Geçtiğimiz nisan ayının ilk haftasında TÜİK’in açıkladığı Tarım-ÜFE’ de, 2021 yılı Mart ayında bir önceki aya göre yüzde 2,52, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 8,39, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 22,06 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 17,68 artış gerçekleşti.Bu arada sektörlerde bir önceki aya göre değişim balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde yüzde 1,93, tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 2,47, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 5,72 artış gerçekleşti. Ana gruplarda bir önceki aya göre değişim tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 0,27, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 1,07 ve çok yıllık bitkisel ürünlerde de yüzde 7,93 artış kaydedildi.Bir önceki yılın aynı ayına göre en fazla artış gösteren diğer alt gruplar ise yüzde 38,65 ile turunçgiller ve yüzde 30,62 ile canlı kümes hayvanları ve yumurtalar oldu. Buna karşılık, bir önceki yıla göre azalışın olduğu tek alt grup yüzde 1,15 ile diğer ağaç ve çalı meyveleri ile sert kabuklu meyveler oldu. Yıllık en az artış gösteren alt gruplar ise yüzde 2,41 ile sebze ve kavun-karpuz,kök ve yumrular,yüzde 14,98 ile yağlı meyveler ve yüzde 15,60 ile canlı sığırlar (manda dahil),bunlardan elde edilen işlenmemiş süt oldu.
* * *
Alt gruplar itibarıyla bir önceki aya göre en fazla artış gösteren diğer alt gruplar ise yüzde 2,41 ile lifli bitkiler, yüzde 1,63 ile koyun ve keçi, canlı bunların işlenmemiş süt ve yapağıları ve yüzde 1,34 ile canlı sığırlar (manda dahil), bunlardan elde edilen işlenmemiş süt oldu. Buna karşılık, bir önceki aya göre azalışın olduğu alt gruplar ise yüzde bir aylık 19,98 ile diğer ağaç ve çalı meyveleri ile sert kabuklu meyveler,yüzde 4,21 ile çeltik, yüzde 2,37 ile canlı kümes hayvanları ve yumurtalar ve yüzde 1,23 ile yağlı meyveler fiyat artışı kervanına katıldı. Neticede ÜFE’deki bir aylık sürede ortaya çıkan bu fiyat artışları aslında sonraki aylara ait olabilecek fiyat artışlarının da bir işareti durumunda.AyrıcaMart 2021’de, endekste kapsanan 81 maddeden, 26 maddenin ortalama fiyatında azalış olurken 3 maddenin ortalama fiyatında değişim olmadı. 52 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşmesi bu fiyat artışlarının en açık teyidi olarak da yorumlanabilir.
* * *
Bu yönde Koç Üniversitesi TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) Direktörü, Yapı Kredi Ekonomik Araştırmalar Kürsüsü Başkanı ve Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, Türkiye’de sorunların çözümü için kısa vadeli “yara bandı” yapıştırmaya yönelik anlayışın yerini uzun vadeli sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyüme anlayışına bırakması gerektiğine dikkatçekmesi durumuna bakılırsa;“Martta enflasyon yüzde 16’yayükseldi,buradaki artışı neye bağlıyorsunuz? Sorusuna verdiği yanıta göre;”Kronik enflasyon, hele de pandeminin ortasında yaşanan bir enflasyon, sadece enflasyonu göstermez.Altında yatan derin sorunlara işaret eder. Bugün karşı karşıya olduğumuz enflasyon, fiyat istikrarı konusunda tutulmamış sözleri, yıpranan kurumsal bağımsızlığı, azalan kredibiliteyi, uzun vadeli plan ve öngörü eksikliğini yansıtıyor.” Buna ek olarak da;”Bir ülke düşünün ki 2006’da açık enflasyon hedeflemesinegeçmiş.Ancak aradan geçen 15 senede hedef sadece iki kere tutturulabilmiş.Bu ülkede Merkez Bankası’nın (TCMB) her sene çıkıp “enflasyonu bu sefer hedefe çekeceğiz” demesinin pek bir hükmü yok. Geçmiş, geleceğin aynasıdır.Geçmişte tutulamamış sözler geleceğe dair güvenilirliğinizibelirler.”vurgulaması da yapılan hataların en belirleyicisi olarak kabul edilebilir.
* * *
Sonuç olarak, piyasalarda yer alan gerek yerli yatırımcı gerekse yabancı yatırımcı açısından en gerekli olan fakat piyasa ortamında bir türlü mevcudu hissedilemeyen belli ki güven olgusuyla ilgili bir sorun var.Bu neden önemli? Eğer enflasyonu bir türlü söz verdiğiniz hedefe çekemiyorsanız beklentiler üzerindeki kontrolünüzü de kaybedersiniz.TCMB güvenilirliğinin düşük olduğu ortamlarda fiyatlama davranışları enflasyon hedefine değil,bir önceki senegerçekleşmiş enflasyona göre belirlenir. Böyle olunca enflasyon olduğu yerden yukarı yönlü yapışkanlığını sürdürmek duru mundakalır.Öyle ki faiz konusundaki tüm iktisadi teorileri hallaç pamuğu gibi atıp,ne kadar allak bullak etseniz de enflasyon düşürülmeden kesinlikle faiz oranının düşürülmesi mümkün olmaz. Çünkü burada faiz fiyatlaması enflasyona göre yapılırken faizi asıl arttıran unsur ise enflasyon oranının ne olduğu konusudur. Bunun içindir ki Prof. Dr. Selva Demiralp’a göre “TCMB’nin rüştünü ispatlayabilmesi için maalesef faiz silahını tekrar çıkarması, faizleri yükseltebildiğini ve gerekirse daha fazla yükseltebileceğini göstermesi lazım. Kimse acı reçete içmek istemez. Ancak ekonomi için enflasyon çok ciddi bir hastalık ve bu hastalığı yenmek için de bu ilacı içmek şart. Bizdeki sorun, bir taraftan acı reçeteyi içme konusundaki isteksizlik bir taraftan da başlanıp yarım bırakımışreçeteler.Yani bunun altında yatan asıl gerçek durum popilizmle eşleşen politikaların ağırlıkta olması işi zorlaştırıyor.