Öyle görünüyor ki TCMB’nin enflasyondan daha ziyade konsantrasyonunu büyümeye çevirmesi ve bu bağlamda politika faiz oranını enflasyonun da çok altına çekmesi, negatif reel getiri manasına geldiğinden dolarizasyon eğilimini kamçılayabileceğinden endişe duyulurken, TL’de devam eden değer kaybının ithalatı sınırlayıp ihracatı kamçılaması bekleniyor ki pratikte bunun tam olarak istenilen sonucu verebilir mi? Kesinlikle hayır. Çünkü paranın koruma kalkanının olabildiğince inceltilmesi, döviz kredisi olan şirketlerin pasif yapısını hırpalayarak bankaları da haliyle aktif yapısını bozabilir ki pek çok yasal rasyoya bağlı olan bankacılık sisteminin kredi verme iştahı da dolayısı ile de azalabilir.Buna ek olarak öteden beri Türkiye açısından dışsal etki anlamındaki jeopolitik ve jeostratejik unsurlardaki gelişmelerin yarattığı diplomatik krizler yanında Türk mali piyasaları yeniden para politikası kaynaklı risklerin gölgesinde kalmasına yüksek ihtimal verilmesi karşısında kurdaki dalgalanmaların sürmesi halinde geri çekilmenin devamı konusunda duyulan endişeler artarken olası yukarı yönlü riskleri de beraberinde taşıdığı izleniyor.
* * *
ne kadar 2021 yılının baz etkisiyle yüksek oranda büyüme gösteren ekonomiler, öyle görünüyor ki 2022 yılında büyüme yönünde büyük ivme kaybına uğraya cak olan bu ülkeler arasında Türkiye’nin de bulunması, önümüzdeki yılda gerekli önlemler alınmadığı takdirde içinde barındırdığı tüm risklerle beraber finansal kırıl ganlıklarla karşı karşıya kalacağımızın işaretini verdiği de mevcut öngörüler arasında yer alıyor. Oysa bu badi reden kurtulabilmek adına şansımız da yok değil.Özellikle ihracata yönelik yüksek katma değerli ileri teknoloji yaratma potansiyelinin geliştirilebilmesi için öncelikle mevcut eğitim sisteminin gözden geçirilmek suretiyle Üniversite+Sanayici+Tübitak işbirliği imkan larının en üst düzeye çıkarılması büyük önem taşıyor. Bu arada halen süregelen COVİD-19 Pandemi riskinin çeşitli varyantlarla değişime uğrayarak salgını yeni bir noktaya getirmesinin mutlak şekilde önlenmesi de çok büyük önem taşıyor.
* * *
İçinde yaşadığımız bu son dönemde çift rakamda seyre den yüksek enflasyonun yarattığı belirsizliklere bir göz attığımızda; ortaya çıkan bir sürü değişkenler karşısın da yüksek maliyetlerin hüküm sürdüğü bir ortamda sanayicinin ürettiği her üründe fiyatını nasıl sağlıklı belirleyebileceğine dair sıkıntılar da bulunuyor.Hal böyle iken; çift rakamda seyreden yüksek enflasyon se bebiyle gıda fiyatlarındaki önlenemeyen fahiş artışlara ek olarak,temel girdi durumundaki elektrik,doğalgaz, akaryakıt fiyatları artışının adeta süreğenleşerek önle nemez noktaya gelmesinin getirebileceği yoksullaşma nın mutlak şekilde önüne geçilmesi zorunluluk taşımak tadır
* * *
Sonuç olarak, Ülkemizin dış borç temin edebilmesi açı sından büyük önem taşıyan CDSTürkiye CDS 5 YıllıkUSD(TRGV5YUSAC=R)445,95+0,00 +0,00%) priminin yukarı yönlü olması da risk unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu açıdan zaman zaman karşı mıza çıkan iç ve dış kaynaklı politik krizler çözüm bul sa bile para kaynaklı tüm riskleri tolere etmesi mümküngörülmemektedir.Bu anlamdaki güven sorunu ile risk algısının çok iyi yönetilememesi durumunda her ikisinin de geniş yelpazedeki maliyetlerin birer sebebi olacağı hatırdan çıkarılmamalıdır.Aslında her defasın da şikayetçi olduğumuz yüksek faizin makul düzeye yani cari enflasyonun çok altına indirilebilmesi için ön çelikle Ülke riskinin olabilecek en asgari seviyeye çekilmesi büyük zorunluluk haline gelmiştir.Mamafih öte yandan da küresel piyasalardaki artan hem enflasyonist hem de stagflasyon(durgunluk içinde enflasyon) kaygısının yukarı yönlü tırmandığı bir ortamda olası diğer riskleri de barındırmamak üzere tüm önlemler alınırken; iç piyasaların da olası riskler den arındırılması için de çıkış yollarının mutlak şekilde iktisadi engellerden soyutlanması çok büyük önem taşımaktadır.