Genellikle kabul gören literatüre göre enflasyon artan oranlılığı şiddetlendirerek sürekli reel vergi yükü artışlanna neden olan bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.Halbuki olayı vergi yönünden ele aldığımızda ise gelir vergisi ödeme gücüne dayanan bir vergi dir; ödeme gücünün ölçüsü gelirin tutandır. Gelirin nominal mik tan ödeme gücünün göstergesi olarak fazla anlam taşımaz. Önem li olan belli bir para ile alınabilen mal ve hizmet tutan, yani geli rin reel miktandır. Fiyat düzeyi sabitken kişinin geliri yükselirse ödeme gücü artar; artan oranlı tarifede daha yüksek gelir dilimine kayacağından kişinin vergi fedakârlığı da artar.Yükselen vergi yü kü gerçek,yâni reel gelir artışına dayandığı sürece yükümlü tara fından makul karşılanır. Artan ödeme gücüne sahip kişi bunun da ha fazla kısmını vergi olarak ödemelidir; artan orantılığın temelin deki fikir de budur.Ancak modern gelir vergileri istikrarlı para sis temi ilişkilerine göre şekillendirilmiştir. Bu vergilerin enflasyon ortamında uygulanması kişilerin vergi yükünün sadece ödeme gü cündeki artışlara bağlı olarak değil, enflasyonun sebep olduğu no minal gelir artışıyla da yükselmesine yol açar.Mal ve hizmet fiyat ları örneğin % 30 oranında yükselirken gelirdeki artış sadece para daki değer kaybını telâfi ediyorsa kişinin ödeme gücü gerçekte de hiç yükselmemiştir.Bu, reel gelirin sabit kaldığını gösterir. Ancak vergilendirmede gelirin parasal tutan esas alındığından, reel geliri değişmese de kişinin parasal olarak daha yüksek gelir dilimine gir mesi ödeyeceği vergi miktannda reel artışa neden olur.Kişinin kat lanması gereken vergi fedakârlığı artar; vergi yükündeki artış geli rindeki artış hızının üstündedir.
* * *
Diğer taraftan ise günümüz şartlarına bakıldığında da görülüyor ki bir yandan enflasyon kişilerin parasal gelirini değişik boyutlarda azaltıp yükseltmek suretiyle kişilerarası gelir dağılımını bozarken, diğer yandan buna gelir vergisi sistemi vasıtasıyla ikinci bir olum suz etkileme halkası eklenmektedir. Böylece vergi yükünün adil dağılımını gerçekleştirmek üzere keşfedilmiş olan artan oranlı ta rife uygulaması, enflasyon ortamında, tam tersine sonuçlar doğur maktadır.Halbuki bütün gelirlerin enflasyondan ayni oranda etki lendiği varsayımı altında gelir vergisi tarifesindeki gelir dilimleri ni reel enflasyona göre ayarlamak suretiyle enflasyonun nisbî ver gi yüklerini farklılaştırmasının önüne geçilebilir.Bu metod Fransa' da, Lüksemburg'da uygulanmıştır. Fakat enflasyonun bütün gelir leri enflasyon oranında yükselteceği gerçekçi bir varsayım değildir. Bu nedenle teoride artan oranlılığın, tarifenin sabit oran bölgesine giren gelirlerde de devam ettirilmesini sağlayacak bir "ek vergi" (surtax) uygulaması önerilmiştir. Bununla yapılmak istenen şey se düler gelir vergilerine özgü olan "munzam vergi" yi üniter tip gelir vergisinde oranların sabitleştiği sınırın üzerinde kalan gelirlere uy gulamak suretiyle yüksek gelir düzeylerinde nisbî vergi yükünün hafiflemesini önlemek veya azaltmak, böylece artan oranlılığın üst gelir düzeylerinde de devamını sağlamaktı.
* * *
Öte yandan da enflasyonun giderek neden olduğu gizli vergi yükü artışı, enflasyonla aşman muafiyet, istisna ve indirimlerin sabit kal masın dan da kaynaklanır. Paranın satmalına gücündeki düşme ile değeri ni yitiren bu vergi kolaylıklarında enflasyon hızına uygun ayarlama lar yapılmadıkça,vergi dışı kalması gereken meblağlar ge lire dahil olarak vergi yükünün artmasına neden olurlar.Vergi siste mimiz bunun birçok örnekleri ile doludur.Hal böyle iken, Enflasyo nun gelir vergisi uygulamasında yarattığı deformasyon sadece artan oranlı tarifeden kaynaklanmaz.Tek tek gelir kalemleri bakımından da vergi adaletine ters düşen durumlar doğar. Enflasyon hemen bü tün gelir kalemlerinde fıktif (görüntü) kazançlar yaratır ve gelir ver gisi bu kazançların tamamına uygulanır. Bu açıdan en büyük haksız
lık faizlerin vergilendirilmesinde doğar. Paranın sürekli değer yitir diği ortamda artık faizin tamamı ödeme gücü ifade eden bir gelir akı mı değildir. Bunun birkısmı, enflasyon ölçüsünde, parasal servetteki kaybı karşılamağa yarayan bir dengeleme unsurudur. Faizin paranın getirişi olma işlevi bu ölçüde değişir. Faizin paradaki değer kaybını karşılayan kısmı reel getiri olmayıp,fiktif (görüntü) bir gelir olduğun dan bu kısmın vergilendirme dışında bırakılması gerekir. Aksi halde enflasyon ve vergileme bir arada fiktif faizi yoketmekle kalmaz, yok edici güçler semere alanını aşıp servetin özüne nüfuz ederler.
* * *
Sonuç olarak,kuşkusuz enflasyonun ekonomik ve sosyal yaşamın her alanında yarattığı çöküntü ve bozulmaları tedavi etmenin en rasyonel yolu sağlıklı iktisat ve maliye politikaları ile para sistemindeki çökme yi durdurmaktır.İktisat bilmi içinde enflasyonla mücadelede teorik açı dan çare mevcut bulunmaması söz konusu olamaz. Belirli bir iktisadi ortamda,çözüm olabilecek uygun iktisadi aletlerle müdahale edildiği takdirde enflasyona engel olunmaması diye bir şey yoktur.Mamafih ne var ki günümüzde enflasyon konusunda iktisat dışı etkenlerin daha faz la ağırlık taşıdığı, siyasal iktidarların enflasyonla savaşmanın maliyeti ni göze almak yerine popilizmle eşleşen farklı yöntemler kullandıkları izlenmektedir.Nitekim Friedman enflasyonun sona erdirilmesinde ger çek engellerin siyasi olduğunu,enflasyon sona erdirilince devletin yasa ya dayanmadan elde ettiği gelirden yoksun kalacağını, geçici de olsa uzun bir gerileme yavaşlama ve yüksek bir işsizlik dönemi doğacağını söylemektedir.O halde para sistemindeki çökmenin durdurulması başa rılamıyorsa ya da iktidarlar siyasal seçimi ekonomik seçime yeğliyor sa, vergilendirmenin para değerindeki kayıplara ayarlanması zorunlu luk kazanır.Aksi halde, Eckhardt'ın da dediği gibi, mükellefin sebep ol madığı gerçek kayıpların vergilendirilmesi devlet gücünün kötüye kul lanılması olur.Bununla birlikte vergi sisteminde yapılan ayarlamalar ne kadar mükemmel olursa olsun sağlıklı iktisat ve maliye politikaları nın yanında ikinci en iyi çözüm olarak kalmağa mahkumdur.Çünkü en doğrusu serbest piyasa sisteminin özüne ve ruhuna uygun iktisat politi kalarının mutlak şekilde uygulamaya konulmasıyla olduğu kadar;siste mi destekleyecek diğer reformların eşzamanlı tatbik edilmesiyle ancak sağlıklı pozisyona ulaşılması mümkün olabilecektir.