Görünen odur ki iktisadi kırılganlığın geldiği nok tada palyatif söylemlerle ve algı yönetimi ile işler hemen düzelme yoluna gitmiyor. Özellikle 2021 yılı mart ayında başlayıp halen etkileri devam eden Covid-19 pandemisinin iktisadi durum üze rinde yarattığı tahribat yanında döviz kurundaki dalgalanmadan kaynaklı TL.değerindeki düşüşlerin yarattığı olumsuzluklara da baktığımızda tahribat ölçülemeyecek şekilde oldukça ağırlaştı.Bu kapsamda değerlendirmede bulunan İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz;”İhracat ve üretimde maliyetler dövize endeksli. Firmalar geleceklerinden kaygı duyuyorlar. Dış ticaret haddi, tarihi düşük düzeylerde.Üretim hamlesinde kamu sektörü etkin rol üstlenmeli.”Şeklindeki sözlerini;”kur korumalı mevduatın (KKM) Hazine’ye yükünün ne olacağını ve vergi gelirlerinin ne kadarının ödeme gücü artanlara aktarılacağını bilmediklerini vurgulayarak “Para politikasında fiyat istikrarını sağlamaya yönelik kararlardan uzaklaşılmasının toplumsal maliyetini yaşıyoruz”şeklinde değerlendirme yapıyor.
* * *
Bu kapsamda ulusal basın nezdinde kendine yöneltilen Yüzde 80’i bulan resmi enflasyon var, kur 18 lirayı aştı, bu alanda neler öngörüyorsunuz, ne tür riskler var?Sorusunu yanıtlayanProf.Dr.Binhan Elif Yılmaz;”Gıda fiyatlarındaki yükseliş dikkat çekici. Gıda TÜFE aylık yüzde 3.15 artışla yıllık yüzde 94.7’ye ulaştı. Üstelik Gıda TÜFE, Gıda Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) ile birlikte yükseliyor. Temmuzda enerjide ÜFE yüzde 12.3 artarak yıllık yüzde 350’ye ulaştı. Elektrik, gaz grubunda ÜFE artışı aylık yüzde 19’a çıktı. ÜFE’den TÜFE’ye geçişkenlik sonucunda sonbahar aylarında enflasyondaki tırmanış sürecek.” Şeklinde yanıtlarken; diğer yöneltilen;”Bütçe açığının finanse edilmesi için önümüzdeki dönemde vergi oranlarının artırılması yoluna gidilebilir mi?sorusunu ise ;2022’nin olumsuz makroekonomik koşullarına ilişkin isabetli tahminlerde bulunmadan 2022 bütçesinin hazırlanmış olması, diğer deyişle “bütçenin doğruluk ilkesi”nden uzaklaşılmasıyla bütçe “kadük” kaldı. Bütçe giderleri için ayrılan ödeneklerin, kur sıçramaları ve enflasyonist süreç nedeniyle yetersiz kalacağı anlaşılınca 7 Temmuz 2022 tarihli Resmi Gazete’de Ek Bütçe Kanunu yayımlanarak yürürlüğe girdi.1.7 trilyon TL bütçe gideri, ek bütçeyle 2.8 trilyon TL’ye genişledi. Bütçe gelirlerinde yeni hedef de 1.5 trilyon TL’den 2.5 trilyon TL’ye çıktı.”şeklinde yanıtladığı izleniyor.
* * *
Sonuç olarak,Prof.Dr.Binhan Elif Yılmaz;”Vergi gelirleri yüksek kur ve enflasyon kaynaklı artarken bütçe giderlerinin maliyeti de aynı nedenle artar. Ek olarak bütçenin kalan kısmının seçim atmosferinde kullanımıyla bütçe giderlerindeki hızlı artış kaçınılmaz olur ve mali disiplinden uzaklaşılır.” Şeklindeki sözleri üzerine;Şu anda Türkiye ekonomisinin en can yakıcı sorunları neler?Sorusunu da yanıtlarken;”TL’nin değer kaybı sonucu yoksulluk derinleşirken nüfusun dar bir kesimi milli gelirden daha fazla pay alıyor, bu durum gelir dağılımını daha da bozuyor. Ücretli kesim büyümeden refah payını alamıyor. Hem ihracat hem üretimde maliyetler dövize endeksli. Firmalar geleceklerinden kaygı duyuyorlar.Dış ticaret haddi, tarihi düşük düzeylerde. İhracatın ithalata bağımlı yapısını değiştirecek üretim hamlesinde kamu sektörü etkin rol üstlenmeli.” Sözle rine ekolarak;”verdiğiyanıtı sonrasında Yıl sonu büyüme, işsizlik, faiz ile ilgili öngörüleriniz neler?Sorusunu da;”Yüzde 60’ın üzerindeki negatif reel faiz TL’den kaçışı hızlandırıyor. Politika faizi 8 aydır yüzde 14’te sabitlense de hem tüketici kredi (ihtiyaç, konut, taşıt) faizleri hem ticari kredi faizleri hem de Hazine’nin iç borçlanma faizleri politika faizinin iki katından fazla.Krediye erişimin artan maliyeti üretimin de maliyetini yükseltirken büyümede ivme kaybı yaratacak. Son yıllarda küresel büyüme oranının üstünde büyüyen ekonomimiz, 2022’de küresel büyüme oranının altında kalacak. Gelecek aylarda işsizlik oranının düşmesini engelleyecek hatta artışına neden olacak iki etken görünüyor. Temmuzda ücretliye verilen enflasyon farkının işverene artan maliyeti, diğeri de ekonomik aktivite düzeyindeki yavaşlama.”sözleriyle şu sıralarda gündemde olan küresel resesyona(durgunluk içindeenflasyon) da vurgu yaptığı izleniyor.Özetle; mevcut riskler finansal kırılganlık,yüksek enflasyon ve enerji maliyetlerindeki artışlar olarak da belirtilebi lir.