Geçen yılki yaşanan kur krizi sonrası Ağustos ayında şok etkisi yaratacak 650 baz puanlık faiz artışı sonrası Türk lirası sakin sulara dönünce ve tabidir ki kur krizinin etkisiyle iç talepte yaşanan daralma sertleştikçe, yaz aylarından bu yana tüketici fiyatları görünürde (TÜFE) enflasyonunda bir geri çekilme yaşandığı belirtiliyor.Bilahare tartışmalı merkez bankası başkanı değişimi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın para poltikasına artık alanen dahil oluşu ile beraber Ağutos Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısın da 425 baz puan faiz indirerek politika faizi olan haftalık repo faizini %19,75’e çeken banka yönetimi geçtiğimiz Perşembe günü şaşırtmayarak faiz indirmeye aynen devam etti. Banka notundan anlaşıldığı üzere PPK' nın Ekim ayında da faiz indiriminden çekinmeyeceği,sene sonunda %14-15 aralığı yerine %11-13 aralığı beklenti dahilindeyse, Ekim PPK'sında da bankanın en az 250 baz puan faiz indirmesi makul beklenti olacak gibi gözüküyor.Bu da zaten Türk lirasında hareketleri kritik bir seviyeye taşıyabilir çün kü enflasyon da beklenenin üzerinde bir kış çıkışı reel faizi sıfır layarak Türk lirasında oynaklığı tetikleyebilir. Bu kapsam da yıllık TÜFE enflasyonu geçen yıl sonbahardaki zirvesi %25’ten Ağustos 2019 itibarıyla %15’lere kadar çekilmişken ortaya çıkan alandan faydalanan TCMB Eylül PPK’sında banka bu sefer de 325 baz puan faiz indirdi. Politika faizini de böylece %19,75’ten indirerek %16,5’e geriletmiş oldu. Önümüzdeki iki ayda yıllık TÜFE enflas yonın baz yılı etkisiyle %11 civarına gerileyeceği hesaplandığında, PPK’nın Ekim toplantısında da faiz indirimine devam etmesi ma kul bir beklenti.Ancak zaten olası sorunlar bu aşamada başlayacak; çünkü yine baz etkisi ve özellikle gıda fiyatları nedeniyle TÜFE enflasyonu sene sonunu %11’lere yakın bir yerde kapatmayacak, tüm iyimserliğe rağmen yıl sonu itibarıyla beklenin dışında yüksek çıkabilecek enflasyon sebebiyle muhtemelen revize gündeme gele cek gibi görünüyor.
* * *
Öyle görünüyor ki,bu açılardan bakınca, Türk lirasının tepki ver mesi kaçınılmaz hale gelecek. O nedenle de bankanın faiz indirim kararıyla beraber açıkladığı notta yazanlar, verdiği mesajlar olduk ça büyük önem taşıyor.Mevcut duruma baklılırsa;TCMB dış tale bin şimdilik katkısının büyümeye ve cari dengeye pozitif destek verdiğinin altını çizerken, dünya ekonomisinin yavaşlamasının yarattığı ortamın Türkiye’nin faiz indirim sürecine destek verme ye devam edeceğini düşünüyor. Banka ayrıca Temmuz ayında yayınladığı enflasyon rapounda sene sonu beklentisi olan %13,9 TÜFE enflasyonunun daha düşük geleceğini düşünerek 325 baz puanlık faiz indirimini rahat rahat yapmış durumda. 2020 beklen tisi bankanın aynı raporunda %8,2 oranında görünüyor. Gerçekte
TCMB notu detayında en dikkat çeken açıklama;”Yakın dönemde küresel iktisadi faaliyetin zayıflaması ve enflasyona dair aşağı yönlü risklerin belirginleşmesiyle gelişmiş ülke merkez bankaları para politikaları genişleyici yönde şekillenmeye başlamıştır. Bu durum gelişmekte olan ülke finansal varlıklarına yönelik talebi ve risk iştahını desteklemekle birlikte, korumacılık önlemlerinin ve küresel ekonomi politikalarına dair diğer belirsizliklerin gerek sermaye akımları gerekse dış ticaret kanalıyla oluşturabileceği etkiler yakından takip edilmektedir.Bunun yanı sıra banka notun da;” Enflasyondaki düşüşün hedeflenen patika ile uyumlu şekilde gerçekleşmesi için para politikasındaki temkinli duruşun sürdürül mesi gerekmektedir. Bu çerçevede, parasal sıkılığın düzeyi ana eğilime dair göstergeler dikkate alınarak enflasyondaki düşüşün sürekliliğini sağlayacak şekilde belirlenecektir. Merkez Bankası
fiyat istikrarı ve finansal istikrar amaçları doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edecektir.”denilmektedir.
* * *
TCMB’nın Eylül ayı faiz indirimi kararına ilişkin piyasalardan gelen yansımalara bakıldığında;ekonomistlere göre faiz indirimi, iç talep yetersizliği, şirketlerin yeni bir kur atağına yakalanma kor kusu ile bankaların şirketleri riskli bulması yüzünden yatırım ve kredi genişlemesine yol açmayacak.Öte yandan da ekonomistler, faizlerin yıl sonuna kadar yüzde 16’nın altına inmesinin zor oldu ğunu savunuyor. DW Türkçe’ye konuşan Prof. Hayri Kozanoğlu, “Merkez Bankası’nın olumlu dünya koşullarının da etkisiyle, özel likle 15 trilyon dolarlık eksi faizli kağıtların işlem gördüğü bir or tamda yeni bir faiz indirimi imkanı olduğunu ancak yıl sonuna ka dar politika faizinin yüzde 16’nın altına inmesinin koşullarının bu lunmadığı”değerlendirmesinde bulunurken,Kozanoğlu”300 baz puanın üzerinde bir faiz indiriminin Merkez Bankası’nın manevra kabiliyetini yok edeceğini vurguluyor. Ekim ya da Eylül ayı sonun da baz etkisiyle enflasyonun tek hanelere çekileceğini öngören eko nomist, yılın son ayında da ters baz etkisiyle tekrar yüzde 15 civa rında bir sıçrama olacağı görüşünde.
* * *
Sonuç olarak,hal böyle iken,DW Türkçe’ye konuşan ekonomist Ali Ağaoğlu da, söz konusu faiz indirimini “daha önceden daha makul seviyelerdeki faiz artışlarıyla piyasaya verilmesi gereken mesajları vermekte geç kaldığımız için şimdi ortaya çıkan aşırı yüksek faizin teknik olarak normale dönme operasyonu” olarak tanımlarken, ger çek anlamda faizlerin düşeceği yerin yüzde 15-16 gibi hala daha dünya ölçeğinde yüksek faizler olduğunu belirten Ağaoğlu, faizler bu oranlara düşse dahi, bunun istikrarlı olarak sürdürülebileceğine dair güvenin henüz oluşmadığını” vurgulayarak;” faizler düşse bile bankaların şu andaki sermaye yapıları, bilançolarının kredi genişle mesini destekleyecek durumda olmadığını söyleyen Ağaoğlu,örnek olarak doğalgaz çevrim santralleri kredileri için karşılık ayırma ihti yacının bankaların sermayelerini aşağı çekecek bir unsur olduğunu belirtiyor.Ağaoğlu, “Faiz inince hemen bir yatırım dalgası gelecek, diye bakmıyorum. Bunların yanında döviz tevdiat hesaplarından da müthiş bir döviz bozdurmayı gerektirecek bir durum ortaya çıkmaz çünkü TL’nin faiz cazibesi ortadan kalkıyor. Öncelikle bu faiz indi rimine çok fazla bel bağlamamak gerekiyor”Konunun teyidi açısın dan da,Finans uzmanı Dr. Murat Kubilay enflasyonun yaklaşık yüz de 15 olmasına rağmen, özel ve yabancı bankaların kredi büyü me hızlarının sıfır olduğunun görüldüğünü hatırlatarak; kamu bankala rı dışındaki bankaların net bir şekilde yeni kredi açmadığını belir ten ekonomist,“kredi açmamanın iki nedenini “Yeni bir kur atağı olursa, döviz açığı olan firmalar iflas eder korkusu, bir diğeri de iç piyasadaki talep yetersizliği” olarak değerlendirme yapması yanı sıra “İçerideki genel beklenti kötü olduğu için, bireyler bu beklen ti lerin göstergesi olarak döviz tutuyor” diyen Kubilay, böyle bir ortamda bankaların kredi vermesi durumunda dahi ticari işletmele rin başarılı bir ticaret yapıp, kredileri geri ödeyebileceklerini düşün müyor.” Yorumunun da öne çıktığı izleniyor.