Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse; birincil tarımın GSYİH'nın% 6'sını oluşturması ve işgücünün% 19'unu istihdam etmesi sebebiyle tarım sektörü ülke ekonomisinin en önemli sektörlerinden birisidir. Türkiye, toplam ihracatın% 10'undan fazlasını oluşturan net bir tarım ürünleri ihracatçısıdır ve dünya pazarlarına erişim sektör için önemli bir konu olup;aynı durum hayvancılık sektörü için de geçerlidir.Ancak ne var ki SGK verileri kayıtlı çiftçi sayısının her yıl giderek nasıl azaldığını ortaya koyuyor. Özellikle son 8 yılda düzenli ve ciddi bir düşüş söz konusu. 2008’de 1 milyon 127 bin olan çiftçi sayısı 2018’de 697 bine kadar düştü. Bu veriler, kayıtlı çiftçi sayısında 2008’den bu yana 430 bin azalma anlamına geliyor. Bu da yüzde 38 düşüşe karşılık geliyor. Düşünün özellikle 2011’den sonra hızlandığı görülüyor.Bu kapsamdaki TÜİK verilerine göre tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısı ise 2002’de 7 milyon 458 bin kişiyken, 2018 Şubat ayı itibariyle 4 milyon 983 bin kişiye geriledi. Bu da son 16 yılda 2 milyon 475 bin daha az tarım çalışanı anlamına geliyor. Tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısının yüzde 33 azaldığı ortaya çıkıyor. İkinci önemli gösterge ise tarım alanlarının azalması. 2002’de 26 milyon 579 bin hektar olan tarım arazisi 2017’de 23 milyon 379 bin hektara kadar düştü. Buna göre tarım alanları 15 senede yüzde 12 azaldı.
* * *
Diğer taraftan da 2002 yılında tarımın Türkiye’nin gayri safi yurt içi hasılasındaki payı yüzde 10.27 oranındayken, bugün bu oran yüzde 5.76’ya geriledi. Tarım sektörünün büyüme hızı 2002 yılında yüzde 8.7 olurken, bugün bu oran yüzde 1 seviyesinde seyrediyor.Diğer bir gelişmeye bakıldıa 2006’da çıkarılan tarım yasasının öngördüğü tarımsal desteklemeler için bütçeden ayrılacak payın milli gelirin yüzde 1’inden az olmaması hükmüne de uyulmadı. Tarımsal destek milli gelirin yüzde 0.36’sı ile 0.63 aralığında kaldı. Nüfus her yıl 1 milyona yakın artarken, tarım alanları ve tarımsal üretim ciddi oran da geriledi.Gerçekte ihtiyacı olan desteği görmeyen ve ürettiğinden kazanamayan çiftçi borç batağına saplandı. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 2.6 milyon çiftçinin o günkü borcu 530 milyon TL civarındaydı. Bugün çiftçi sayısı 2.1 milyona gerilirken, çiftçilerin toplam borcu 106 milyar TL dolayına yükseldi. 2003-2018 arasında Türkiye 95 milyar 260 milyon dolar tutarında tarımsal ürünü ithal etti. Türkiye’de tarımsal ürünlerin ihracatı ithalata göre daha yüksek tutarda gerçekleşirken, bu durum son yıllarda tersine bir şekilde değişti. 2018’de Türkiye 5,5 milyar dolar tutarında tarımsal ürünü ihraç ederken, 9,1 milyar dolar tutarındaki ürünü ithal etti.
* * *
Hayvancılık sektöründeki gelinen nokta açısından da günümüzde istenilen boyuta henüz gelememiştir. Gelişmiş ülkelerde toplam tarımsal gelirin %60-80’i hayvancılıktan elde edilmektedir. Ancak ülkemizin tarımsal üretim değerinde hayvancılığın payı bu oranının neredeyse yarısı kadardır. Ülkemizde büyükbaş hayvan varlığının %98,99’unu oluşturan sığır varlığı içerisinde kültür, kültür melezi ve yerli sığır ırklarına rastlanmaktadır. Toplam sığır varlığı içerisinde 2017 yılı verilerine göre kültür ırkı sığırların oranı %48,95 iken, melez ırkı sığırların oranı %40,99, yerli ırk sığırların oranı ise %10,06 olarak belirlenmiştir. Yıllar itibariyle incelendiğinde 2002-2017 yılları arasında kültür ırkı sığırların oranı giderek artış göstermekte olup, yerli ırk sığırların oranı giderek azalmaktadır. Melez ırkı sığırların oransal payları 2002-2017 yılları arasında azalmakta ise de yerli ırk sığırlarda azalma daha hızlı seyretmekte dir. Yerli ırk sığırların terk edilerek kültür ırkı sığırların giderek artması bu ırkların süt ve et verimlerinin kültür ırklara göre çok düşük kalması, daha çok merada yetişen hayvanlar olması, küçük cüsseli ve karkas ağırlıklarının düşük olması ve günümüzde hayvancılığın daha çok kapalı sistem ahırlarda yapılmasından kaynaklanmaktadır.
* * *
Sonuç olarak, her iki sektörde de yapısal sorunların yanında maliyet baskısından kaynaklanan sorunlar sebebiyle gerilemeler gözlenmek tedir.Dünya genelindeki ülkelerde dengeli olmamakla birlikte büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısında artış yaşanmıştır. AB’ye üye olan Fransa, Almanya ve İngiltere sığır sayısı en fazla olan ülkeler olmuşlardır. Keçi sayısı en fazla olan ülkeler ise sırasıyla Yunanistan, İspanya ve Romanya olmuştur. Türkiye’deki hayvan sayısı AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında; Türkiye sığır sayısı bakımından Fransa ve Almanya’dan sonra gelmektedir. Koyun sayısı bakımında İngiltere liderliğini korurken keçi ve tavuk sayısı bakımından Türkiye AB’ye üye olan ülkeleri geride bırakmıştır. Mamafih buna rağmen kalkınmışlığın ve gelişmişliğin bir ölçütü olarak alınan hayvansal ürün ihracatı ve kişi başına düşen kırmızı et miktarlarına bakıldığında Türkiye’nin birçok AB üyesi ülkenin gerisinde kaldığını söyleyebiliriz. Kırmızı et üretim miktarı (küçükbaş+büyükbaş) bir milyon tonu aşmış olmasına rağmen ülkemizde yaşanan iklim değişikliği nedeniyle yağışların yetersiz olması, hayvancılık için ayrılan meraların kısıtlı olması, doğurgan hayvan sayılarında yaşanan düşüşlere ek olarak besicilikle uğraşanların bilgi ve deneyim yetersizlikleri gibi sebeplerden dolayı hayvansal ürün arzı, talebi karşılayamamaktadır. Bu nedenledir ki aradaki fark öteden beri Yurt dışından sürdürülen ithalatla karşı lanmaktadır.Türkiye'nin kırmızı et üretimi azalırken ithalat deyim yerindeyse patladı. Et ve Süt Kurumu'nun '2018 Sektör Değerlendir me Raporu'na göre kırmızı et ithalatı 2018'de miktar bazında yüzde 233 artarken değer bakımında yüzde 106 oranında artış göstermiştir.