Küresel anlamdaki Covid-19 pandemi salgını ile ortaya çıkan; daha sonra da Rusya-Ukrayna arasında başlayan savaşla birlikte görünür o ki,bir anda beliren tedarik zinciri krizi; küresel üretimi kritik bir viraja soktu.Öteden beri yapılan uygulamada talep konusu ürün ve maddelerin tek kaynaktan tedarikinde pande mi sonrasında bazı zorlukların yaşanmasıyla birlikte bu defa bu sistem yerine yakın ve bölgesel olanın daha öncelikli olduğu çok kaynaklı bir tedarik sistemi nin daha çok uygulama konusu yapıldığı izleniyor. Bu kapsamda Avrupa ve Ortadoğu pazarına daha yakın olan Türkiye’nin küresel fırsatları en iyi şekil de değerlendirmesi durumunda her halükârda ihraca tın gelişimine yol açabilecek şekilde ham madde ve yarı mamul ara malı tedarik zincirinin daha iyi hale gelmesiyle yerli üretimin arttırılmasına; dolayısı ile daha fazla ihracata imkan tanıması daha da kolaylaşa bilecek.
* * *
Küresel ticaret, 2021 yılında 28.5 trilyon dolarlık bir seviyeye ulaştı. Bu rakam; 2020 yılına göre yüzde 25, pandemi öncesine yani 2019’a göre ise yüzde 13 daha yüksek bir artış anlamına geliyor. Mamafih küresel tedarik zincirindeki kırılganlıklara bir göz attığımız da; halen devam eden sıkıntılar sebebiyle küresel eko nomiler yeni bir yol ayrımında bulunuyor. Dolayısı ile Rusya-Ukrayna savaşı, küresel enflasyon, küresel tedarik zincirindeki kırılmalar, iklim değişkenlikleri ve bazı bölgelerde devam eden pandemi karantinaları belirsizlik oluşturuyor. Böylesi bir süreçte Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) yıllık toplantısı, ‘Bir Dönüm Noktasında Tarih: Devlet Politikaları ve İş Stratejileri’ temasıyla, 2.5 yıl sonra yeniden fiziki olarak İsviçre’nin Davos kasabasında gerçekleştirildi.
* * *
Bu yılki yapılan bu toplantının en temel tartışma konu su ise küreselleşmenin gelecekteki durumu ve tedarik zincirindeki kırılmalar olurken;tartışmalarda katılımcı ların çoğunluğu, küreselleşmenin şekil değiştireceği ve bölgeselleşmenin öne çıkacağı öngörüsünü paylaş tıkları görüldü. Bu arada tedarik zincirinde yakın böl geleşme eğilimine yönelimin geçici olduğunu savu nanlar ise ‘akıllı küreselleşme’ tabirini kullanarak yeni açılımlarla geleneksel küreselleşmenin gerisinde kalanların da sürece dahil edileceği iddiasını destekle dikleri paylaşımı yapıldı. Bu tartışmaların gölgesinde ise özellikle tedarik zincirindeki değişimin, üretimi uzak olsa da maliyet açısından daha ucuz yerde yaptırmanın yerini alıp almayacağı konusunda bir bölünmüşlüğün de göze çarpması dikkat çekiyor.
* * *
Sonuç olarak, İsviçre’nin Davos kentinde gerçekleştiri len bu toplantıdaki en olumlu gelişme jeopolitik belir sizlikler nedeniyle tedarikte tek kaynak yerine çoklu kaynağa odaklanılacağı konusunda bir fikir birliği oluşması yönünde oldu. Ancak şunu da ayrıca belirt mek gerekir ki, tedarik zincirindeki kırılmanın ve değişimin küreselleşmenin geleceğini de tartışmaya açması, aynı zamanda bir sistem sorgulaması olarak da görülüyor.Küreselleşmenin tedarik zinciri sistemi, en düşük maliyetin olduğu yerde yani ağırlıklı olarak Uzakdoğu’da üretim yapılması ve pazara ulaştırılması üstüne kurulmuştu. Fakat pandemi sürecinde bu anla yış büyük bir ivme kaybederken, yakın bölgelerden tedarik sağlamak ve tedarikçileri çeşitlendirmek olgu su öne çıktı.Hal böyle iken geçmişe yönelik tedarik zincirinde yapılan bir analizle “Ukrayna’daki savaş ve Şanghay'daki pandemi ile ilgili karantinalar, yerel tedarik zinciri kesintilerinin nasıl küresel sorunlar hali ne gelebileceğini de ortaya çıkardı. Çözüm için tek kaynaklı kesintilere karşı çoklu kaynak kullanımıyla, tedarik zincirlerinin bağışıklığını daha güçlü hale geti recek şekilde yeniden tasarlamak gerektiğine dair bir görüş birliğine varıldığı izlniyor. Türkiye nezdinde ise tedarik zincirindeki kırılmalarla ilgili değerlendirme de bulunan Prof. Dr. Elif Nuroğlu;” Önceliğin tedarik güvenliğine verildiği bir dünyada ilk üreten ve güven li bir şekilde üretimini pazara ulaştıran kazanacak. Hız ve güvenlik çok önemli. Türkiye zor bir süreçten geçiyor. Küresel fırsatlar değerlendirildi ği takdirde Türkiye ekonomisi yaşanan değişimlerden olumlu etkilenebilir.”değerlendirmesi ne dikkat edilirse; özellikle ihracata yönelik yüksek katma değerli ileri teknoloji üretebilme yeteneğinin marka yaratma ile birleştirilerek gerektiği gibi ticarete kazandırılması halinde mevcut zorlukları aşabilmek daha da kolayla şacak.