Genel olarak döviz kuru, gelişmekte olan ülkelerde makro ekono mik fiyatları etkileyen temel büyüklüklerden biri olmakla birlikte, bilhassa çağdaş para politikasının temelini oluşturan enflasyon he deflemesinin maliyetlerinden biri de döviz kurlarındaki dalgalan maların finansal ve reel kırılganlığı artırması şeklinde olmaktadır. . Ortaya çıkan belirsizlikler döviz kurunun sapmasını kolaylaştırmak ta bu da geçiş etkisiyle beraber fiyat istikrarını ve nispi fiyatları bozmaktadır.Döviz kurundaki dalgalanma geçiş etkisi ile birlikte  fiyatları etkileyen temel büyüklük haline gelmekte,ticaretin daral ması ile para ve vade uyumsuzluklarına yol açmaktadır.Dolayısı  ile bu durum gelişmekte olan küçük dışa açık ülkeler için döviz kurunu önemli bir fiyat haline getirmekte, enflasyon hedeflemesi altında döviz kuruna müdahalenin gerek teorik gerekse ampirik açıdan tartışma konusu yapılmasına neden olmaktadır.Bu meyan

da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz kurlarına gerek doğru dan gerekse dolaylı yollardan, son yıllarda artan bir şe kilde, müdahale etmektedir. Müdahalenin temel nedeni kurlardaki dal galanmaların enflasyon hedefine olan etkisini minimize etmek olarak ortaya konmaktadır. Gerçekte para politikasında var olan durumu korumak TCMB’nin döviz kuru müdahalesinin amacıdır. Ancak bunun piyasalardaki işleyişe zarar vermeden gelecekte onarılamaz hasarlara yol açmadan uyumlu şekilde gerçekleş tirilmesi yanında serbest piyasa ekonomisi kurallarının ruhuna uy gun bir tarzda yapılması da büyük önem taşımaktadır.

                                         *      *      *

TCMB uygulamada katı enflasyon hedeflemesi yanında bir de esnek enflasyon hedeflemesi olmak üzere iki tür yöntem türünden birine yönelirken; katı enflasyon hedeflemesi merkez bankasının kayıp fonksiyonunun sadece enflasyon açığından oluştuğu, reel şokların dikkate alınmadığı durumdur katı enflasyon hedeflemesi altında çıktı açığı ve reel kur dikkate alınmamış, kayıp fonksiyonu sadece enflasyon açığından oluşmuştur. Esnek enflasyon hedefle mesi ise, çıktı açığı, reel kur gibi değişkenlerinde dikkate alındığı durum olarak tanımlanabilir. Nitekim enflasyon hem çıktı açığının hem de reel kurun pozitif bir fonksiyonu haline gelmektedir. Enf lasyon hedeflemesinin en temel özelliği açık ve nicel enflasyon hedefinin bulunmasıdır. Burada açık bir şekilde ortaya konan enflasyon oranının iki temel rolü bulunmaktadır. Bunlardan birin cisi, para politikası ve enflasyon için bir nominal çapa görevini; ücret ve finansal piyasalar için ise bir koordinasyon görevini üst lenmesidir. İkinci rolü ise, para politikası için şeffaf bir rehber görevi görmesidir. Enflasyon hedeflemesinde parasal büyüklükler veya döviz kuru ara hedefleri için açık bir taahhüt getirilmesine engel olmaması enflasyon hedeflemesinin en önemli özelliğidir. Buradaki şart, para otoritesinin gelecekteki enflasyon hedefi ile tutarlı olmak kaydıyla çeşitli para politikası enstrümanları için zaman patikası ortaya koyabilmesi ve uygun dönemde işlem yap

masıdır.

                                         *      *      *

Bu doğrultuda çağdaş para politikası esnek enflasyon hedeflemesi ile beraber sadece fiyatları değil makro ekonomik özellikle finan sal istikrarsızlığı dikkate alan bir yapıya dönüşmeye başlamıştır. Ancak bu durum aynı zamanda çağdaş para politikasının bir kısıtı haline gelmekte, politika değişkeni olan faiz değişkeni hem fiyat hem de finansal istikrarı sağlayacak yeterlilikte araç olmaktan çıkmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde amaç ılımlı bir enflasyon olduğundan fiyat istikrarına yönelik olarak toplam talebi kısmak için kullanılan faiz enstrümanı sermaye hareketlerini artırmakta, merkez bankaları sterilizasyon işlemi için daha fazla varlık satma sına ve piyasa faizinin yükselmesine neden olmaktadır. Sermaye akımları hızlandıkça dış ticaret açığı artmakta ve politik güç bu defa piyasaya geçmekte, para politikasının etkinliğini azaltmakta hem de parasal bağımsızlığı etkilemektedir. Nitekim son gerçekleş tirilen bu yöndeki uygulamalar TCMB’nın bağımsızlığı konusunda beraberinde birçok soru işaretlerini getirmesi yanı sıra bu durum iç ve dış basında şu veya bu şekilde de açıkça dillendirilmektedir.

                                         *      *      *

Sonuç olarak, Özellikle küreselleşme ile beraber ulusal para poli tikalarının yerini global politikalara bırakması, küçük dışa açık merkez bankalarının global anlamda bağımsızlıklarını kaybetme lerine neden olmaktadır. Hatta böyle bir ekonomik ortamda kontrol edebildikleri tek değişken olan enflasyon ise,global likidite tara fından  belirlenir hale gelmektedir. Küresel likidite ve dünya faiz oranları son dönemde yatırım ve tüketim kararlarını etkiler hale gelmiş, hatta yatırım ve tüketim kararlarının dünya faizine olan duyarlılığı daha da artmıştır. Bu durum ulusal politikaların ulus lararası piyasalar tarafından belirlenmesine neden olmuştur.Bu sebeple Uluslararası piyasaların egemen güç olması TCMB gi

bi küçük dışa açık merkez bankalarının nominal değişkenleri kullanarak reel değişkenleri etkilemesi boş bir girişim olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda Türkiye gibi dışa açık küçük ülkeler için kur stratejik bir değişken haline gelmektedir. Reel kur sadece fiyat ve finansal istikrarın doğrudan ve dolaylı belirleyicisi haline gelmemekte aynı zamanda verimliliğin ve üretimin belirle yicisi olmaktadır. Uzun vadede fiyat istikrarının belirleyicileri etkin kaynak dağılımı ekonomik ve finansal istikrar olduğuna göre gerçekte rekabetçi reel kur tesis edilmeden fiyat istikrarına ulaşmak neredeyse imkânsız hale gelmektedir. Ancak fiyat istikrarı ve reel kur denge fiyatının esnekliklerini kaybetmesi ile beraber düzeltici fiyat mekanizmasının işlerliği ortadan kalkmakta, ekonomide dengesizlikler meydana gelmektedir. Dolayısı ile bu dengesiz likleri piyasa şartları altında düzeltme süreci de miktar mekaniz masına bağlı kalmaktadır. Bu durum ciddi anlamda üretim dalga lanmalarına ve Ülkemizdeki gibi güven kaybına yol açarak fiyat istikrarını tehdit etmekte, ancak piyasada sağlanan denge kuru merkez bankasının müdahalelerinden etkilenmemektedir. Piya sadaki kur beklentisi ve oluşan uzun vadeli denge kuru daha ziyade faizlerdeki farklılıktan, öde meler bilançosu açığından kaynak lanmaktadır. Dolayısıyla Merkez Bankası uzun vadeli denge kurunu, yani nispi fiyatlarda istikrarı istiyor ise faiz farklılığından kaynaklanan spekülatif unsurları mutlaka ortadan kaldırmalıdır. Bu durum aynı zamanda enflasyon hedeflemesi altında reel kurun da hedeflenmesini beraberinde getirmektedir. Merkez bankasının böyle bir durumda nominal fiyatlar yerine nispi fiyatları hedef lemesi gerekmektedir. Böylece hem denge kuru gözetilmiş hem   de fiyat istikrarı sağlanmış olur.

KAYNAK: TCMB’nin Döviz Kuruna Müdahalesinin Nedenleri ve Sonuçları (Bora Suslu)