Bilindiği gibi geçtiğimiz hafta T.C.Merkez Bankası tarafından banka faiz oranlarını 2 puan arttırarak yüzde 17’ye çıkardı. Böylece TCMB tarafından "Enflasyon görünümüne dair risklerin bertaraf edilmesi, enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınması ve bu arada da dezenflasyon sürecinin en kısa sürede yeniden tesisi için 2021 sonu tahmin hedefi göz önünde bulundurularak güçlü bir parasal sıkılaştırma yapılmasına karar coverildi. Buna gerekçe olarak da TCMB’ıncaTL'deki değer kaybının gecikmeli etkileri, uluslararası gıda fiyatlarındaki yükseliş ve enflasyon beklentilerindeki bozulma enflasyon görünümünü olumsuz etkilemektedir" açılamasında bulunuldu. Bu yöndeki TCMB’nın aldığı son faiz kararı ile ilgili ekonomist lerce“bekle gör” politikasının görülebileceğini değerlendirir ken; ekonomide olumlu seyrin giderek artacağına işaret ediyorlarsa da; Türkiye’nin makro ekonomik tablosunda göz ardı edilen cari açık, çift rakamda seyreden yüksek enflasyon ile döviz kuru cinsinden iç ve dış borçlar risk unsuru olarak çözüm beklemekte. Bunun yanı sıra piyasalarda öteden beri eksikliği duyulan duyulan güven konusunun yeniden tesisi için yabancı yatırımcıyı Yurda çekebilecek yeterlilikte demokratik reformlar başta olmak üzere bir kısım öncelik durumuna göre sıralanması zorunluluk arz eden diğer reformlar da var.
* * *
Mamafih hal böyle iken, ekonomi üzerinde zamanla telafisi zor olabilecek küresel pandemikoronovirüscovid-19 için gelinen noktaya bakılırsa vakaların kontrolü ve tolerasyonuna yönelik covid-19 aşısı için henüz beklenen gelişme net olarak sağlanmış değil. Dolayısı ile bu durum bazı belirsizliklerin geleceğe ait artma eğiliminde olduğunu göstermesi bakımından aslında işin bu kısmı üzerinde özellikle durmak gerekiyor. Çünkü süre gelen gelişmelere göre pandemi kaynaklı can kayıplarının halen Ülkemiz şartlarında devam ediyor olması tedirginliği büsbütün arttıran bir etken. Bu anlamda dış ülkelerden gelecek aşılar için yeterli olup olmayacağı; aşıların etkinlik durumunun raporlarının hangi seviyede olduğuna dair bir kısım bilinmeyen yanıt isteyen sorular da bulunuyor. Aslında ekonomik açıdan resesyon (durgunluk) sarmalından bir an önce kurtulabilmemiz için mutla kapandeminin olabilecek en kısa sürede kontrol altına alınarak normal iktisadi yaşama dönmek suretiyle ekonomik istikrarın hızlı bir tarzda sağlanması gerekiyor ki; ABD ve AB nin öteden beri dillendirdikleri yaptırımların önü kesilebilsin.
* * *
Diğer taraftan da TCMB’nın faiz arttırımının kısa vadeli olumlu etkileri olsa bile; izlenen yanlış politikaların verdiği hasarlar sebebiyle bir takım yapısal bozuklukların giderilebilmesi için orta ve uzun vadede alınması zorunlu hukuk reformu,vergi reformu, kayıt dışı ekonominin tümüyle kontrol ve denetim altına alınması gibi diğer ortaya çıkan sorunların çözümü yönünden de mutlak şekilde tedbirler alınması gerekiyor. Bu yöndeki OECD'nin yayımladığı en son "Aralık Ayı Geçici Dönem Ekonomik Görü nüm Raporu"nagöre; Covid-19’a karşı aşı ve tedavide ilerlemenin beklentileri artırarak belirsizliği azalttığı kaydedilirken,“Krize karşı emsali görülmemiş hükümet ve merkez bankası eylemleri ile küresel ekonomik faaliyetler birçok sektörde hızlı bir şekilde toparlandı ancak bazı hizmetsektörlerinde faaliyetler kısıtlamalardan etkilenmeye devam ediyor” ifadesine yer verili yor.
* * *
Sonuç olarak, söz konusu OECD raporunda küresel GSYH’nin 2020’de keskin bir düşüşün ardından,gelecek 2 yılda ivme kazanacağına vurgu yapılırken,OECD, ekonomik görünümde Covid-19 salgınının başlangıcından beri aşı ve Asya’da toparlanma ile ilk kez daha parlak bir gelecek için “umut” olduğunu kaydetme yanında eylülde yüzde 4,5 olarak açıkladığı küresel ekonomide küçülme tahminini 4,2'ye düşürdü. 2021 için büyüme tahmini yüzde 5’ten4,2'ye çekilirken, 2022 için de yüzde 3,7 büyüme öngörülüyor.Raporda, Küresel GSYH’nin, Çin'deki güçlü toparlanmanın öncülüğünde 2021'in sonunda kriz öncesi seviyelere döneceğine işaret edilerek;daha önce 2020 için yüzde 3,8 olarak açıklanan ABD ekonomisinin küçülme tahmini 3,7'ye indirilirken, 2021'de ülke ekonomisinin büyüme tahmini yüzde 4’ten3,2’ye revize yapıldığına işaret ediliyor. OECD’nin raporun da ayrıca Türk ekonomisine yönelik eylülde bu yıl için yüzde 2,9 olan daralma tahmini 1,3’e düşürülürken,Türk ekonomisinin 2021'de yüzde 3,9 büyüme tahmini yüzde 2,9 indirilirken, 2022’de ise yüzde 3,2 büyüyeceğine yer veriliyor. Gerçek duruma göre OECD Başekonomisti LaurenceBoone, raporun sunumunda, dünyanın halen bir salgın krizinin ortasında olduğunu vurgulaya rak; "Hükümetler, salgından en çok etkilenenlere yardımcı olmak için daha iyi hedeflemeyle politika araçlarını aktif şekilde kullanmaya devam etmek zorundalar" değerlendirmesini yapması ise; içinde bulunduğumuz kırılganlıkların 1929 bunalımından bu yana en ağırı olduğu dikkate alındığında; ekonominin kuralları içinde çözümler geliştirmenin daha doğru olduğuna işaret ediyor