Kültür Sanat

Tevfik Fikret’in Aşiyan’da nadide bir çiçek gibi büyüttüğü oğlu… Haluk Papazdı

“Haluk’un Defteri” isimli Tevfik Fikret’in ünlü eserindeki Haluk bilindiği gibi Fikret’in oğlu. Haluk’un ise ilginç bir hikayesi var.

Abone Ol

“Haluk’un Defteri” isimli Tevfik Fikret’in ünlü eserindeki Haluk bilindiği gibi Fikret’in oğlu. Haluk’un ise ilginç bir hikayesi var.

Osmanlı’nın ve Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük şairlerinden Tevfik Fikret din ve Allah kavramlarını değişik bir biçimde ele alırdı. Dinin ve Tanrı inancının insanlara yarardan çok zarar verdiği görüşündeydi. Bu görüşünü pek çok şiirinde, özellikle "Tarihi Kadim" de hiç çekinmeden belirlemişti. Oysa oğlu Halûk dine de, Tanrıya da çok inanmış ve çok bağlanmış bir kilise papazı oldu.

Fikret, oğlunu Âşiyan'da nadide bir çiçek gibi bin bir özen ve sonsuz bir sevgiyle büyütmüştü. Öğretmenlik yaptığı Robert Koleji'nin çalışkan ve gözde öğrencisi Halûk, orta kısmı bitirince, liseyi tamamlamak üzere İskoçya'ya gönderildi. Yol ve oradaki okul giderleri hep Kolej tarafından karşılandı. Oğlunu Sirkeci'den trene bindirip İngiltere'ye yolcu eden Fikret, hem çok üzgün hem de çok mutluydu. Oturup ünlü "Haluk'un Vedaı" yazdı. Bu şiirinde, ilerde elektrik mühendisi olacak oğluna: "Bir kimse karanlıkta çevresini göremediği için düşer; onun için sen bizlere bol bol ışık kucakla getir" diyordu. Halûk gerçekten iyi bir elektrik mühendisi olacak; ne var ki; babasının beklediği kucak kucak ışıkları hiç bir zaman getirmeyecekti. Getirmek şöyle dursun, bir daha kendisi de baba ocağına hiç dönmeyecekti.

Cumhuriyetin ilanından birkaç yıl sonra, Robert Koleji yöneticileri Halûk Fikret'e İstanbul'da öğretmenlik teklif ettiler. Halûk önce bunu kabul eder. Hatta memnun da olur. Henüz sağ olan annesini görebilecek, doğup büyüdüğü Âşiyan'a yeniden kavuşacak, çocukluk günlerine dönecektir. Ne var ki -kim oldukları belli değil- Türkiye'den kendisine bazı haberler iletirler. Bir Amerikalı ve Hıristiyan olarak eski yurduna geçici bir görevle de gelse Türk halkı ve bazı çevreler onu iyi karşılamayacaktır. Belki hoş olmayan olaylar meydana gelecektir. Bu haber üzerine Halûk İstanbul'a gelmekten vazgeçer.

1950'lerde Amerika'ya giden bazı Türk gazeteciler Halûk'un adresini bulup görüşmek isterler. Halûk bu isteği nezaketle geri çevirir. Gazetecilerin ısrarı üzerine: "Bana Türkçe konuşmayı teklif etmemeniz şartıyla görüşebiliriz!" cevabını yollar. Bu cevaptan onurları kırılan gazeteciler, kendisiyle görüşmeye gitmezler (!).

Halûk 70 yaşının henüz başlarında, Florida'nın küçük ve sakin bir kasabasında, minicik bir kilisenin başpapazı olarak hayata gözlerini yumdu. Orada gömülü.

(Alıntı: çeşitli tarih yazıları)