Görünür o ki geçmişe baktığımızda Türkiye’nin 1990’lı yıllarda 9 milyon tona kadar çıktığı arpa üretimi bugün 6 milyon tona düşmüş durumda. TMO, 8 milyon ton olan tüketimi karşılamak için ise yeni ihaleye çıktı ve tahminlere göre en düşük teklif navlun dahil sigorta masrafları hariç 324.65 dolar/ton oldu.
Hububat üreticisi devletten yeterli desteği alamadığı gibi üstüne üstlük Hazine ve Maliye Bakanlığı’nınhaksız vergitahsilatını önleme konusunda başlattığı çalışmanın sonuçlanmasını bekliyor. Bu yönde açıklamada bulunan Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remsi Suiçmez, TMO’nun yüksek KDV’yi küçük üreticilere uygulandığını ve zor durumda bıraktığını anlatırken;“Küçük üreticiler vergi mükellefi sayılmadığı için KDV yüzde 8 olarak uygulanıyor. Her türlü zararda. 
Çünkü gidip üye olduğu kooperatiften alsa da kooperatif yüzde 1 KDV ile aldığı ürünü kendisine yüzde 8 ile satıyor. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan döneminde bu sorun gündeme geldi ve bakanlık bir çalışma başlattı. Ancak daha sonra tekrar unutuldu. Küçük üreticinin aleyhine olan bu haksızlık düzeltilmeli aksi halde et ve süt üretimine darbe vurulmaya devam edilmiş olacak..”değerlendirmesinde bulunması vahim bir durum olarak kabul edilebilir.
                      *      *      *
Diğer taraftan bu kapsamda konuşan Türkiye Ziraat çiler Derneği Başkanı Hüseyin Demirtaş ,Türkiye’nin yıllık 8 milyon ton arpa ihtiyacı olduğunu belirterek geçtiğimiz yılki rekoltenin 6 milyon ton olduğunu hatırlattı. Rekoltenin daha da düşebileceğini söyleyen Demirtaşayrıca;“Normalde 2 milyon ton ithal ediyorduk. Ama bu yıl görünen o ki daha fazla ithal edeceğiz. Çünkü alandan aldığımız bilgilere göre, çiftçi gübre atamadı toprağa. Gübre yüzde 400 zam gördü, mazot fiyatları zaten herkesin malumu elektrik de iki katından fazla arttı. Birçok üreticinin de, bu maliyetlerle üretim yapıp zarar etmektense toprağı boş bıraktığını biliyoruz. Bu da doğal olarak rekoltenin düşmesi anlamına geliyor. Son gübre önümüzdeki ay atılmalı çiftçinin alım gücüne ve gübre fiyatlarına bağlı.”şeklinde çiftçinin içinde bulunduğu durumu izah etmeye çalıştığı izleniyor.
                      *      *      *
Öyle ki bu kapsamda somut bir örnek vermek gerekirse;
 Tarım girdilerinin birçoğunun ithalatla karşılandığı göz önüne alındığında geçen seneden bu yana yaşa nan döviz kuru şoklarındaki dalgalanmaların tarım sektörünü olumsuz etkilediği görülürken;Üretici fiyat endeksi ise yıllık yüzde 79,89 artışla TÜFE ile Yİ-ÜFE arasındaki makasın oldukça açıldığı görülü yor. Bunun anlamı, önümüzdeki aylarda bu yüksek enflasyonun devam edeceği yönünde.
                      *      *      *
Sonuç olarak,yeni elektrik zammıyla çiftçi sulama yapamayacak noktaya geldi. Elektriğe 150 kilowatsaate kadar yüzde 52 daha fazla tüketene yüzde 127 oranında zam yapıldı. Tarımsal sulama abonelerine yapılan zam ise yüzde 92. Yani bu şu demek sadece sulamadan dolayı çiftçinin elektrik faturası yaklaşık iki katına çıkacak. Bir çok çiftçi bu fiyatlarla kuyudan su çekemeyecek durumda. Sadece tarımsal sulamadan dolayı tarım ürünleri, gıda ürünlerinin fiyatlarında ciddi artışlar olacak. Bu faturayı ödeyemeyecek çiftçiler üretimden vazgeçecek ve üretim azalınca fiyatlar daha da yükselecek. Sadece çiftçi değil, tüketicide belli ki oldukça çok ağır bedeller ödeyecek.Bitkisel üretim yapanlar için gübre, mazot, enerji fiyatlarındaki zamlar maliyeti artırırken, hayvancılık yapanlar için en önemli girdi olan yemde fiyat artışları da kaçınılmaz olacak. Bu şartlarda yansımalı olarak temel gıda fiyatlarındaki geniş yelpazeye yayılan fiyat artışlarının zincirleme etkisi de birbirini izlemiş olacak.