Bu kapsamda bir basın kuruluşuna görüşlerini açık layan iktisatçı Prof. Dr. Veysel Ulusoy, sefalet endeksi nin Aralık 2021'de inanılmaz bir şekilde yükseldiğini gözlemlediklerini ifade ederek"Bu endeks seviyesi klasik olarak Arjantin, Venezuela ve birkaç gelişmemiş ülkeyi bir kenara bıraktığımızda, dünyada rasyonel bir ekonomi de ulaşılmış en yüksek seviyedir" şeklinde değerlendirme de bulunurken, Endekse göre Türkiye'de sefalet 2016'dan bu yana 2,5 katına çıkarken, yükselişin ana nedeninin enflasyon olduğu görülüyor. Sefalet endeksi, 2016'da yüzde 18,7, 2017'de yüzde 22,1, 2018'de yüzde 34, 2019'da yüzde 25,5, 2020'de yüzde 25,8 seviyesindeydi. Diğer taraftan bir başka değerlendirmede bulunan ekonomist Enver Erkan, enflasyonun halen çok belirsiz bir düzlemde olduğunu belirtiyor. Fiyatların aşırı derece de oynak olmasının ileriye dönük fiyat belirlemeyi zorlaş tırdığını ifade eden Erkan, bunun hane halklarının gelir durumlarının sürdürülebilirliği anlamında bazı sıkıntıları ortaya çıkardığını vurguluyor. Ücret güncel lemelerinin enflasyonun altında kalması gibi bir olgunun söz konusu olduğunu dile getiren Erkan, enflasyonun resmi seviyeler açısından dik hissedilen efektinin reel anlamda da duru mu geriye götürecek bir etkiye işaret ettiğini vurguluyor.
* * *
Bu kapsamdaki değerlendirmesini sürdüren Erkan,"Bu aynı zamanda da özellikle ilerleyen dönemde bir tüketim şoku, tüketim şoku itibarıyla talep azalması, talep azalma sı üzerinden de genel ekonomik büyüme açısından bazı sınırlamalar ya da yavaşlama risklerini barındırıyor" derken; Prof. Veysel Ulusoy'a göre ise 'hem işsizlik hem de enflasyon verilerinin aynı merkez tarafından pres edilerek sunulması gerçeği' aslında sefalet endeksi göster gelerinin çok daha yukarılarda konumlandığını gösteri yor. Ulusoy, "Pandemi süresince işsizliğin yasak lanıp oranın sabit tutulması veya ilginç bir şekilde dünya da eşi benzeri pek görülmemiş bir azalışa yönelmesi bile sefale tin veya fakirliğin sokakta saklanmasına engel olama mıştır.Dar anlamıyla bile yüzde 47,28 olan sefalet endek sinin geniş kapsamda düşünüldüğünde, diğer bir ifadeyle bankaların kredi faizleri ve ekonomik büyüme verileriyle birleştirildiğinde endeks seviyesinin nerelere çıktığını daha net bir şekilde görüyoruz"şeklinde açıklamada bulunuyor.
* * *
Gerçekte konuyla ilgili Okun'un sefalet endeksi, zaman içinde Nobel ödüllü Amerikalı iktisatçı Robert Barro tarafından yeniden formüle edildi ve endekse, borçlanma oranı ve büyüme de eklendi.Yeniden formüle edilen endekse göre sefalet, yüksek enflasyon, fahiş borçlanma maliyetleri ve işsizlikten kaynaklanıyor.Ekonomik büyü me ise sefaleti azaltıcı etki yapıyor. Türkiye'nin sefalet endeksi, Barro'nun formülüne göre hesaplandığında ise tablo daha da ağırlaşıyor. Buna göre 10 yıllık borçlanma oranının yüzde 24,85, üçüncü çeyrekte yıllık büyüme oranının yüzde 7,4 olduğu Türkiye'de, sefalet endeksi yüz de 64,7'ye çıkıyor. Prof. Dr. Veysel Ulusoy, Türkiye'de uygulanmaya çalışılan vadesi belli olmayan ekonomik politikaların belirsizliği daha da artırdığını vurgulayarak "Açıkça görüldüğü gibi Türkiye ekonomisinde günümüz de ne bir büyüme politikası ne bir dövize veya enflasyona göre ayarlanmış bir para politikası ne de reel ve finansal piyasaları özünde barındıran bir işgücü piyasası politikası var. Deneme ve yanılma yöntemi ile ele alınan bu tür ekonomi politikalarının ülkeyi daha da yüksek bir enflas yon ve işsizlik oranına, sonuçta da türbülansın devamlı bir yapıda olduğu ekonomik ortama bırakacağını vurgula mak gerekir" ifadesiyle mevcut ortamı özetlediği izle niyor.
* * *
Sonuç olarak, Prof. Dr. Erinç Yeldan da son verilere göre ücretli emeğin milli gelirden aldığı payın 2019'daki yüzde 31,2 seviyesinden yüzde 27,9'a gerilediğine işaret ediyor. Yeldan, "Yani ücretler ve istihdam milli gelirdeki büyü menin gerisinde kaldığı için emeğin sürekli olarak göre celi konumu geriliyor ve emeğin yoksullaşması süreci devam ediyor"Enver Erkan ise geniş tanımlı işsizlik ve genç işsizlik rakamlarına dikkat çekerek, doğru planlama yapılmazsa işsizliğin daha da artabileceği uyarısı yapar ken;şu anda birçok kişinin kendi mesleklerini yerine getirmekten çok, geçici gelir sağlama amaçlı olarak hizmet ve alt sektörlerine kaydığını ifade eden Erkan, istihdamın katma değerli ve yüksek nitelikli bir şekilde artması için eğitimli genç nüfusun doğru mesleklerde değerlendirilmesini sağlayacak politikaların hayata geçi rilmesi gerektiğini vurguluyor.Gelinen son noktada Türkiye'nin bilgi ekonomisini yakalaması için, bir taraf tan sanayileşmesini tamamlaması, diğer yandan da tekno lojik yapısını değiştirerek, emek yoğun teknolojiyi bırakıp, hızla ihracata dayalı yüksek katma değerli, ileri teknolojiye geçmesi gerekmektedir.