Son dönemde bu yöndeki gelişmelere bakılırsa Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinde Akdeniz’in doğusundaki doğal kaynaklar ile Kıbrıs sorunu nedeniyle, üyelik müzakereleri ve Gümrük Birliği’nin yenilenmesi ile ilgili yakın zamanda bir çözümbeklenmemesi,Türkiye-Avrupa Birliği arasındaki gelecekteki ilişkilere de ışık tutuyor.Özellikle halen gündem de olan Afganistan ve Suriye’den olası göçmen hareketleri nedeniyle Avrupa ülkeleri ve AB’nin Türkiye’ye işbirliği çağrısı gündemdeydi. Ancak Türkiye’nin üyelik müzakerelerine geri dönülmesiyle yeni başlıklar açılması veya Gümrük Birliği’nin güncellenmesi talepleri için atılan bir adım olmaması da bunun açık işareti olarak kabul edilebilir.Hal böyle iken,Yunanistan’ın talebiyle Akdeniz’e kıyısı olan AB ülkelerin Türkiye’ye karşı neredeyse ortak tutum aldığıgörülürken;Atina’da “MED 9” adı altında 18 Eylül’de düzenlenentoplantıda,AB üyesi ülkelerdenFransa,İtalya, İspanya, Portekiz, Hırvatistan, Yunanistan, Slovenya, Malta ve Rum yönetimi olarak ‘’Kıbrıs Cumhuriyeti’yer alması yanında, toplantı bildirisi olarak yayımlanan ortak tutum belgesinde, Doğu Akdeniz meselesinde gerilime neden olmakla itham edilen Türkiye’nin, olası göç akınına ev sahipliği yapması istenmesi ise oldukça dikkat çekmiş durumda.
* * *
Mamafih bu son dönemde gerçekleşen oluşum ve toplantı sonucunda yayımlanan bildiriye karşı Türk Dışişleri Bakanlığı ise “AB ülkelerini dayanışma kisvesi altında Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin körü körüne peşinden giderek izledikleri tek yanlı ve taraflı tutumlarını terk etmeye davet ediyoruz” tepkisini göstermesi ise gerçekte çok hak lı bir tepki olmakla birlikte;Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesi minin dümen suyunda samimiyetsiz bir şekilde gerçek yüzü nü gösteren katılımcı ülkelerin de açıkça niyetlerini ortaya döküyor.Bu çerçevede bir basın kuruluşuna değerlendirme de bulunan Başkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sezgin Mercan,“Türkiye – AB ilişkilerinin üyelik süreci zemininde ilerlemesine yönelik bir hamle göremiyoruz”şeklimndeki açıklamasına ek olarak;”yakın zamanda Türkiye’nin arzu ettiği şekilde, ekonomik boyutlu ilişkileri geliştirmeyi sağlayacak Gümrük Birliği’nin güncellenmesini beklemediğini” de belirtmesi yanında Berlin’deki iktidar değişimiyle AB liderliği pozisyonunda değişim olmayacağı görüşünde olan Mercan’ın, Almanya’nın sosyal demokratlar iktidarınsa, AB eksenli Ankara’yla diyalog yanlısı tutumunu sürdüreceğini”söylemesi ise artık gelinen son noktada AB’nin oyalama taktiğinin belirsiz bir süre daha devam edeceğine ilişkin kötümserliği desteklediği de daha gerçekçi gözüküyor. Bu kapsamda AB ve Türkiye’nin coğrafi komşuluktan kaynaklı yürütmek durumunda kaldığı süreçleri de vurgulayan Mercan, ancak “kriz içindeki ilişkileri” değiştirecek boyutta hamleler gözlenmediğini dile getirirken; Mercan’ın, Ankara ile Brüksel’in göç gibi meseleler üzerinden anlık, dönemlik şekilde “pragmatik işbirliği” yaklaşımı sergilediğini” de açıklarken;”Türkiye ile AB’nin krizi aşacak ve aslında var olan kronik sorunları çözecek bir işbirliği olmadığını” ifade etmesi de tamamen gerçekçi bir görünümü sergiliyor.
* * *
Sonuç olarak,Türkiye-Avrupa Birliği’nin dünü ve bugününe baktığımızda; Prof.DR.Mercan;”Doğu Akdeniz’de ülkeler hakikaten çok ciddi bir hesaplaşma yaşadı. Türkiye en uzun sahil hattına sahip ve dolayısıyla Akdeniz ile ilgili olması kaçınılmaz. Akdeniz içten içe kaynayan bir kazan ve halen stratejik hamleler yapılıyor. Birçok ülkeye ait donanma varlığını ve istihbarat çalışmalarını görüyorsunuz.Akdeniz deyince hemen arka planda Suriye’yi, Mısır’ı ve İsrail’i düşüneceğiz. Burada Fransız, İngiliz, İtalyan menşeili şirketler de var ve dolayısıyla bunların bir rekabeti söz konusu Akdeniz’de. Devreye Kıbrıs meselesi giriyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası platformda tanınmamasının yarattığı sıkıntılar yaşanıyor. AB içerisinde Rum yönetimi kendi tanındığı için kendi hamlelerini yapabiliyor ve Yunanistan burada Türkiye’yi görmezden gelircesine hem Ege Denizi’ndeki kıta sahanlığı hem de Akdeniz’de kendi hamlelerini yapmaya çalışıyor. Türkiye, Libya ile anlaşmasıyla alternatif bir engelleme girişiminde bulundu. Ancak Yunanistan’ın şöyle bir durumu var; dış politikası Türkiye’ye çok endeksli. Türkiye bölgesel güçtür ama Yunanistan da bu yolda ilerleme bağlamında kendince hamleler yapıyor. Aslında biz parçalara odaklanıyoruz ama Yunanistan ile sürekli çalışma hali var resmin büyüğüne baktığınızda yapısal bir durum söz konusu bu tarihten geliyor.”açıklamasının Türkiye tarafından masaya yatırılarak enine boyuna yapılacak değerlendirmeye göre mütekabiliyet koşulu şartlarında strateji belirlemesinde bulunmak daha akılcı ve mantıklı görünüyor.