Zafer Partisi İl Baskanu Oğuzhan Turhan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle Madenci Anıtı'nda toplanarak basın açıklaması yaptı. Bu 23 Nisan'ı buruk kutladıklarını ifade eden Başkan Turhan, "Büyük Türk milletine;Bugün, millî iradenin, milletin azim ve kararının tecelligâhı olan Gazi Meclisimizin açılışının 105. yılını kutluyoruz. Bu, hüzünlü bir kutlama. Çünkü 23 Nisan, Millî Egemenlik, yani milletin egemenliği demektir. Ancak bugün milyonlarca yurttaşımızın Anayasamızın 26. maddesinde; "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir." şeklinde ifadesini bulan düşünce özgürlüğü, dolayısıyla millî irade, II. Abdülhamit'in 30 yıllık istibdat dönemini andıran yöntemlerle en ağır şekilde bastırılmaya, engellenmeye çalışılıyor. Partizan kadroların elindeki RTÜK eliyle haber alma hürriyetimiz kısıtlanıyor. Yandaş medya dışında, diğer medyanın özgürce yayın yapmasına izin verilmiyor. Bugün hüzünlü bir kutlama yapıyoruz. Çünkü TBMM’nin, Gazi Meclis’in, yani milletin iradesi, 16 Nisan 2017’de yapılan ve “Atı alan Üsküdar’ı geçti.” denilen bir referandum ile getirilen ve tek adam, tek parti zihniyetine dayalı bir saray rejimi ile zayıflatılmış, TBMM devre dışı bırakılmış bir durumdadır. Bugün hüzünlü bir kutlama yapıyoruz. Çünkü mevcut saray rejiminin, İstiklal Harbimizi yöneten Birinci Meclis’e ve onun mücadelesine değil, İstiklal Harbimize suikast düzenleyenlere, işgalcilerle iş birliği yapanlara sahip çıktığı görülüyor. Ankara'da Sosyal Bilimler Üniversitesi adıyla kurulan bir devlet üniversitesinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, Meclis’e ve Türk ordularına “katil, şaki, namert, canavar, kudurmuş haydutlar” diyen ve vatana ihanetten yargılanıp cezalandırılmış olan İskilipli Atıf adına bir anı odası açılıyor. İktidar ve onun sekreteryasını yapanlara sormak lazım: Bugünlerde sık sık görüştüğünüz teröristbaşı Öcalan için de, bir süre okuduğu Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde bir anı odası açacak mısınız? Bugün hüzünlü bir kutlama yapıyoruz. Çünkü mevcut iktidar ve ona peşkir tutanlar eliyle, 40 bin insanımızın katili teröristbaşına İmralı'da resmen bir çalışma ofisi kurulmaya, teröristbaşı bir siyasi figür haline getirilmeye çalışılmaktadır. Terör örgütü PKK'nın siyasi uzantıları, "sözüm ona milliyetçiler" eliyle kapılarda karşılanmakta; bayramda, şehit anaları-babaları gencecik yavrusunun soğuk mezar taşına sarılırken, iktidar ve "sözüm ona milliyetçiler" ise terör örgütünün siyasi uzantıları ile sıcacık parti ve meclis odalarında bayramlaşıp kucaklaşmaktadır. Hiçbir millî siyasi kişi, hatta yaralanan askerimiz ve intihar vakaları gittikçe artan polislerimiz için bu derece seferber olmayan iktidar ve sekreteryası (!), "Ben Cumhuriyetin ne hayrını gördüm ki?" diyerek Cumhuriyet’e ve Atatürk’e düşmanlığını gizlemeyen, asker ailelerini tehdit eden bir kişi için seferber olmuş; Türk milletinin vergileri ve devletin imkânları, PKK'ya terör örgütü demeyen bu kişinin uğruna çarçur edilmiş; devleti temsil edenler hastane kapısında adeta kuyruğa girmiştir!
Bugün, içten ve dıştan birçok tehditle karşı karşıya olan devletimizin, milletimizin ve Türklüğün tek dayanağı, millî şuurla donanmış Türk gençliğidir. Ancak gençlerimiz büyük bir umutsuzluk içinde... Kimisi bir an önce yurt dışına çıkıp bu baskıdan kurtulmak istiyor, kimisi de imkânı olmadığı için bu baskıların altında eziliyor.
Türk gençliğini umutsuzluğa, yılgınlığa düşürüp bu vatandan gitmeye zorlayan, böylece bu topraklarda Ortadoğu ve çevre coğrafyanın Türk hariç diğer unsurlarıyla demografik darbe yapmak isteyen, ABD'nin güdümündeki bu bilinçli baskıya karşı tüm gücümüzle direnmeye devam edeceğiz. İktidarın ve onun sekreteryalığını yapan ortaklarının, PKK Terör Örgütü lideri cani ve siyasi uzantıları ile rahat rahat görüşmesi için hukuksuzca tutuklanan Genel Başkanımız Sayın Ümit Özdağ'ın da dediği gibi: “Bizi, öldürmeden susturamazsınız.”
Veya rahmetli Ozan Arif'in dizeleriyle söyleyelim:
"Kaymak ile bal ile,
Para ile pul ile,
İt değilim yal ile,
Susmam susmam susmam ben."
Gelinen noktada, böyle bir siyasi zihniyetin yönettiği Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en ağır siyasi ve ekonomik krizini yaşamaktadır. Devletimiz, saray rejiminin köhnemişliği altında ellerimizden kayıp gitmektedir.
İKTİDARLAR DEĞİŞİR YAPİLAN PARTİZANLIK YAPIŞIR
Bahsettiğimiz uygulamaların benzeri, Zonguldak yerelindeki bazı bürokratlar eliyle ilimizde de yapılmaktadır. Türk milliyetçisi öğretmenlerimiz, idarecilerimiz; Zonguldak Millî Eğitim Müdürlüğü'nün sistemli bir şekilde başlattığı soruşturmalar, istek dışı yer değiştirmeler, proje okullarında sebepsiz yere açığa alınma, atanmama gibi sorunlarla boğuşmak zorunda kalmaktadır. ÇEDES Projesi ile, eğitimci olmayan, Atatürk ve Cumhuriyet ile sorunlu zihniyetler okullarımıza, yurtlarımıza sokulup öğrencilerimizle muhatap edilmektedir. Zonguldak'ta sağlık, adliye, tarım ve ormancılık ve diğer iş kollarında da bu ve benzeri şikâyetler duyuyoruz. Bu sözlerimin muhatabı olan o bir kısım bürokratlara buradan sesleniyorum: İktidarlar değişir ama bu yaptığınız partizanlıklar size yapışır! O nedenle partinin değil, devletin adamı olun! Memuriyete başlarken tarafsız olacağınıza, Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerini koruyacağınıza dair namus ve şeref üzerine ettiğiniz yemini hatırlayın! Bu konuda mağdur edilen tüm devlet memurlarımızın yanında olacağımızı buradan ilan ediyoruz!
Tüm bu ahval ve şerait içinde, Genel Başkanımız Ümit Özdağ'ın hukuksuz bir şekilde rehin alındığı bir ortamda dahi, bütün olumsuz şartlara rağmen, TBMM’nin 105. yıldönümünde, Büyük Atatürk’ün geleceğin yetişkinleri çocuklarımıza hediye ettiği Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlarken, millî egemenliğin saray rejiminden alınarak TBMM’ye geri verilmesi ve çocuklarımızın geleceğinin bir felaketten kurtarılması için sürdürdüğümüz mücadelemizin başarı ile sonuçlanacağına inancımız tamdır. Türkiye bu yaşadığı krizi aşacaktır.
Zafer Partisi iktidarında, devlet tekrar bütün Türk milletinin devleti olacaktır. Millî birliğimiz, ordularımızın İzmir’e girdiği gün olduğu gibi, Türk süngüsünün çeliği kadar sağlam olacaktır.
Büyük bir asker olmasına rağmen, "Evvela meclis, sonra ordu. Orduyu yapacak millet ve ona vekâleten meclistir." diyerek, gelecek yüzyılların dayanak merkezi olarak millî egemenlikten, ‘meclisin ve hukukun üstünlüğü’ fikrinden sapmayan yüce Atatürk’ü saygı ve minnetle anıyorum. Türk milletinde 105 yıldır devam eden “millî hâkimiyet” bilinci, aynı ülküyle ve kutlanan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramları ile tıpkı bir meşale gibi elden ele gelecek nesillere aktarılacaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten aldığımız Cumhuriyet ve demokrasi mirası, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılında aynı heyecanla her daim kutlanacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk halkının iradesini yansıtan bir kurum olarak, Atatürk’ten devraldığı mirasla “demokratik, laik bir cumhuriyet” olarak varlığını sürdürecektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, şu an geçici bir fetret dönemine mahkûm edilmiş olsa da, 23 Nisan 1920’deki kuruluş gününden bugüne aynı ruhla; eksilmeden, Misak-ı Millî sınırları içinde, şanlı al bayrağımız altında, Atatürk milliyetçiliği çizgisinde, laik, demokratik Cumhuriyet yolunda yürüyerek, üniter yapısını korumaya devam edecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, Türk milletini birliğe ve dirliğe ulaştıran, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Millî Mücadele’nin asil evlatlarını, aziz şehitlerimizi ve Birinci Meclis’imizin gazi vekillerini tazimle yâd ediyorum. Emaneti ve en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti, Türk milletinin güvenli ellerinde yükselmeye devam edecektir. Millet iradesinin tartışmaya açıldığı, ulusal onurun yıpratıldığı şu günlerde, Türk gençleri olarak bir noktaya dikkat çekmek istiyoruz: 1920'de Meclis’i açan ve 1923'te Cumhuriyet’i kuran millî şuuru, tarihte kalmış bir hatıra olarak görüp, Türk milletinin geleceği hakkında fesat düşüncelere kapılanlar çok büyük bir yanılgının içindedirler. Unutulmamalıdır ki, aynı şuur ve güç, bugün de benzer buhranların arasında umut arayan milletimize yol gösterici bir ışık olarak parlayacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Birinci Meclisimizin kahraman üyelerini ve Millî Mücadele kahramanlarını derin bir saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz. Asil milletimizi ve çocuklarımızı bu bayram vesilesiyle kutluyor, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz