Bu kapsamda Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl, uyuşturucu baronlarından torbacıya kadar en az 3-4 el değiştiren bonzainin, birkaç liralık kar amacıyla satıldığına inanmadığını belirterek, “Her zaman söylediğim gibi en tehlikeli bağımlılık yapıcı madde, en ucuz ve en kolay yolla temin edilendir. Bu nedenle bonzainin çocuklarımı zı, gençlerimizi ve geleceğimizi hedef alan kirli bir proje olduğundan da eminim.” Değerlendirmesi ya nısıra açıklama detayında;” bir milletin gündeminin o milletin gerçeği olduğunu,bu perspektiften hare ketle, basının neredeyse her gün bonzai zehriyle kıvranan gençlerin görüntülerini yayınladığını ifade etti."Gün geçmiyor ki gençlerimizin perişan görün tülerine radyo-televizyon ve gazetelerde rastlama yalım. Bir dehşetli manzaradır ki yüreklerin dayan ması ne mümkün." diyen Erdöl, bonzainin, ilk kez 2002'de Almanya ve İspanya'da daha sonra Rusya ve Avustralya'da kullanıldığını”da aktarması olayın vehametini büsbütün gözler önüne seriyor.
* * *
Bu çerçevedeki”Sinirsel Mekanizmalar ve Beyin, Toplum Sağlığını Geliştirme ve Koruma, Kolek tif Yaşamı Kurgulama Bilim Alanları Raporu” nu incelediğimizde ise rapora göre;” Uyuşturucu mad de kullanımı dönem dönem kamuoyunun gündemi ne yeniden giriyor. Esrar, eroin, ekstazi, bali gibi maddelerin toplumda, özellikle de gençler arasında kullanımının artıp artmadığı tartışılıyor. Geçtiğimiz yıllarda ise Türkiye, “Bonzai, Jamaika” gibi adlarla bilinen sentetik kannabinoid salgını ile karşı karşı ya kaldı. Bu sentetik maddelerin kullanımına bağlı ortaya çıkan dramatik tablolar ise gerek medyanın gerekse geniş toplumsal kesimlerin konuya olan ilgisini artırdı. Sağlık Bakanlığı verileri son 15 yıl içinde madde bağımlılığı ile ilgili tıbbi yardım ara yışında bir artış olduğuna, özellikle 20-35 yaş arası genç nüfusta kullanımın dikkat çekici boyutlarda arttığına işaret ediyor.Adalet Bakanlığı tarafından yürütülen denetimli serbestlik uygulaması gibi uy gulamalarda ise dosya sayısı azalmak bir yana sü rekli artıyor.
* * *
Geçmiş Dünya tarihimize bir göz atıldığında; uyarı cı,yatıştırıcı ve keyif verici maddeler yıllardır insan lığın yaşamının kıyısında durmaktadır.Bu maddele rin üretilmesi ve kullanılması insanlık tarihinde sı
nıflı toplumların ortaya çıkışına kadar gitmektedir: Mezopotamya’nın kadim uygarlıklarında,Antik Yu nan’dave Eski Mısır’da izleri sürülebilir.Antik dö nemlerin gizemli ilaçlarından biri olan afyon, kralın amansız bir hastalığa yakalanmış kızını kurtaran şi facının eliyle tarlalardan saraylara taşınmış, takip eden çağlarda ise az sayıda imtiyazlının elinde bir keyif aracına dönüşmüştür. Bu zamanlarda bağımlı lık yaygın bir hastalık, bir toplumsal sorun olarak kodlanmamıştır.Uyuşturucu madde bağımlılığı açık bir şekilde son yüzyıllara aittir. Zira bu miras, yani krallara layık olan“keyif verici ot, bitki” kapitalizm le birlikte özenle ayrıştırılmış, yeniden üretilmiş ve tüketimi de kitleselleşmiştir. Gizemli ot, halkları uyuşturan bir silaha dönüşmüştür: Sömürgecilik döneminde halklara boyun eğdirmenin bir yolu bu “keyif verici, uyuşturucu” maddelerden geçmiştir. İngiltere’nin Çin’e karşı 19. yüzyılın ilk yarısında başlattığı Afyon Savaşlarıya da geçtiğimiz yüzyılda Latin Amerika’nın kokain, Afganistan’ın ise eroin üretim merkezine dönüştürülmesi hatırlanabilir.
* * *
Sonuç olarak,yaşadığımız coğrafya tarih boyunca uyuşturucu maddelerin üretildiği, kullanıldığı ve ta şındığı bir coğrafya olmuştur. Türkiye’de “Afyon” isimli bir ilin bulunması boşuna değildir: Ege’den İç Anadolu’ya açılan bu yüksek rakımlı bölge, dün yanın opiyat içeriği en yüksek afyon tarımlarından birine ev sahipliği yapmaktadır.Afyon tarımı yağıy la, tohumuyla, sapıyla, samanıyla İç Anadolu tarım emekçilerinin bu kıraç topraklara tutunmasını sağla mıştır. 1970’li yıllara kadar geleneksel olarak sürdü rülen afyon tarımının akıbetini, ABD emperyalizmi ile Türkiye kapitalizmi arasındaki pazarlık şekillen dirilmiş,içinde bulunduğumuz noktaya kadar gelin miştir.Bunun içindir ki uyuşturucu ile mücadele top yekün dayanışma ile gerçekleşir.Bu dayanışmacı or tam insan onuruna yakışır sağlıklı bağların kuruldu ğu bir örgütlenmedir.Uyuşturucu maddeler ile gün lük yaşamını ancak sürdüren insanın yaşama yeni den ve bütün çeşitliliğiyle örgütlenmesi gerekmekte dir.Kendi yaşamına ve onu hastalandıran ortama müdahale etmeye başlaması sonuçtan bağımsız bi çimde insanı yeniden ayakları üzerine dikebilir,ken di varlığını savunma şansını da sağlayabilir.