Küresel pandemiCovid-19 koronovirüs salgını istihdamda bölgeler arası eşitsizlikleri daha da derinleştirmesi bekleniyor. OECD’nin son raporunda salgına en dezavantajlı yakalanan ülkenin, bölgeler arası istihdam eşitsizliğinin en fazla olduğu Türkiye olduğu ortaya konulurken;TÜİK’in açıkladığı dar tanımlı işsizlik verisi de anlamını yitirirken;Türkiye’de geniş tanımlı işsizlik yüzde 29.3’e yükselme trendini koruduğu noktada OECD’nin açıkladığı son istihdam raporu bölgeler arası istihdamdaki eşitsizlikler açısından da Türkiye’nin çok dezavantajlı bir noktada olduğunu da ortaya koydu. Rapora göre Türkiye OECD ülkeleri arasında bölgeler arasında istihdamda en derin eşitsizliğin olduğu ülke olarak görünüyor.Bu kapsamda İstihdamda en güçlü bölgesi ile en zayıf bölgesi arasındaki fark 19 puanı aşan Türkiye’yi eşitsizlikte İtalya,Yunanistan, Avusturya ve İspanya takip ediyor. Türkiye’de Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da işsizlik oranı TÜİK rakamları ile bile yüzde 25’i buluyor.Hal böyle iken,OECD’ninCovid-19’un istihdam piyasalarına etkisini ele aldığı raporda, pandemi nedeniyle tüm dünyada istihdamın yüzde 15 ila yüzde 35’inin risk altında olduğu belirtildi. Rapora göre özellikle turizm destinasyonları ve büyük şehirler ağır risk taşıyor. OECD bölgesinin ağırlıkla kırsal kesim olan yüzde 30’unda son 10 yılda işgücünün daraldığını vurgulayan raporda, “Yetenekleri az olan, düşük gelirli çalışanlar ve genç işgücü Covid-19 pandemisinden en ağır yarayı alan kesim olacak. Bu kesime pandeminin uzun vadeli korkutucu bir etki bırakması bekleniyor”değerlendirmesine yer veriliyor.
* * *
Söz konusu raporda okulların ve bakım merkezlerinin karantina nedeniyle kapalı olmasının kadınlar üzerinde uzun vadeli kalıcı işsizlik yönünde olumsuz etkisi olacağı da vurgulanırken, rapor detayında işsizlik rakamlarına dahil edilmeyen ‘ümitsiz işsizlerin’ pandemi nedeniyle daha da hızlı artacağı belirtildi. Türkiye’de DİSK-AR araştırmasına göre ümitsiz işsizlerin sayısı son bir yılda 613 binden 1 milyon 331 bine yükselmiş durumda. OECD raporunda corona sonrası dönem için etkin biçimde harekete geçilmesi gerektiği belirtilerek buna birkaç dikkat çekici örnek verilerek: İsveç’te işi tehlikede olan havayolu uçuş personeli stres yönetimi eğitimi alarak doktorlara hizmet vermeye başladı.Avustralya’nın başlattığı yerel iş bulma seferberliği programı ile soruna mikro ölçekte yaklaşıldı. İngiltere’de 25 yaş altını işe alanlara ek teşvikler verilmeye başlandı. Bu çerçevede 2020’nin ilk aylarında yaşanan birinci dalga karantinada OECD ülkelerinde evden çalışma oranı ortalama yüzde 39’a kadar çıktı. OECD, bölgesel farklılıklar olsa da var olan işlerin sürekli olarak ancak yüzde 15’inin evden yürütülebileceğini belirttiği raporunda İstanbul’da bu oranın yüzde 45’e kadar çıkabileceğini öngördü. Evden çalışılabilecek en çok işin olduğu şehir ise yüzde 55 ile Londra’nın olduğu açıklanıyor.
* * *
Sonuç olarak, küresel pandeminin Türkiye gibi birçok ülkeyi çok olumsuz etkilediği bir dönemde;tüm dünyada istihdamın yüzde 15 ila yüzde 35 arasında risk altında olduğu bir süreçte özellikle pandemi salgınının risklerini minimuma indirebilmek için pandemi vakalarındaki artışın en kısa zamanda engellenme si büyük önem taşıyor. Bunun için de bulaş riskinin en yüksek olduğu kent,ilçe,belde ve mahallerde çok hızlı bir şekilde PCR testlerinin uygulanarak bulaşa konu olan bireylerin derhal karantinaya alınmak suretiyle tedavilerinin süratle gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bu yönde alınan haberlere göre Türkiye için ancak Çin’den alınan 50 milyon doz civarında aşının tedarik edildiğine yer verilirken bu rakam ihtiyacın ancak %30 unu oluşturuyor. Özellikle ücretsiz olarak uygulanması öngörülen aşı için kalan kısmın da diğer ülkelerden temini bekleniyor. Neticede tarım ve hayvancılık başta olmak üzere sektör bazında iktisadi daralmaya konu olan kesimlere yönelik Devletçe hibe şeklinde temin edilecek finansman ihtiyaçlarınınher ne şekilde olursa olsun acilen tespit edilerek gerçek ihtiyaç sahiplerine dağıtılmasının sağlanarak önüne geçilmesi ile toparlanma sürecinin çok hızlı yaşanması büyük önem taşımaktadır. Çünkü pandeminin makro ekonomi üzerinde yaratabileceği hasarın neden olduğu zararların şu anda her ne kadar ölçülebilmesi zor bile olsa gelişmekte olan Ülke durumunda olmamız sebebiyle aksi halde kısa, orta ve uzun vadederesesyon(durgunluk)yanında diğer kırılganlıkların bir araya gelmesi ile özellikle istihdam başta olmak üzere yüksek enflasyon,cari açığın artması ve borçlanma gereksiniminin daha da artmasıyla mevcut risklerinalenen aşırı katlanması sonucuna yol açması da mutlak şekilde kaçınılmaz olacaktır.