Genel anlamda Demokrasi, sadece vatandaşların periyodik olarak belli aralıklarla oy kullanmaları değildir; oy kullanmadan öte vatandaşların, kamusal meseleler hakkında bilgi sahibi olmaları ve bu meseleler ile ilgili kararların alınma ve uygulanma süreçlerine katılmalarıdır. Bilgi edinme ve katılım sürecini (yani demokrasiyi) sağlayan önemli araçlardan ikisi siyasal partiler ve baskı gruplarıdır. Dolayısıyla “çok partili rekabetçi siyaset”, demokrasinin temel özelliklerinden ve önkoşullarından birisi durumundadır. Mamafih son gelinen noktada zaman içinde yaşanan bir kısım gelişmelerle insanlığın çok eski dönemlerinden beri toplumsal hayatta birtakım eşitsizliklerin bulunduğu, hayat standartları ve sahip olunan haklar bakımından bazı insanların başkalarından daha iyi durumda olduklarıda gözlemlenmiştir. Bununla beraber günümüzün sorunları, düzen içerisindeki nitelikleri bakımından uzun dönemli çözümlerle birlikte siyasal mekanın yeninden örgütlenmesini gerekli kılan sorunlardır. Bu sorunlar en genel düzeyde devlet/toplum arasında varsayılan birliktelik ve bütünsellik ilişkisinin varlık koşullarının kültürel kimlik, laiklik, temsiliyet ve yönetimsel ussallık boyutlarında yaşanan krizler ve değişimler sonucunda sarsıldığını ortaya çıkarmaktadır.Bu bağlamda devlet/sivil toplum ilişkilerinde gündeme gelen bu söylemseltürbülans ve statik yapı, 21. Yüzyıl Türkiyesi’nde siyasal yaşamın kurucu ögesi olma niteliğini de halen korumaktadır.
* * *
bunun sonucudur ki,Türkiye’nin siyasal kültür parametreleri ele alındığında gözlemlenen evrensel değerlerden daha çok geleneksel değerler öne çıkmaktadır. En belirgin özelliği çatışmacı yapısıdır, uzlaşımcı yön çok daha zayıf ortaya çıkmaktadır. Siyasal kültürümüzün taşıdığı yapı gereği evrensel demokratik değerler ile ilişki kurmakta zorlanıldığının ağırlıkta olduğu durumsal yapı Türkiye’deki siyasal kültürü sürekli bozulmaya doğruirdelemektedir. Bunun içindir ki; -Toplumumuz kendi içinde yeterince farklılaşmamıştır. Herkes kişiliğini topluluk içinde bulduğu, topluluk dışında algılayamadığı bir bütün olarak görmektedir. Bu durum da siyaset alanını yakından etkilemektedir. Farklılaşmanın ifadesi güçleşmekte, farklılaşmanın dile getirilmesi bölücü bir eylem olarak değerlendirilmekte, böylece düşünce üzerine sınır koyma eğilimleri de artmaktadır. -Toplumsal hayatın bütün alanları siyasetle ilgili görüldüğü için ülkemizde siyasetin müdahale alanı çok genişlemiştir.Toplumda siyasetin sınırı da belli değildir. Vatandaş her türlü isteğinin devlet tarafından karşılanmasını beklerken, devlet de kendisinde her alana sınırsız müdahale hakkını görmektedir. Her türlü isteğin devlet tarafından karşılanmasının beklenmesi beraberinde herşeyin siyaset aracığıyla elde edilebileceği düşüncesini de getirmektedir. Bu da ülkemizde demokrasinin işleyişini daha çokzorlaştırmaktadır. -Siyasal kültürümüzde uzlaşma değil, çatışma ön plana çıkmaktadır. Toplumsal anlayışlarımızdan ödün vermek ise bir zaaf belirtisi olarak görülmektedir. Uzlaşma rejimi olarak tanımlanan demokrasiyle, uzlaşmacı olmayan kültür arasında sürekli bir gerilim yaşanmaktadır.
* * *
Sonuç olarak,siyasal kültürümüzdeki “siyasal seçkincilik” anlayı da mutlaka altı çizilmesi gereken bir unsurdur. Belirli niteliklere haiz kişilerin toplumu yönetmekte özel hak sahibi olduğunu varsayan siyasal seçkincilik anlayışında, doğrunun, iyinin ve güzelin sadece bazı kişiler tarafından bilindiği şeklinde kabul edilmektedir. Türkiye’de özellikle bürokrasinin böyle bir anlayışa sahip olduğu görülmektedir. Bu anlayışa sahip kişiler devleti kutsamakta, toplumu ve bireyi ikinci plana itmektedirler. Neticede ana muhalefetin siyasetin kuralları içinde işlevsel olması için mutlak şekilde sürdü rülebilir pozisyonda yeni bir strateji tespit ederek; mutlak bir değişime adım atarken, söz konusu işlevselliğini maksimum noktaya taşıyabilecek yeni angajmanlarla topluma doğrudan güven telkin eden makroekonomik ve sosyal değişim formülasyonu ile neticeye odaklanmalıdır. Mamafih şu ana kadar gelinen noktaya bakılırsa;Bir toplumda, sivil toplumun gelişimi için kimi koşulların da yerine getirilmesi gerekmektedir.Bunlardan en önemlileri, sivil hakların güvence altına alınması, başarı esasına, liyakata göre kadroların oluşturulması, evrensel hukuk kurallarını temel alarak işleyen bürokrasiye dayalı bir devlet geleneğinin yerleşmiş olması, kanun önünde eşitlik ile düşünce ve inanç özgürlüğünü sağlayıcı bir din devlet ayrımının sağlanmış olması başta geldiği halde;bu söylemlere ilişkin derli toplu bir açıklama yapılmaması sebebiyle anamuhalefeti oluşturan siyasi parti ile diğer muhalefet siyasi partilerinin hali hazırdaki oy oranlarının sınırlı kalmasına da yol açmaktadır. Halbuki inançla tohum ekenler meyve toplama hevesi ve heyecanıyla çalışanlar için hasat son derece bereketli olur. Bir kez kendi sevginizin, emeğinizin çabanızın meyvesini tattığınız zaman da onu tanıdığınız ve sevdiğiniz insanların hepsiyle paylaş ma arzusu duyarsanız.Zaten,son aşamada da,insanlara öncülük edip onları yücelten sevgi ve cömertliktir.