Mimarlar Odası Zonguldak Temsilciliği Yönetim Kurulu Şafak’a özel bir açıklama yaptılar ve Yayla Ortaokulu yapımı için seçilen Yayla Konağı alanı içindeki yerin yanlış bir seçim olduğunu belirttiler.
Oda yönetim kurulu üyesi Mimarlar, Başkan Ece Bakioğlu ve yönetimi Derya Aydan, Selin Ece Altun, İrem Papila ve Buse Likoğlu yaptıkları açıklamada şu konuları dile getirdiler:
Zonguldak Çevre, Şehircilik Ve İklim Değişikliği Müdürlüğü tarafından 15 Şubat 2024 tarihinde duyurusu yapılan İmar Planı değişikliği ile TED Zonguldak Kolej Binası ve Yayla Konağı Misafirhanesi arkasında kalan, aynı zamanda üzerinde TTK Bakım Ünitesinin ve spor sahasının yer alan bölgeye Yayla İlköğretim Okulunu taşıma kararı alınmasını doğru bulmamış, bu projeye ve imar değişikline Mimarlar Odası Zonguldak Temsilciliği olarak itirazımızı yapmıştık. Bu günlerde sahada yapılan kimi çalışmalar üzerine tekrar etmek isteriz:
Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği: “İmar planı değişikliği; plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, sosyal ve teknik altyapı dengesini bozmayacak nitelikte, kamu yararı amaçlı, teknik ve nesnel gerekçelere dayanılarak yapılır. İmar planlarında sosyal ve teknik altyapı hizmetlerinin iyileştirilmesi esastır. Yürürlükteki imar planlarında öngörülen sosyal ve teknik altyapı standartlarını düşüren plan değişikliği yapılamaz. İmar planlarında bulunan sosyal ve teknik altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunluluk olmadıkça yapılmaz.” demektedir. Mevzuata ve yapılan bu uygulamaya bakıldığında planlama ilkeleriyle uyuşmayan bir karar alınıp uygulamaya konulduğu çok açıktır.
Kamu yararı ilkeleri, mevcut koşulları iyileştirme amacı, alan seçimi standartları ve benzeri pek çok kritere uymaksızın, Zonguldak’ın karar vericilerinin yine günübirlik bir çözümle daha büyük bir yanlışa doğru giden uygulamalar yapmakta olduğunu görmekteyiz. Üstelik alanın çok yakınında aynı hatalı ve kısa vadeli hızlı çözüm mantığı ile yapılan yanı başında yeniDevlet Hastanesi örneği de durmaktadır. Ya da doğru kararlar alınmayıp yıkımı ile işlevsel hiçbir çözüm sunamayan Fevkani Köprüsü yıkımı örneği maalesef göz önündedir. Planlama kararların hayatımızı ne kadar etkilediğini birebir yaşayarak öğrendiğimiz Zonguldak’ta kent ve trafik yoğunluğunu daha da arttıracak alan olacak yeni Yayla İlköğretim Okulu için planlananalanın şehrin mimarları ve sakinleri olarak tamamıyla yanlış bir karar olduğunu düşünmekteyiz.
Kararın açıklanan gerekçesi de bilimsel gerçeklerle örtüşmemektedir:
KORUMA ALANI
Alan seçimi olarak bakarsak yapılacak okul alanıiçerisindeki parsellerden biri 1. Grup Anıtsal Yapı statüsünde olan Yayla Konağı TTK Misafirhanesi koruma alanı içerisinde kalmaktadır. Bu alan aynı zamanda Zonguldak’taki ilk tenis kortu olarak kullanılan, daha sonraki yıllarda da kent insanının spor alanı olarak kullandığı bir alandır. Kentsel hafızamızda, kent tarihinde ve mirasında yeri olan bir dokudur. Bu sebeple korunmalı ve aynı işlev ile kullanımı sürmelidir. Üstelik Yayla Konağı TTK Misafirhanesi koruma alanı içerisinde kalan parselde yoğunluğu arttıran ve tescilli yapıya olumsuz siluet oluşturabilecek her türlü uygulama yanlış bir uygulama olacaktır.
TRAFİK YOĞUNLUĞU
İmar değişikliği yapılan alan, günün belirli saatlerinde yoğun trafiğin gerçekleştiği bir alandır. Açıklama raporunda değişiklik kararları alınırken bu alandaki yeni yoğunluğun da oluşturacağı trafik yükü analizlerine dair hiçbir çalışma yapılmamış olduğunugördük. Düşünülen yeni okulun giriş - çıkışları Kadırga Caddesi ve Yayla Konağı – Kız Meslek Lisesi hattı olarak iki arter üzerinden sağlanacağını öngörürsek her iki alanda da hem taşıt, hem yaya trafiği yoğunlaşacak, zaten tehlikeli bir hat olan virajlıKadırga Caddesinin trafiği, okul giriş çıkışları ileduraksayacak ve artacaktır. Bu yoğunluğun bu plan ve kararda nasıl bir uygulama ile çözüleceği belirsizdir ve yine günübirlik çözüm üretme telaşında hesaba katılmamıştır.
UYGUN OLMAYAN COĞRAFYA VE KAMU ZARARI
Okul alanı olarak düşünülen alanın büyük bir kısmı eğimli,çukurda, yoğun bitki örtüsüne sahip ağaçlık bir alandır. Şehir planlaması kararlarının yanı sıra herhangi bir eğitim yapısının güneş almayan, giriş- çıkışlarının acil müdahaleler için zor olduğu, dar ve sıkışık alanda tasarlanması mimari olarak da hatalıdır. Milli Eğitim Yapıları maalesef “tip projeler” uygulanarak yapılıyor, yani Konya gibi düz alana da, Zonguldak gibi eğimli ve ağaçlıklı alana da aynı projeyi uygulanıyor.Oysaki her coğrafya bu anlamda farklı çözümler gerektirmektedir. Bu alanda uygulanacak “tip proje” de bu alana uydurulmaya çalışılarak revize edilirken; yeni revize mimari ve mühendis projeleri, ekstra hafriyat, istinat duvarları gibi ek uygulama çözümleriile arsaya yerleştirilmeye uğraşırken ekstra maliyet ile zaman kaybına ve böylece kamu zararına neden olacaktır. Tüm kamusal ve özel projeler, kullanıcı ihtiyaçları, coğrafya ve iklim koşullarına göz önüne alarak uygun ve özel çözümlerle tasarlanmalıdır.
Aslında burada sorulması gereken en önemli ve asıl soru “Parsel bazında yapılan bu değişiklik ile bu alan hangi ihtiyaç doğrultusunda eğitim alanına dönüştürülmeye karar verilmiştir?” Yayla İlköğretim Okulu için 2020‘de deprem riski analiz raporu hazırlanmış ve depreme dayanıklı olmadığı sebebiyle tahliyesi gerçekleştirilerek yıkım kararı alınmıştır. Benzer şekilde risk taşıyan İmam Hatip Lisesi binası güçlendirme yapılarak yeniden eğitime devam ediyorken, ya da Kız Meslek Lisesi için güçlendirme projelerihazırlanırken ki -neden son derece yavaş şekilde olduğu, bir bezdirme veya cezalandırma politikası olup olmadığı da sorgulanmalıdır - Yayla Okulu için neden hatalı bir planlama dahilindebaşka alana taşınma kararı çıkmıştır? Mevcut Yayla Okulu davasının sonlanması neden beklenmemektedir? En başta, bir kültür mirası olan, kent hafızasında çok önemli bir yere sahip Yayla Okulu’nun neden tadilat değil yıkım kararı çıkmıştır? Eğer yetersizlik söz konusu ise, Yayla Okuluna kayıtlı öğrenci sayısı nedir ve okul nüfusu ile ihtiyaç istatistik analizi ve şeması nedir?
Bu soruların cevaplarını ve kararların dürüst gerekçeleri, basın toplantıları ile şeffaf gerekçelerle halka anlatılmalıdır.