Bilindiği gibi Türkiye İstatistik Kurumu’nun Mart/ 2022 Ayı Enflasyon verisi doğrultusunda; Mart ayında bir önceki aya göre %5,46, bir önceki yılın Aralık ayına göre %22,81, bir önceki yılın aynı ayına göre %61,14 ve on iki aylık ortalamalara göre %29,88 artış gerçekleşirken;Yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık %114,97, aylık %9,19 oranında artış göstermişti.Bu defa ENAGRUP Enflasyon Araştırma Grubunun Mart/ 2022 enflasyon oranı verilerine bakıldığında,Tüketici Fiyat EndeksiMart ayı için aylık bazda %11,93 artarken,12 aylık artış oranı %142.63 olarak gerçekleşti. Bu anlamda aylık bazdaki en fazla artış %78,44 oranında sağlık harcama larında görünürken; ikinci sırada da %15,80 Gıda ve Alkolsüz İçkiler,üçüncü sırada ise %15,68 Ulaştırma Gurubunun yer aldığı görüldü.

* * *

Mamafih reel enflasyon ve piyasa şartları bakımından mevcut durum değerlendirildiğinde; fiyat artışlarının ve halen artış trendini sürdüren enflasyonun yapışkan hale geldiği; özellikle döviz kurundaki dalgalanmalardan kaynaklı şoklarla özellikle girdi maliyetlerinin olumsuz etkilendiği izlenirken, sanayi sektörlerinin %85 dışa bağımlı olduğu da düşünüldüğünde enflasyonun fasit daire pozisyonuna ulaştığı görülmektedir.Aslında burada en fazla dikkat çeken durum enflasyon beklentilerinin her geçen gün artması sebebi ile bu durumun mevcut talebi uyararak zirveye taşımasıyla eşleşmektedir.Yüksek enflasyonun genel tetikleyicisi olan temel ana girdilerden akaryakıt,doğalgaz,elektrik gibi kur artışları sebep gösterilerek gerçekleştirilen sürekli zamların fiyat istikrarsızlığını daha da bozduğu dikkate alındığında; burada gerçek sorun kur geçişkenliğidir. Bu da demek oluyor ki,döviz kuru geçişkenliği ile para politikası uygulamaları arasında geniş bir etkileşim vardır.Buradaartık tüketici de biliyor ki; kur arttıkça fiyatlar seviyesi de yükselir.Hele hele Türkiye gibi bir ekonomide üretimde kullanılan girdilerin ithal oranı yüksekse kur artışının maliyet enflasyonu yaratması da adeta kaçınılmazdır.

* * *

Ülkemiz şartlarındaki gelinen son noktada en başta kabul edilmesi gereken diğer durum isecari açığın finansmanı için dış borç ihtiyacı devamlı süreceğinden, kurda istikrarın zor olacağı ve sadece MB’nın gayretleri ile sorunun aşılamayacağıdır.Burada sadece MB’na düşen kısmında; kur artışını engellemek üzere reel faizi yeterli seviyede tutup dışardan döviz gelmesini sağlamak ve içerde de dolar talebini azaltmak olmalıdır.Halbuki uygulamada ise tamamen tersi yapılmakta dolarizasyon saiki dolara olan talebi de her geçen gün arttırmaktadır.Bütün mesele de Yurt İçi döviz yetersizliğinin içinde barınmaktadır.Bu an lamda ortaya çıkan bariyeri kaldırabilmek adına potan siyel tüm kaynakların seferber edilerek ihracata dayalı çok yüksek katma değerli ileri teknoloji ile marka ürete bilme yeterliliğine ulaşmak genel amaç olmalıdır.

* * *

Sonuç olarak, içinde yaşadığımız bu süreç neresinden bakılırsa bakılsın hiperenflasyona işaret etmektedir.Hiperenflasyonlar, “kâğıt” para arzındaki aşırı hızlı büyümeden kaynaklanmakta; bir ulusun parasal ve mali otoriteleri, büyük miktarda devlet harcaması için düzenli olarak büyük miktarlarda para çıkardığında ortaya çıkmaktadır. Aslında enflasyon, değeri düşerken elinde para tutanlar pahasına hükümetin kazandığı bir vergilendirme biçimidir; yani hiperenflasyonlar çok büyük vergilendirme planlarıdır.Bu aradahaneler, enflasyon “vergisinden” kaçınmak için daha düşük bir reel para dengesini koruyacaktır.Böylece, varlıklarının daha fazlasını fiziksel mallar biçiminde tutarak enflasyon vergisinden kaçınırlar. Bu malları satın aldıkça fiyatlar ve ardından enflasyon da yükselir.Bu nedenledir ki İktisatçıların çoğu, enflasyon vergisinden elde edilen gelire ve aynı geliri artıran alternatif vergilerin yaratacağı bozulmaya azı izin verildiğinde bile enflasyonun ekonomik refahı düşürdüğü konusunda hemfikir olmaktadırlar.Dolayısı ile genel seçim durumunda olması gereken argümanları dik kate almayan almak istemeyen siyasi partilerin her ne kadar bazı oyun kuralları değişikliği ile seçim sonuçlarını lehte duruma geçirmeye çalışsalar bile yerel seçimlerde İstanbul’da alınan yerel sonuçlarda görüldüğü gibi beklenmeyen bir neticenin çıkması da uzak bir ihtimal değildir.