akbıyık ve gazeteciler karşıladı.

Bu da dubai mancarı Bu da dubai mancarı

Ziyarette konuşan ZGC Başkanı Derya Akbıyık, ziyaretleri için kendilerine teşekkür ederek hoşgeldiniz  dedi. 

 KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz,"Sizler de takip ediyorsunuz KESK olarak “Geçinemiyoruz! Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz!“  şiarı ile bir mücadele programı başlatmış bulunuyoruz.Söz konusu mücadele programımızı 7 Ekim’de yaptığımız basın toplantısı ile kamuoyu ile paylaştık. Ardından geçtiğimiz hafta boyunca Yürütme Kurulu üyelerimizin ve sendikalarımızın Merkez Yürütme Kurulu Üyelerinin katılımı ile il çalışmalarımızı başlattık.  İşyerlerindeki emekçilerden başlamak üzere ulaşabildiğimiz her kesimle mücadele programımızı paylaştık ve 30 Kasım’da Ankara’da yapacağımız merkezi mitinge katılım çağrısında bulunduk. Bu süreç boyunca önemli bir tehlikenin altını sürekli çizmeye devam ettik.  Dedik ki; iktidar bu ülkenin alın teri ile yaşam savaşı veren ezici çoğunluğunu içine ittiği karanlık tabloyu 2025 bütçesi ile daha da karartmayı hedefliyor. İspat mı arıyorsunuz? Dönün iktidarın 2023 Haziran seçimlerinden bugüne uyguladığı IMF’siz IMF programına bakın dedik. Arka arkaya açtığı tasarruf ve vergi paketlerine bakın. Orta Vadeli Program (OVP)  ile konulan hedeflere bakın. Tüm bunlar nasıl bir bütçe ile karşılaşacağımızı apaçık ortaya koyuyor dedik. Kısacası “Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir” dedik.
Tesadüfe bakın ki iktidar 2025 bütçe yasa teklifini 17 Ekim 2024 tarihinde, bir perşembe günü TBMM’ye verdi. Hemen baştan söyleyelim 22 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın bugüne kadar hayata geçirdiği tüm bütçeler emek karşıtı sermaye yanlısı bütçelerdir. Ama iktidar 2025 bütçe yasa teklifi ile tam anlamı ile emek düşmanı, sermaye dostu bir bütçeyi hayata geçirmeyi hedeflemektedir. Daha önceki bütçeler ile her seferinde emekçilerin, halkın cebine daha fazla el uzatılmıştır. Ama 2025 bütçe teklifi ile daha önce cebimizde olan o el artık boğazımıza sarılmak istemektedir.
Öncelikle 2024 bütçesindeki temel büyüklükleri özetleyecek olursak:
* Giderler bir önceki yıla göre %33 artışla 14 Trilyon 731 milyar TL’ye çıkmaktadır.
* Gelirler ise bir önceki yıla göre %52 artışla 12 Trilyon 800 milyar TL’ye çıkmaktadır.
* Bu durumda bütçenin1 trilyon 931 milyar TL açık vermesi hedeflenmektedir.
* Vergi gelirlerinin bir yıl önceye göre %50 artırılarak 11 Trilyon 138 Milyar TL’ye çıkarılması hedeflenmektedir. 22 yıldır ülkeyi yönetenler her bütçe sonrasında “ bütçeden aslan payını eğitime ayırdık” ya da “ sağlığa ayırdık” açıklamaları yapmaya devam etmektedir. Bu koskoca bir palavradır. Çünkü bugüne kadar yapılan bütçelerde aslan payı hep sermayeye, patronlara, savunma ve güvenlik adı altında silah sanayisine, dinsel referanslar ile yönetilen bir toplum inşa etme hedefine ayrılmıştır. Buna karşın bütçelerin ana kaynağını oluşturan vergiler işçilerin, emekçilerin, asgari ücretlilerin, emeklilerin, dar gelirli yurttaşların omuzlarına yıkılmıştır. Dolayısıyla bu bütçelerden emeği ile geçim mücadelesi veren tüm kesimlerin payına her seferinde daha düşük ücretlerle yoksullaşma, daha fazla işsizlik, güvencesizlik ve gelir dağılımı adaletsizliği düşmüştür.
Bu durum 2025 bütçesinde daha da katıksız hale gelmiştir.
* Bütçeden personel gideri ve SGK prim gideri için ayrılan tutarın toplamı 3 Trilyon 910 Milyar TL’dir. Buna göre bütçelerden son 10 yıl içinde personel gideri ve SGK prim gideri için ayrılan tutarın payı 10 puan civarında düşmüştür. Aynı dönemde kamu personel sayısı ve emekli sayısı ortalama %40 civarında artarken bütçeden personel giderleri ve SGK prim gideri olarak ayrılan tutarın düşmesi, maaşlarımızın, emekli aylıklarımızın TÜİK’in sanal enflasyon rakamlarına göre artırıldığının, buna karşı bizlerden kesilen vergilerin bu sanal rakamların iki, üç katı artırıldığını ispatlamaktadır.
 
* Diğer taraftan 2024 bütçesinde 1 Trilyon 254 Milyar TL olan faiz giderleri 2025 yılı bütçe teklifinde %55 arttırılarak 1 Trilyon 950 Milyar liraya çıkarılmaktadır. Böylece bütçeden faize ayrılan pay %13,2’ ye çıkmaktadır.
 
* Savunma ve güvenlik adı altında silahlanmaya, iktidarın yakın ilişkide olduğu silah tekellerine bütçeden, halkın vergilerinden yapılan fonlanma gittikçe artmaktadır. Geçtiğimiz yıl bu alana, bütçeden Cumhurbaşkanlığı’na bağlı örtülü ve yedek ödenekler, iç ve dış güvenliğe ilişkin bazı kalemler ve kayıtlara geçmeyen ‘gizli harcamalar’  hariç ayrılan 1 Trilyon 133 Milyar TL, 2025 bütçe teklifi ile %42 arttırılarak 1 Trilyon 608 Milyar liraya çıkarılmaktadır.
 
* Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri adı altındaki soygun 2025 yılında da devam ettirilmek istenmektedir. 2025 yılında şehir hastaneleri müteahhidine 104.6 milyar TL, köprü ve otoyollara 94.6 milyar TL, Avrasya Tüneli’ne de 3 milyar TL garanti ödemesi yapılması hedeflenmektedir.
 
* Bütçe teklifi ile cari transferlere toplamda 5 Trilyon 813 milyar ayrılırken bunun sadece 135 Milyar TL’si (%2,3) küçük köylü ve üreticinin çok az düzeyde yararlanabildiği, büyük bölümü büyük üreticiye giden tarımsal destekleme ödemelerine ayrılmaktadır.
 
* İktidarın tasarruf tedbirleri kaçınılmaz olarak bütçedeki yatırımlara ve kamu hizmetlerine de yansımıştır.  Nitekim bütçe giderleri tüm kalemlerde ortalama %40 artırılmaktadır.  Buna karşın geçtiğimiz yıl 1 Trilyon 593 milyar lira olan yatırım harcamaları tutarı 1 Trilyon 569 Milyar liraya indirilmektedir.
 
* İktidar Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin geçen yıla göre %32,87 Sağlık Bakanlığı bütçesinin ise% 39 artacağını iddia etmektedir. Hâlbuki bakanlık bütçelerinin %80’ni aşan kısmı personel maaşı ve SKG gideri gibi zorunlu harcamalara gitmektedir.
Öte yandan eğitim bütçesinin önemli bir bölümü çocuklarımızı ucuz işgücü olarak kullanan MESEM’e projelerine, bir ayağı tarikatlar da olan pek çok dini vakıf ve derneğin projelerine ayrılmaktadır.  Sağlık Bakanlığı bütçeleri ise kiralama veya hizmet bedeli adı altında şehir hastanelerine kaynak aktarılan bütçelere dönüştürülmüştür.
Buna karşın 2006 bütçesinden genel kamu hizmetlerine ayrılan pay %39,5 iken bu oran her yıl düşmüş 2023 yılı bütçesinde %22,8 ile en düşük seviyeye inmiştir. 2024 bütçesinde %30’a çıkarılacağı iddia edilse de %25’te kalmıştır.
Kamu yatırımlarının azaltılması ve kamu hizmetleri alanın daraltılması ile özel sektörün önü açılmış, özel okul, özel hastane sayısında patlama yaşanmıştır. İktidar kadar bizlerden topladığı vergileri bedelsiz hazine arazisi devrinden, teşviklere kadar onlarca kıyakla bu özel okulların, hastanelerin sahiplerine, patronlarına sunmuştur. Sağlıkta dönüşüm, eğitimde dönüşüm adı altında okulların, hastanelerin ticarethaneye, vatandaşların müşteriye çevrildiği sistemin ne kadar çürüdüğü geçtiğimiz hafta gündeme gelen yeni doğan çetesi ile bir kez daha anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere AKP bütçelerinde gerçek aslan payının önemli ortaklarından birisi ise toplumu, özellikle gençleri mevcut rejime uyumlu hale getirme konusunda siyasal iktidar nezdinde gittikçe vazgeçilemez bir ideolojik aygıta dönüşen Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) olmuştur.  
Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı yıllar içerisinde personel sayısı en fazla arttırılan kurum olmuştur. DİB’in 2016 yılında 91 bin olan personel sayısı 2024 Haziran itibari %132 artışla ile 211 bine çıkarılmıştır. Geçen yıl 91 milyar 824 milyon lira olan bütçesi yüzde 41 oranında artışla 130 milyar 119 milyona yükselmiştir. Diyanet bütçesi bu tutarla İçişleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı da dâhil olmak üzere 6 bakanlığın bütçesini aşmıştır. 2025 bütçe teklifine göre 12 Trilyon 800 Milyarlık bütçe gelirlerinin 11 milyar 138 milyarı yani %87’si vergilerden karşılanacak, mevcut vergi adaletsizliği daha da derinleştirilecektir. Adaletsizlik daha baştan çeşitli muafiyet ve istisnalar sonucunda patronlardan toplanılması gereken on milyarlarca vergi gelirinden vazgeçilerek yaratılmaktadır. Buna da “vergi harcaması” denilmektedir. Vergi kanunlarına konulan çeşitli muafiyet ve istisnalar sonucunda toplanılmaktan vazgeçilen vergiler yani “vergi harcaması” son 10 yılda katlanarak artmıştır.
2015 Yılı toplam vergilerinin %6,1’ine denk gelen vergi harcaması 2017 yılında yaklaşık üç kat artış ile toplam vergilerin %18’ine ulaşmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçişle birlikte 2019 yılında %21’e çıkmıştır.
İktidar birkaç ay önce çıkardığı vergi paketi ile ağırlıklı bölümünden patronların yararlandığı söz konusu muafiyet ve istisnaların sınırlanacağını açıklamıştır. Buna rağmen 2025 bütçe teklifine göre muafiyet ve istisnalarla daha baştan toplanılmaktan vazgeçilen tutar, yani vergi harcaması 3 Trilyondur. Üstelik her yıl olduğu gibi bu yılda tahakkuk eden kurumlar vergisinin en az beşte biri patronlardan zarar gösterdiği için yine tahsil edilemeyecektir.
Bilindiği üzere OVP’ye göre iktidarın 2025 enflasyon hedefi %17,5’tur.  Üstelik iktidar ücretleri, maaşları bu hedeflenen enflasyona göre arttırmayı hedeflemektedir. Buna karşın bütçe giderleri hedeflenen enflasyonun yaklaşık 2 katı,  bütçe gelirleri ve vergi gelirleri ise hedeflenen enflasyonun 3 katı kadar arttırılmak istenmektedir. Bu ülkede yıllardır toplanan vergilerin kimlerin omuzlarına yıkıldığı bellidir. Dolayısıyla emekçiler ve yoksullaştırılmış halk nezdinde bunun adı soygundur.  Biliyorsunuz bu soygunun bir diğer adımı da geçtiğimiz hafta atılmıştır.
Çalıştırdığı asgari ücretli kadar dahi vergi vermeyen şirketlere, holdinglere, patronlara dokunmayanlar kredi kartı limiti üzerinden,  her beyanname üzerinden, her noter işlemi üzerinden haraç almaya,   dar gelirli yurttaşların, motor kuryelerin kullandığı motosikletlerden bile MTV almaya kalkmıştır. Halktan, emekçilerden gelen tepki soncunda torba yasa teklifi bütçe sonrasına bırakılmıştır. Şimdi bütçe yolu ile yapılmak istenen soyguna karşı çıkma vaktidir.
Bir kez daha altını çiziyoruz.
Emekçilerin, emeğin, yoksullaştırılmış halkın gittikçe kararan tablosu emekten, halktan yana bir bütçeyi yakıcı bir ihtiyaç haline getirmiştir.
Kamu emekçisinden işçisine, asgari ücretlisinden emeklisine, çiftçisinden kadınlarına, gençlerine kadar herkesi,  halk için emek için bütçe, adil bir vergi sistemi, güvenceli iş, güvenli gelecek insanca yaşamaya yetecek bir ücret için omuz omuza vermeye çağırıyoruz. 30 Kasım 2024 tarihinde Ankara’da gerçekleştireceğimiz “Geçinemiyoruz, Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz”  mitingine katılmaya davet ediyoruz.

Muhabir: Sertaç Özdemir