Zonguldak Kadın Platformu adına dönem sözcüsü Eylem Kabarık yaptığı açıklamada, “Akıl, ahlak, yasa. Her şeyin iflas ettiği bir ülkede yaşıyoruz artık. Çocuktan “nişanlı” çocuktan “gelin” çocuktan “işçi” çocuktan “terörist” çocuktan “tutuklu” olmaz! Çocuk hayalleri ve umuduyla çocuktur. Çocukları güvende tutmak ve ülkenin geleceği için onları yetiştirmek devletlerin görevidir” dedi.
Kabarık, Madenci Anıtında beraberinde, CHP Merkez İlçe Başkanı Ebru Uzun, İYİ Parti Merkez İlçe Başkanı Dilay Küçük, CHP ve İYİ Parti kadın kolları üyeleri, ADD eski başkanı Nazan Papila ve kadınların katıldığı eylemde yaptığı açıklamada, “Zonguldak'ın Kilimli İlçesi’nde 16 yaşındaki Damla Demir daha lise öğrencisiydi, 54 yaşındaki eril fail tarafından cinsel istismara maruz bırakıldığına dair bir not bırakarak intihar etti. Ölümünün ardından tırnaklarından faili M.K.’nın DNA’sı çıktı fakat yasalar Damla’nın yaşam hakkını korumadığı gibi faili ikinci duruşmada serbest bıraktı” diyerek şunları söyledi:
“Geçtiğimiz hafta eril şiddetin hedefinde yine Damla’nın yaşında bir çocuk vardı. 16 yaşında bir kız çocuğu olan Sıla Şentürk, ailesi tarafından zorla nişanlandırıldığı, sonrasında onu kaçıran ve alıkoyan, onlarca sabıkası olmasına rağmen yargı mercileri tarafından serbest bırakılan bir erkek eliyle; devlet koruması altında olması gerekirken ailesinin yanına geri gönderen kurumların ihmali sonucu iktidar, yargı ve aile iş birliğiyle vahşice katledildi. Sıla’nın hayattan koparılışının tek sorumlusu fail olan erkek değildir!
Daha Okulda olması gereken bir kız çocuğunu evlenmeye zorlayan bu ataerkil zihniyet ve onu destekleyen iktidarın yürürlüğe sokmadığı yasalar bugün onun vahşice öldürülmesine neden oldu. Bu ülkede çocuk ‘gelin’, çocuk ‘tutsak’, çocuk ‘işçi’ yaratanlar onun çocuk olmasını sağlayamadılar.
Sıla’yı hayattan koparanlar ataerki sistemin tamamıdır!
Kadını ve çocuğu koruyan yasalara göz diken, İstanbul Sözleşmesi’ni siyasi pazarlık meselesi yaparak fesheden AKP-MHP iktidar bloğu; çocuk istismarını olağanlaştıran, evlilik yaşının 12’ye düşürülmesini isteyen Diyanet İşleri Başkanlığı; çocuğu koruyan uluslararası sözleşmeleri ve yasaları uygulamayan yargı mercileri, onu koruyamayan kolluk kuvvetleri ve bütün bunlardan cesaret alan fail bu cinayetin sorumlularıdır.
Mevcut yasalar doğru ve etkin bir biçimde uygulansaydı, şiddete ve istismara karşı kadınlar ve çocuklar için bir barikat oluşturan İstanbul Sözleşmesi yerine toplumsal cinsiyet eşitliğinin ortadan kaldırılması hedeflenseydi, kadın ve kız çocuklarının katillerine kravat taktı diye iyi hal indirimleri yapılmayıp, yeterli cezalar verilseydi bugün Sıla gibi sayısız çocuk ve kadın hala hayatta olacaktı. Ve her gün en az bir kadını katleden erkek katiller bu cesareti ve gücü asla bulamayacaktı. Bu iktidar yirmi yıldır ezilenin, sömürülenin, şiddet görenin yanında olmaktansa karşısında olmayı, taleplerini ve ihtiyaçlarını görmezden gelmeyi tercih etmiştir. Bu iktidar “Türk aile yapısı” safsatasıyla çocukların güvenli bir toplumda yetişmesinden yana tavır almayı reddetmiştir. İstedikleri “Türk aile yapısı” onlarca kadını ve çocuğu katlederken sadece seyretmeyi tercih etmiştir. Bu tercihler politiktir. Kadınlar ve çocuklar iktidarın siyasi emelleri için yok sayılmıştır.
Ataerkil egemen sistemin; eğitimde, medyada, iş yerinde ve gündelik hayatın her alanında yeniden ve yeniden üretildiği Türkiye’de, siyasi iktidarın kadına ve çocuğa karşı işlenen suçları cezasız bırakan mevcut şiddet dili ve politikaları, şiddeti ve ayrımcılığı kurumsallaşmakta, failleri cesaretlendirmektedir.
Bugün iddianamesi hazırlanan Elif Sinan'ın 48 kiloluk vücuduyla kendini bıçaklayarak öldürdüğüne inanmamızı bekleyenler, Çaycuma'da Şahizer Çelebi'yi katleden erkeği "alkollü ve eş" olduğu bahaneleriyle savunanlar bilmelidir ki kadınlar birbirlerinin çığlığını her yerde duyuyor. Kadınlar alanlarda, katledilen kadınların ve çocukların sesi olmaya devam edecek!
Biz kadınlar, çocuklarımızın barış, hoşgörü, eşitlik, özgürlük ve dayanışma ruhuyla yaratılan bir ortamda büyümeleri gerektiğine olan inancı ve her çocuğun bedensel ve zihinsel bakımdan uygun yasal güvence ve koruma gereksiniminin bulunduğunun bilinciyle, çocukları korumayan her türlü politikanın ve uygulamanın karşısında olacağız. Kadınlar, kadına ve çocuğa karşı her türlü şiddet ve istismara ve bunlara sebep olan bu karanlık zihniyete karşı mücadelesini yükselterek sürdürecektir.
Ataerkiyle mücadelemiz çocuklara, kadınlara adil bir yaşam hakkı sağlanana dek asla bitmeyecek Kadın ve çocuk cinayetlerinin politik olduğunu haykırmaya devam edeceğiz” (Şaban YILMAZ)