NEYİN GAZINA GELDİK?

Abone Ol

Evine kadar sağlık maskeni, maaşını, siparişini getiren devlet, ana gıda maddesi ekmeksiz kalmaman için de gereğini muhakkak düşünür.

Koronavirüs salgınının önüne geçmek, biraz olsun vatandaşı evinde oturmaya alıştırmak için geçtiğimiz Cuma günü saat 22.00’de, içinde Zonguldak’ın da bulunduğu 31 şehirde hafta sonu sokağa çıkma yasağı uygulanacağını ilan edildi.

Bunu duyan maceracı halkımız, sanki bir maçın uzatma dakikalarında gol atmak için atak yapan takım oyuncuları gibi anında kendilerini sokağa atarak, fırınları istila ettiler.

Bu istila furyası fırınlarla da kalmadığı gibi, marketler, un satan zaireciler, manavlar, TEKEL büfeleri vs. aklınıza ne gelirse yağma yaparcasına doluştuk şehir merkezine. Bir aydan fazladır uygulanan tüm tedbirleri iki saatte boşa çıkardık.

O saatlerde beni arayan bir arkadaşım, şehir merkezinde trafiğin kilitlendiğini, bahsi geçen yerlerde izdihamların yaşadığını söyleyince resmen şok oldum. Bu meslekte o kadar çok şeye şahit oluyorsunuz ki; hiçbir şey artık beni şaşırtamaz derken, insanoğlu bir yolunu buluyor sizi şaşırtıyor. Haber yapmak için fotoğraflamaya gittiğimde gördüklerim şaşkınlığımı daha da artırdı.

Polisi, zabıtası halkı sosyal mesafe kurallarına uyulması için kendini yırtarken, diğer yandan da hafta sonu fırınların, sağlık kurumlarının ve PTT’lerin açık olacağı yönünde de anonslar yapıyor ama nafile. Vatandaş oralı değil. Aksine ekmek kalmayacak diye zabıta ile tartışmakta. Fırın personeli bir kızımız her ne kadar “hafta sonu fırınlar açık. Ekmek kapınıza kadar gelecek” dese de onu da dinleyen yok. Kadın, çoluk çocuk, genç yaşlı sanki altın dağıtılıyor denildi de, herkes çarşıya inmiş. Kendilerine düşecek payı almak için can hıraş bir çaba içinde.

Mahalle bakkalı bir abimize denk geldim, kan ter içinde kalmış; “evden zorla kaldırıp, dükkan açtırdılar. Ne un kaldı, ne şeker” derken, yüzündeki  şaşkınlık ifadesi benden fazlaydı.

İnsan, karşısındakini kendisi gibi bilir.

Hükümet de salgın yayılmasın diye hafta sonu sokağa çıkma kararını alırken, vatandaşların böylesi bir açlıkla, hücum edeceği  akıllara gelmez. Kim ne derse desin, özellikle sosyal medya filozofları tarafından linç girişimleri çok acımasız ve ahlaksızca. Hep derim; Sokrates, Aristo gibi filozoflar bu çağda yaşasa, sosyal medyada kaybolup giderler, adlarını bilen olmazdı.

Aylardır dünya gündemini meşgul eden koronavirüs (covid-19) salgını ile ilgili olarak her birey bu virüs ile ilgili artık inciğini cinciğini ezberlemiş olmalı.

Salgın yayılmasın diye alınan tüm tedbirlerin yerinde ve buna uymanın da zorunlu olduğunu biliyoruz. Ama bazılarımız belli ki film seyrettiklerini ve film bitince gerçek hayata döneceklerini sanmaktalar. Yalnız yaşadıklarımızın gerçek olduklarını inşallah başlarına geldiklerinde anlamazlar. Görev yapan tüm sağlık personeline ve evinize kadar hizmet götüren gönüllülerimizin, kolluk güçlerimizin emeklerine karşı ayıp ettik...

AVRUPA HÜKÜMETLERİNİN İTİBARLARI YERLE BİR…

Görünmez bir düşmana karşı savaşın zorluğu bir yana, böylesi bir pandemiye karşı hiçbir ülkenin hazırlı olması mümkün değil. Buna rağmen Türkiye’nin, tabiri caiz ise bilimsel doğaçlama yolu ile bu mücadelede başarılı olduğunu, tüm dünya ülkeleri kabul ediyor.

Devletİmiz vatandaşı hastalanmasın, hayatta kalsın diye varını yoğunu ortaya koydu. Tüm ekonomik çıkarların bir yana bırakıldığı bu savaş sırasında özellikle sağlık alanında yerinde kararlar alınırken, diğer yandan da ekonomik anlamda da büyük riskler alarak, biraz olsun gevşeklik göstermeden mücadelesini sürdürüyor.

Sözüm ona insan hakları savunucusu Avrupalı devletler yaşlılarını ölüme terk etti. Türkiye her vatandaşına haftalık 5 maskeyi vatandaşına bedava verirken, basit bir bez maske için Avrupalı devletler birbirlerinin maskelerini çalmaya başladılar. Sağlık sistemleri ise çökmüş durumda. Avrupalı hükümetlerin kendi halkı nazarında güvenirlikleri yerle bir oldu.

ABD Başkanı Trump, “Bahara az kaldı” diye Çin’le dalga geçerken, tedbirsizliği yüzünden şuan ABD’de günde bin kişiden fazla ölüm yaşanıyor.

Bununla birlikte bir TV kanalının haberlerinden izlediğime göre, corona tedavisi 20 bin dolardan 50 bin dolarlara çıktığından bahsedilmekte. Sadece tanı koymak için bizim tabirimizle oradaki sigortalılara 500 dolar, sigortasızlara 1.600 dolar istenmesi ayrı bir durum. Ülkemizde ise özel hastanelerin bile vatandaştan para istememesi, maliyetin devlet tarafından ödeneceği konusunda kesin talimat yayınlandı.

7’den 70’e kadar her vatandaşı için ayrı ayrı tedbir alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne teşekkür etmek yerine acımasızca eleştiren ve ısrarla tedbirleri yetersiz bulan utanmazlarımız, her savaşımızda olduğu gibi yine sahnede kendilerine dikte edilmiş rollerini oynuyorlar. Eleştirenlere bakıyorum, ortaya koydukları bir numaraları da yok.

ÇİN DAVA EDİLMELİ…

Sars’ı, mers’i, kuş gribi, hanta’sı, koronası vs. vs. bitmiyor Çin’in belası. Ortalama 5-6 senede bir salgın başımıza bela olmakta.

Biz sokak hayvanlarını besliyorken, Çinliler sokak hayvanları ile kendileri besleniyor. Yarasa, pangolin, fare yemek ne demek?

Halen bazı Çinli vatandaşlar salgın tamamen geçtikten sonra kedi köpek eti satmaya devam edeceklerinden bahsetmekte.

Vahşi hayvan yemenin insan doğasına uymadığı tüm bilim insanlarınca vurgulanırken, bunların yemek için ticaretini sürdürmekte ısrarcı olan Çin’e dünya çapında bir yaptırım uygulanmalı.

Hem manen, hem madden dengemiz bozuldu. Bu salgınların önüne geçmek, vahşi hayvan ticaretine karşı etkin önlemler alınmasını sağlamak için tüm dünya insanları Çin’e dava açmalı.

SOYLU’NUN İSTİFASI

Bu yazıyı yayına hazırlarken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifa ettiği haberi gündeme düştü. Halkımızın bu maceracı tutumu, görevinde çok başarılı bir bakanın istifası ile sonuçlandı. Dünya ve Türkiye tarihi anlar yaşamakta. Halkı yaşasın diye alınan bir tedbirin böyle bir istifaya yol açması da bence saçma.

İstifasını açıklarken, “Sokağa çıkma yasağını alırken, yaşanan görüntüleri öngöremedik” demekte. Açıkçası o iki saat içinde, halkın böyle bir çıkış yapacağı ne derseniz deyin, kimsenin aklına gelmez.

Düşüncem, Cumhurbaşkanı’nın bu istifayı kabul etmeyeceği yönünde. Doğru olan da budur.