DÜNYA BANKASI TÜRKİYE EKONOMİSİNİN DÜZELMESİ İÇİN YAPISAL REFORMLARA DİKKAT ÇEKİYOR!...
Yıllardan beri Türkiye ekonomisindeki en temel sorunlardan bir tanesi düşük verimlilik; ve dolayısıyla potansiyel büyüme nin aşağılara doğru seyri. Dünya Bankası son yayınladığı rapor da da, işte bu önemli ve hükümet tarafından sürekli ertelendiği ka dar büyük ölçüde göz ardı edilen konuya odaklanmış. Dünya Bankası tarafından Türkiye’nin uzun dönemli büyümesinde firma ve sektör düzeyinde kaynak dağıtımını yeniden tasarlaması gerektiği vurgulanırken, Türkiye’nin son dönemde yakaladığı büyüme ile gelişmiş ülkelere yakınsamada başarı sağladığı, buna karşılık yapısal dönüşüm ihtiyacının son dönemde karşılanma ması nedeniyle sürdürülebilir büyüme için yeni adımlar atılması gereğinin doğduğu belirtiliyor. Dünya Bankası, Türkiye’nin büyü mesinde öne çıkan sektörlerin kullandığı kaynak/verimlilik ve büyümeye sağladığı katkıları analiz ettiği çalışmasında ayrıca şu tespite de yer verildiği izleniyor: “Firma düzeyinde yürütülen analizler Türkiye’deki kaynakların imalat sanayi dahil verim liliği düşük, dolayısıyla kalkınmayı yeterince destekleyemeye cek sektörlere kaydığını göstermektedir” denilirken; Banka genel olarak imalat sanayii ve hizmetler sektöründe bilişim gibi yüksek katma değer sağlama potansiyeli olan sektörler ile sanayi kollarından temel ilaç sanayi, kimyasallar, motorlu taşıtlar ve ulaştırma ekipmanlarının, verimlilik artışı, inovasyon ve ticari değer açılarından en büyük potansiyeli taşıdığı sonucuna da ula şıyor.
* * *
Ayrıca, Dünya Bankası’nın “Türkiye’de firma verimliliği ve ekonomik büyüme” başlığını taşıyan raporunda, gelişmiş ülkelere kıyasla Türkiye’nin işgücü piyasaları, inovasyon, finans sektörü ve beşeri sermaye alanlarında düzenleme geriliği bulunduğu belirtilerek, iş yapma düzenlemelerindeki eksiklikle birlikte bu alanlardaki zayıflığın, firma ve kurumların verimliliğini olumsuz etkilediği, kaynakların daha verimli sektör ve firmalara gitmesini engellediğine de dikkat çekiliyor. Raporda, genel olarak mikro düzeydeki verimlilik reformlarının, makro ekonomiye etkisi ise; firma içi verimlilik artışının sağlanması; verimsiz firmaları piyasadan çekilmeye zorlayarak kaynakların daha da verimli firmalara, ister yeni ister yerleşik olsun, aktarılmasına; böylece sektörün genişlemesine ve üretim faktörlerinin verimliliği düşük sektörlerden büyüyen, verimli sektörlere akmasıyla yapısal dönü şümün desteklenmesine imkan tanıması olarak sıralanması yanı sıra; bütün bunların da ekonominin tamamında verimlilik ve bü yümenin hızlanacağı” konusu da önemle kayda geçiyor.
* * *
Bu kapsamda uzun dönemli büyümenin kritik şartının “makro ekonomik istikrar” olduğu belirtilen raporda, rapora konu mikro düzeydeki atılacak adımların da bu unsurdan etkilendiği hatırlatı lırken; Dünya Bankası, sayılan sektörlerde ve diğer sektörlerde yıkıcı teknolojilere karşı kırılganlığın yüksek olduğuna da işaret ederek, yapılması gereken düzenlemelerin kaynak dağılımı ve üretim etkinliğini yapısal reformlarla geliştirerek arz yönlü kapa sitenin derinleştirilmesi olduğu da belirtiliyor. Raporda, Türkiye’ nin küresel değer zinciri ile ilişkilerinin firma içi verimliliğe katkı sağladığı belirtilirken, entegrasyondan kaynaklı verimlilik artışı nın tüm firmalara eşit dağılmadığına işaret edilmesi de dikkat çe kilen konulardan biri durumunda. Yapılması gerekenlere yönelik tespitlerde ise Türkiye’nin özel sektörde hala inovasyon süreç lerinde çok geri olması nedeniyle bu alanda iyileştirmeler tavsiye edildi. TÜBİTAK ve KOSGEB’in hibe programlarının iyileşme sağladığı ancak sürdürülebilirlik açısından riskler bulunduğu da
Kaydedilirken, hibe ve kaynakların sadece AR-GE ve inovas yonla sınırlı olmaması, iş yapmanın etkinliğini artırma, güçlü büyüme, yenilikçilik potansiyeli olan firmalara özel destekler verilebileceği de vurgulanıyor.
* * *
Sonuç olarak, bir taraftan da halen akınlar halinde Yurt dışına devam eden beyin göçüne karşılık; bu duruma da değinilmeksi zin, “İnsan kaynağı alanında, Türkiye’de yetenekli insanlara olan talebin artmakla birlikte yavaş oranlı yükseldiği belirtilirken, bu insanlara olan talebi artırıcı politikalar da öneriliyor. Rekabet alanında Türkiye’de yüksek beceri, teknoloji gerektiren sektör lerde yoğunlaşmanın (az sayıda firmanın piyasanın büyük kısmını elde etmesi) arttığı, genel olarak ise rekabetin arttığı ancak bunun karlılığa, istihdama ve verimliliğe yansımadığı belirtilerek,bu alanda öneriler kısmında; piyasaya giriş ve çıkışların kolaylaş tırılması, tekelcilik karşıtı yasaların güçlendirilmesi, hizmet sektörüne yabancı sermaye girişine yönelik kısıtların azaltılması, verimliliği düşük firmaların sektörden çıkışının kolaylaştırılması da uyarılar arasında yer alıyor. Gerçekte rapor kısaca özetlendiğin de; inovasyon konusunda çok geri kalınmış olunduğundan, zaman geçirilmeden inovasyonla ilgili iyileştirmenin yapılması, liyakatla desteklenen ve yüksek katma değerli ileri teknoloji alanındaki iyileştirmenin genişleyerek verimlilikle desteklenme sinin sağlanması; bunun dışında kalanların da teşvik sisteminin verimsizliğe imkan vermeden dışlanarak devre dışında bırakıl masının genel öneriler arasında yer aldığı izleniyor.