Ünlü yazar Mehmet Seyda, daha önce 1937-1943 yılları arasında Tan, Varlık, Yeni Edebiyat gibi değişik gazete ve dergilerde yayımlanan ve ilk olarak kitap halinde 1962 yılında basılan Zonguldak Hikâyeleri, “Pazarlık”, “Tanık”, “Emin Korkmazgil”, “Dur Ben Bunu Yazayım da…”, “Üçüncü Vardiyadan Devrekli Hasan”, “Ve Karısı” adlarını taşıyan altı öyküden oluşan kitapta, Zonguldak’ın yaşanmış hikayelerine yer vermişti. Hikayelerle kentin sorunlarını ve sosyal yaşamını ele alan Mehmet Seyda’nın ‘Pazarlık’, ‘Tanık’, ‘Emin Korkmazgil’, hikayelerini okuyucularımız ile buluşturmuştuk. Bu kez ise haberimizde “Üçüncü vardiyadan Devrekli Hasan’ hikâyesine yer verdik.

Beş yıldır kitap okuyorlar Beş yıldır kitap okuyorlar

Öte yandan, yazarın eserlerinin gerçek hayatla olan bu doğrudan ilişkisi üzerine işaret edenlerden birisi de Zonguldak’ta edebiyat öğretmenliği de yapmış olan şair Behçet Necatigil oldu.

Mehmet Seyda, “Üçüncü Vardiyadan Devrekli Hasan” hikayesinde, bir madencinin Devrekli ağaya olan borcu nedeniyle hasta olmasına rağmen madende çalışmasını ve orada feci şekilde can vermesini ele aldı.

HİKAYE ŞU ŞEKİLDE:

“Devrek’in Çağlar köyüne kayıtlı Ramazan oğlu Hasan, diğer köylüler gibi ağaya olan borcunu ödeyebilmek ve biraz da sermaye biriktirebilmek için Zonguldak’taki kömür madenlerinden olan Asma’da gündeliği altmış kuruşla başladığı kazmacı yamağı işini nihayet yüz on kuruşluk yevmiyeyle sürdürmektedir. Bir taraftan karısı Emine’nin hasreti bir taraftan da çektiği hastalık Hasan’ı iyice bitkin düşürmüştür. Ocağa beraber başladıkları dayısının oğlu Süleyman da yakın bir zaman önce geçirdiği bir maden kazasında hayatını kaybedince Hasan’ın morali iyice bozulmuştur. Zaten, ocağın en kötü vardiyası olan üçüncü vardiyadadır. Geçirdiği sıtma nöbetlerinden ve çalışkanlığından ötürü ocağın işçi başı Mırtazafendi onu kollar, rahatsızlandığı günler Hasan’a ocağın kapısında gelip geçen işçilere ve kömür taşıma araçlarına kapıyı açma görevi vererek kendi çapında kayırır. Yine böyle bir kapı nöbeti sırasında uzandığı yerde hülyalara dalan Hasan baş puvantörün geldiğini fark edemeyerek ona yakalanır. Başpuvantör tekmeyle açtığı kapının ardında Hasan’ı uzanırken görünce çok kızar ve bir tokat atarak onu yere yuvarlar. Yere düşen Hasan hışımla giden puvantörün peşinden yetişip durumu düzeltmek, onu uyumadığına ikna etmek için çırpınırken elindeki lambasını suya düşürür, karanlıkta diz kapağını da raylara çarparak yaralanır. Sızı içinde olduğu yerde kalan Hasan, biraz sonra ocağın içinden gelen loko-traktörün önünü alamaz ve yaralı bacağıyla loko-traktör ve kapı arasında kalarak feci şekilde can verir.”  /Haber: Fadime YILMAZ ELMA

Editör: Murat Barutçu